Atatürk büstünün bulunduğu ve "Bu cadde Türk halkının büyük oğlu Atatürk'ün adını taşır" levhasının yer aldığı Atatürk Caddesinden geçip ,Ağrar Devlet Üniversitesi Müzesine geldik.
Önceleri ,askeri maksatla kullanılan bu bina, 1914 yılında Rus Meclisi ,daha sonradan ise Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Parlamento binası olarak kullanılmış.
İçeride hoş bir ahşap kokusu hakimdi ve her şey orijinal haliyle muhafaza edilmişti.
Dadaş Bunyadzade isimli ilk rektörün duvardaki resmi ,bizim dadaşları mest etti, hele "Çırpınırdı Karadeniz" marşının yazarı Ahmet Cevat'ın resmini görünce bayağı heyecanlandık.Nizami Genceli'nin hatıra salonu muhteşemdi. Duvardaki alçı üzerindeki işlemeler göz kamaştırıyordu ve hamse (beşlik) yazarı Nizaminin eserlerinden örnekler yansıtıyor
Bu odadan sonra, Türk-Azeri dostluk odasına geçtik, İslam Kafkas ordusu komutanı Nuri Paşanın makam odası ve duvardaki resmi hepimizi gururlandırdı
Nuri Paşa, Azeriler tarafından çok seviliyor ve kendisine saygı duyuluyor.
Nuri Paşanın çalışma masasının üzerindeki "Kardaş Kömeği" isimli kitap, çok anlamlıydı.
Buradaki kütüphaneyi gezerken bulduğum "Baytar'ın el kitabı" isimli eseri, ekibimizdeki Prof Dr.Yavuz Sağlam hocaya gösterip espri yaptım.
Gurup adına şahsıma verilen hatıra defterini yazma görevini ifa ettikten sonra, arkamızda güzel hatıralar bırakarak, bu müzeden ayrıldık. Trafikte 25 AC 273 plakalı bir aracı görünce, bu durumu Gence ile Erzurum'un kardeş şehir olacağının işareti olarak yorumladık.
Azerbaycan da caddeye "Prospekti" deniliyor.aracı park etmek içinde "Maşini sakla" tabirini kullanıyorlar.
Şehir içinde bir müddet yol aldıktan sonra yemek yiyeceğimiz lokantaya geldik.
Gence de bizi karşılayan protokol ve konsolosumuzla birlikte yemeğe oturduk.
Gence yeşilliği ile meşhurmuş, bu yüzden dolayı her gün 20 ton yeşillik Rusya'ya gönderiliyormuş.
Masalarımızda yer alan yeşilliklerden tadınca, gerçekten bu meşhurluğa bizde hak verdik.
"Düşpere" isimli mantı çorbasından sonra,yaprak dolması ve Azerilerin " Kete" ismi verdikleri gözleme ile peşine lüle ve tike denilen kebap çeşitleri servis edildi.
Azeriler ,ekmeğe "Çörek" diyorlar, masamızda duran bu ekmekler bir nevi pideye benziyordu.
Tam doymuştuk ki bu sefer "sahneye en son starlar çıkar" misali "Han Aşı" ismi verdikleri içinde kestane,kaysı.üzüm ve et olan Safranlı Pilav geldi.
Meşhur gence baklavasından tattıktan sonra, çaylarımızı yudumlayıp, bizi konuk eden ev sahiplerimize getirdiğimiz hediyeleri takdim edip, onlarında bize verdikleri armağanları alarak ,dostlarımızla vedalaşıp ,Genceli Nizaminin mezarına geldik.
Nizami'nin kabri 22.40 m yüksekliğindeki bir kubbenin altındaydı. Sekiz köşeli olan bu binanın merdivenleri ,Nizami'nin beş önemli eserinden dolayı beş basamaktan oluşuyordu .
Duvarlarda Nizami'nin beş eserinden örnekler ve beş adet pencere vardı.
Kabrin sol tarafındaki bahçenin içinde Nizami'nin beş eseri olan leylayı Mecnun,Hüsrevi Şirin,İskendername,Yetti Güzel,Sırlar Hazinesini anlatan heykeller vardı.
Gence de, Nizami'nin beş eseri o kadar önemliymiş ki evlenen kızların çeyizlerine, Kuranı Kerimle birlikte bu eserler bırakılıyormuş.
Bu ziyaretimiz sırasında, Vali muavini Nagif Hamzayef , Nizami Genceli'nin bu beş eserinden bir takım hediye etti.
Nizami'nin kabrinin tam karşısında ise müze bulunuyordu, Müzenin içinde el yazma eserler, ipek halılar,gravürler, ve minyatürler vardı. Duvarlarda ise Nizaminin beyitleri yazılıydı.
Bu müzeden ayrılıp yola çıktık. Yolun sol tarafında değişik renklerde ve üzerlerinde Nizami'nin beş eserinin isimleri yazılı kitap şeklinde eserler vardı.
Yolumuzun üzerinde, bizim TOKİ konutlarına benzer epeyce bir konut gördük ,rehberimiz bunların Karabağ göçmenlerine ait olduğunu söyledi
Gence'de ki son durağımız olan etnografya müzesine gelmemiz çok sürmedi.
Yolun sağ ve solunda kale şeklinde yapılmış olan bu müze ,çok katlıydı ve yolun altından bir tünelle kaleler birbirine bağlanmıştı.
Müzenin giriş katında Genceli Nizaminin halef ve seleflerine ait resimler, birinci katında eski çağ'a ait eserler, diğer katlarda ise kıyafetler,halılar,eski eşyalar,kafe ile en üstte teras bulunuyordu.
Terasta ise gücü simgeleyen iki adet aslan heykeli vardı.
Bu ziyaretin ardından rehberimiz Semira ile vedalaşıp saat 18 00 de Bakü'ye hareket ettik.