Artık çok kişinin itibar ettiği bir âdet halini aldı belli günlerle ilgili paylaşım yapıp bunu tüm mecralardan dostlara iletmek.
Benim uzatmalı gençler dediğim bizim kuşak epey zaman mesafeli durdu anneler gününe, babalar gününe, kadınlar gününe. Ve tabii diğerlerine.
Geçen sene babalar günü için kaleme aldığım yazıma gelen şu yorumu hâlâ saklıyorum.
Arkadaş! Sende mi kapıldın bu soysuz modaya. Anne, baba, yâr sevgisi sığar mı hiç bir güne, bir haftaya bir aya.
Sevdiklerimize beslediğimiz şefkat ve hürmet tüm hayatımızı kapsamalı, tüm zamanlarımızı kuşatmalı, içten ve hudutsuz olmalı.
Kapitalizmin hileli şefkat oltalarını yutup, anamıza, babamıza, eşimize bir günün birkaç saatini ayırmakla görevimizi yapmış mı oluyoruz Allah aşkına! Hele bu tantanalı ritüeli; bir telefon, bir SMS, birkaç satır hazır whatsap mesajına indirgemek kadim kültürümüze, töremize uyar mı yahu!
Tam bir baştan savma gösteri, yasak savma kabilinden samimiyetsiz bir şov.
*
Telefon edip şöyle demiştim dostuma:
Böyle günlerin abartılı tüketim çılgınlığına dönüştürüldüğüne dair eleştirine ben de hak veriyorum.
Ancak, Allahın her günü sevip, baş tacı ettiğimiz kıymetlilerimizi, onlara hasredilmiş belli günlerde ziyaret etmenin,mütevazı hediyelerle gönüllerini almanın, daha yoğun bir alaka göstermenin ne zararı var?
Kötü olan, böyle günlerde muhataplara şöyle bir uğrayıp veya arayıp bir hal hatırdan sonra bir sene ortadan kaybolmak. Bir ömre sığmayacak sevgiyi, saygıyı bir güne sıkıştırmaya çalışmak.
Hoş sevgi Word dosyası değil ki zipleyip atasın karşı tarafa! Velhasılıkelam, ameller niyetlere göredir; bu mevzuda da ziyareti, hediyeyi, eylemi güzelleştiren veya manasız hale getiren niyettir.
Ancak beni son derece rahatsız eden bir başka husus var.
Sosyal medyada analı babalı bol bol fotoğraflar paylaşıyor, anası babası sağ olanlar.
Özellikle ana babasını yakın zamanda kaybedenleri derin bir hüzün kaplıyor, acıları tazeleniyor.
Bari şöyle telafi etmeye çalışalım. Onları da analım mesajlarımızda ve hepsine Fatihalar gönderelim.
*
Sevgili uzatmalı gençler, kulağınıza bir şey diyeyim mi?
Gençlerin, yeni nesillerin, X,Y, Z kuşaklarının sahiplendiği veya ihdas ettiği yeniliklere hemen karşı çıkmayalım, onların içini yerli ve millî değerlerle bezemeye, doldurmaya gayret edelim.
Çatışırsak galip gelecek onlardır!
*
Bu uzun girişle kafanızı şişirmeme neden olan gecen yılki yazıyı bir kez daha taşısam köşeme tahammül eder misiniz?
Buyurun öyleyse.
*
Şam tarafına giden kervandaki Peygamberimizi, bir beyaz bulutun takip ettiği ve onu çölün yakıcı sıcağından sürekli bir şekilde koruduğu rivayet edilir.
Hayat, özellikle çocuk ve gençler için çöl sıcaklarındaki meşakkatli yolculuklara çok benzer.
İşte baba, bu yolculuğun görünmeyen "manyetik şefkat ve merhamet" bulutudur.
Nereye gitsek hep bizi takipte.
Gâh sıcaktan koruyan gölgelik, gâh musibet, bela, çile yağmurlarına mani olan şemsiye.
Hep bizimle, hep var.
Önümüzde mahir kılavuz, arkamızda büyük bir kale.
Sırtımızı dayadığımız muhkem duvar.
Gerektiğinde en aşılmaz duvarlarda 'açıl susam açıl' komutuyla açılan kapı.
Sadece hayatta iken mi?
Hayır, O, öldükten sonra da ilkeleri ve hatıralarıyla ilham kaynağıdır evlatlarına, torunlarına.
Evladının sıcacık yuvasında bir köşecik bulamadığında öyle değil midir?
Huzurevinde huzuru vefasız evlatlarına duada bulan anne babalar bilirim.
"Mâderle peder olup bahane
Sevketti kaza beni cihane"
Diyor şair.
Osmanlı kaynaklarında şu muhteşem ifadeye sık rastlarız:
"Sebebi hayatım, muhterem pederim!"
"Sebebi hayat" ayrıcalığı, ebeveyn dışında kime nasip olabilir?
Evet, onlar, anne ve babalarımız, her an yaratış halinde olan yüce Allah'ın, dünyaya gelmemize vesile kıldığı müstesna varlıklar. Ne büyük imtiyaz!
Elbette bir gün değil, her gün anmamız gereken hazineler.
Hayırlı evlatlar babalarına hediyelerini sunarken şu yemini etmeliler içlerinden:
"Babacığım! Peygamber buyruğuna uyarak sana öf bile demeyeceğim, ömrün oldukça, ömrüm oldukça."
Hayattaki babalarımıza Allah uzun ömürler versin. Cennetten bize gülümseyen babalarımıza Mevla'm rahmet eylesin.
Babalar gününüz kutlu olsun!