Daha önce isimlerini duydunuz mu bilmem, Anadolu?nun Türkleşmesini ve İslamlaşmasını sağlayan dört taifeden biridir Bacıyan-ı Rum. Kelime manası olarak Anadolu Bacıları demektir ve ilk teşkilatlı kadın derneğimizdir.
Anadolu Selçuklu zamanında esnaf ve zanaatkârların dâhil olduğu, hem dini hem mesleki eğitim verildiği Ahiler birliği vardı. Ahiler, üretilen malı kontrol ettikleri gibi üreticiyi de yetiştirirlerdi. Bu arada tasavvufi boyut taşıdıkları için zanaatkârların dini hayatlarına da yön verirlerdi. Bir nevi ahlak ve mesleki eğitim okulu gibiydiler. İşte Bacıyan-ı Rum?da kadınlar arasında bu görevi görmekteydi.
Anadolu Bacıları, yerleştikleri en ücra yerlerde dahi o bölgenin halkıyla kısa sürede kaynaşır, hanımlar arasında dini konularda otorite olurlardı. Mahalle ya da köylerdeki hanımları organize ederler, bakıma muhtaç yaşlıları gözetirler, ihtiyaç sahibi genç kızların çeyizlerini düzerler, onları evlendirirlerdi. Yetim çocukların bakımı, eğitimi, vakti gelince hayırlı ocaklara yerleştirilmesinden de Bacıyan-ı Rum sorumluydu. Bu arada eli iş tutan, zanaat bilen kadınları çadır, halı ve kilim dokuması, nakışçılık, örgücülük, ip ve ipek üretimi dallarında yetiştirirlerdi. Zanaat öğrenen kadınlar hem ev ekonomisine katkı sağlarlar hem de kadın sesini sosyal ve ekonomik hayatta daha rahat duyurabilirlerdi. Türk örf ve adetlerinin, maddi ve manevi değerlerinin genç kuşaklara aktarımı da Bacıyan-ı Rum sayesinde olurdu.
Şimdi diyeceksiniz ki bu anlattıklarının imam eşleriyle ne alakası var?
Benim gözümde imam eşleri Bacıyan-ı Rum gibidir. Bugün Anadolu?nun en ücra köşesinde bile camilerimiz var. İmamlar nasıl köyün din işlerinden sorumluysa imam eşleri de köy hanımlarının dini sorunlarından mesuldür bence.
İmam eşleri kendilerini Hz. Aişe gibi görmeliler. Nasıl Hz. Aişe hanımlarla ilgili fıkhi hükümleri Allah Resulü?nden öğrenip anlattıysa imam eşleri de edep çerçevesi içerisinde hanımları bilgilendirmeliler. ?Aman ne gerek var, şimdi televizyonlar hoca kaynıyor, cilt cilt kitaplar basılıyor? demeyin. Bizim halka hitap edecek ve sahih bilgiyi sunacak kişilere ihtiyacımız var. İşte imam eşleri burada giriyor devreye. Köydeki, mahalledeki hanımlarla haftada bir iki kez sohbet yapsalar, hatta daha da ileri gitseler ilmihal dersleri koysalar, yetmese kısa surelerin manalarını, tefsirlerini beraberce öğrenseler ne güzel olur.
Sadece dini konularda düşünmeyin; köyde ve kasabada kadın birlikteliğini oluştursalar, birbirinden haberdar olsalar, cenazelere toplu gitseler; düğünleri, doğumları beraber kutlasalar; yani acıyı da sevinci de paylaşsalar güzel olmaz mı? Tıpkı Bacıyan-ı Rum gibi eli iş gören maharetli hanımlara destek çıksalar, onları organize edip iş yeri açmalarını sağlasalar, ekonomik hayata kadın katılımını gerçekleştirseler.
Daha da ileri gideyim imam eşleri dernekler kurup sıkıntılarını, taleplerini Başkanlığımıza bildirseler, Diyanet de onların varlığının farkında olsa. Hep imamlar konuşuyor, kendi ihtiyaçlarını dile getiriyorlar; peki imam eşleri, imam çocukları Diyanet?ten ne bekliyor?
İmam eşlerinin sayıları azımsanmayacak kadar çok, bir dernek altında birleşseler, hayata daha aktif katılsalar, evlerine ulaşamadığımız kadın kalmaz. Zaten erkekler camilere gidiyor, cumadan bir şeyler öğreniyor, imama çekinmeden soru soruyorlar; ama kadınlarımız öyle değil!
İmam eşlerine sesleniyorum. Size çok iş düşüyor. Önce değerinizin ve görevinizin farkına varın, öncülerinizin hayatlarını okuyun, yetişin, yetiştirin, örnek olun, birlik olun, ses verin!