Sabah erkenden kalkıp ,kahvaltımızı yapıp aracımıza bindiğimizde saat 08.00 gösteriyordu, tarih 21.nisan'dı.
Bakü'nün caddelerinden geçerken, sağ tarafımızda "Azeri Aşığlar Birliğini, sol tarafımızda Hazar Denizini ,Nargin adasını ve denizdeki Petrol Platformlarını görüp,Neftçiler Caddesinden geçtik.
Kız kalesini ve muhteşem Bayrak Meydanını bir kez daha seyredip, Astara'ya gitmek için yola koyulduk.
Etraf son derece yeşildi, geniş tarım arazileri ve bakımlı köyler dikkat çekiciydi.
Binaların çatı modelleri çok güzeldi ve göz alıcıydı.
Qumbaşından geçerken, çiçek açan ayva ağaçlarını gördük ve saat 12.20 Lankeran'a geldik.
"İstirahat Merkezi" denilen bir dinlenme tesisinin önünden geçtik, burada saz çalan aşıkların heykelleri vardı.
Lenkeran ağır cinayetler mahkemesi binasını görüp, Şaruk'e geldik.
Hirkan Milli parkından geçip, Astara'ya yaklaştıkça , ormanlık alan başladı, manzara bizim Karadeniz bölgesini hatırlatıyordu.
Saat 13.30 da Astara'ya geldik, kapının 14.30 da açılacağını söylediler, etrafta biraz oyalandıktan sonra içeri girmeye başladık. Önce hanımları ve çocukları aldılar. Fazla bekleyeceğimizi düşündüğümüz bu sorunlu kapıdan çok hızlı bir şekilde geçince derin bir oh çektik.
Kalan nevaleleri paylaşıp,yola devam ettik, saat 18 15 de Erdebil'e geldik, burada bizi Erdebil Kültür Müdürü Ali Rıza Debbağ ile Kültür Müdür Yardımcısı Revan Beleş Paşayı karşıladılar.
Paşayı bey, Erdebil de cirit takımını kurmuş, kendisi de aynı zamanda atlı okçulukta birinciymiş.
Önce ,Şeyh Seyfettin Erdebil'in ve Şah İsmail'in bulunduğu türbeye geldik.
Şeyhin mezarı görkemliydi, Şah İsmail'in kabri daha küçük boyuttaydı ve burada Şah İsmail'in bıyıklı fotoğrafı yer alıyordu.
Tavanda yüzlerce aksesuarın konacağı hücreler vardı.
Geçmiş dönemde, Çin kralı buraya 1400 çini eşya göndermiş, Şah da bu çiniler kırılmasın diye kubbeye yüzlerce hücre yaptırmış ve çiniler buralara yerleştirilmiş.
Beş yılda dokunan ve 62 m2 ölçüsündeki dev halıyı görünce hepimiz büyülendik.
Türbeden ayrılıp, etraftaki dükkanlardan biraz alış veriş yaptık.
Alış verişte ,Türk parası veya yabancı para almaları işimizi kolaylaştırmıştı.
İran parasına tümen deniyor. 1 TL= 1280 tümen veya 1 Dolar=3300 tümen ediyor,1000 tümene ise 1 Humeyni deniliyor.
Türkiye ile İran arasındaki saat farkı ise 30 dakika yani yarım saat.
Konuklarımız bizi, bu çarşıdan alıp yemek yiyeceğimiz lokantaya getirdiler..
Ali Rıza bey bize kısa bir konuşma yaparak "Hoş geldiniz" dedi, grup adına bende kısa bir konuşma ile İranlı kardeşlerimizin konukseverliklerine teşekkür edip "Yavuz da bizim Şah İsmail de bizim" diyerek kardeşlik vurgusu yaptım ve ortak kültür ikliminde olduğumuzun öneminden bahsettim.
İlk önce ,sofraya içinde bezelye,havuç,maydanoz ve nar olan arpa aşı denilen çorba, daha sonra safranlı pilav,kahveli tavuk ve kuzu eti geldi.Bu lezzetli yemekten sonra, Erdebil Kültür müdürlüğü, hepimize birer hediye verdi, bizde kendilerine getirmiş olduğumuz hediyelerden takdim ettik.
Kalacağımız otel, termal tesislerin bulunduğu bölgedeydi, kısa bir yolculuktan sonra otele yerleştik.
Erkeklerden birkaç kişi ile birlikte otelin havuzuna girerek yorgunluğumuzu attık ve derin bir uykudan sonra , bal ve kaymak dan oluşan kahvaltımızı yapıp ,Erdebil'e döndük.
DEVAM EDECEK?.