l Türk tarihinin askeri zaferlerle dolu olduğu yalnızca Türk tarih yazarları tarafından öne sürülen bir iddia değildir. Tarihe insaflı gözlerle bakmayı prensip edinmiş her tarihçi, yenilgilerin de kaçınılmaz biçimde mevcut olduğu Türk tarihinin büyük galibiyetlere ev sahipliği yaptığını dile getirecektir.
l Tüm zaferlerin yanında Malazgirt Zaferi ve Büyük Taarruzun sarih bir başarıyla sonuçlandığı 30 Ağustos Zaferi, jeopolitik ve teknik bir öneme sahiptir. Bunların ötesinde, söz konusu iki zafer sembolik bir bağ ile de bağlanmışlardır birbirlerine.
l Malazgirt, 851 yıl sonra 30 Ağustos Zaferi ile kendini tamamlamış; Malazgirt Zaferi ile Anadoluyu yurt edinen Türkler, 30 Ağustos Zaferi ile yurt edindikleri bu topraklarda kimsenin boyunduruğu altında yaşamayacaklarını, sömürünün bu topraklarda kol gezmesine izin vermeyeceklerini göstermişlerdir. Bu yönüyle; Büyük Taarruz, Malazgirtin 851 yıl sonra gelen artçı zaferi niteliğinde olmuştur. Malazgirt Zaferinin üzerinden 947, 30 Ağustos Zaferinin üzerinden 96 yıl geçmişken bu iki zaferin de siyasilerce hatırlanması, kutlama nedeni olması elbette gurur vericidir ve bu bellek tazeleme seremonileri millet olmanın kaçınılmaz koşullarındandır.
l Lakin bunların ötesinde zaferlerin yıldönümlerinin denk geldiği siyasi ve ekonomik konjonktür; 30 Ağustos kahramanı Atatürkün, Kurtuluş Savaşının tüm zaferlerinden sonra söylediği sözü daha da anlamlı kılmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk, Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar iktisadi zaferler ile taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz az zamanda söner sözlerini sarf ederek her cümlesinde olduğu gibi bu cümlesinde de ne denli güçlü öngörü sahibi olduğunu göstermiştir.
l Türkiye Cumhuriyeti olarak dar bir boğazdan geçtiğimiz bu günlerde devlet ve millet olarak birliğimizin hayati önem taşıdığına kuşku yoktur. Ancak bu dar boğaza bir anda gelinmediği ve ekonomide yapılan hatalar, üretime yatırım yapmak yerine rant ekonomisine gömülen paralar da belleklerdeki yerini terk etmemelidir.
l Unutmamak; hınç beslemek, devlete karşı bilenmek için değil, bu basiretsiz iktisat politikalarını bir daha gütmemek için gereklidir. Zira biz Güneydoğuda, Kuzey Irakta, Suriyede, Türk Ordusuna ihtiyaç duyulan nice yerlerde ne kadar şanlı zaferler kazanırsak kazanalım tam bağımsızlığın belkemiği olan ekonomik bağımsızlık olmadan, dolaylı sömürge olmanın önüne geçmek mümkün değildir.