Devir, kutlu bir devir
Müslümanların henüz adalet, tevazu, merhamet,cömertlik ve de Allaha kul oldukları bir devirdir.
İslam orduları cihattan cihada koşuyor, gaza üstüne gaza yapıyor, zafer üstüne zafer kazanıyor.
Yine o zaferlerden birinden dönmüştü mücahitler, herkes sevinçliydi.
Halife Ömer,Cuma hutbesini irad etmek için caminin yolunu tutmuştu.
Yolda, kendisiyle birlikte cihat eden, düşmana kılıç sallayan bir mümini gördü.
Ama bir sorun vardı, o mümin, Cuma namazına gitmeyecekmiş gibi umursamaz ve ümitsiz bir halde bitkin bitkin bir kenarda oturuyordu.
Ömerin dikkatinden kaçmadı. Sordu:
Ey kardeşim, sen camiye gelip namaz kılıp hutbeyi dinlemeyecek misin?
Göğsünde taşıdığı yürek, cüssesinden çok daha büyük olan o mümin (ufak tefek bir adammış) cevap vermiş:
Namazı kılacağım, ama seni dinlemeyeceğim ey Ömer!
Ömer çok şaşırmış, bozulmuş, hatta üzülmüş.
Neden ama? diye sormuş.
O cismen ufak tefek olan ama manada bir hayli büyük olan mümin konuşmuş:
Düşmandan bize ganimet olarak kumaş düşmüştü. Siz de o kumaşı pay etmiştiniz. Bana düşen paydan benim şu küçük bedenime bir elbise bile çıkmazken, görüyorum ki sana düşen payla sen kendine elbise diktirmişsin.
Vay be
Bu nasıl bir iman
Bu nasıl bir öz güven
Bu nasıl bir adalet sorgulaması
Bu nasıl bir Halife de olsa kimseyi putlaştırmama anlayışı
Bu nasıl bir isyan ahlakı
Eeee
Karşısındaki de Ömer
Ne zaptiye çağırıp, şu terbiyesiz herifi tutuklayın dedi.
Ne de Ulan sen kimsin ki müminlerin emirine bu tarzda ukalaca konuşuyorsun. Seni bu diyarlardan sürdüm, defol git diyor.
Ne garip değil mi?
Bugün bunun binde birini icranın başındaki birMüslümana yapsan, en hafif şekliyle polis copuna, birkaç günlük de nezarete maruz kalırsın!
Ömeri, Ömer yapan ne ilk Müslümanlardan biri olması, ne de savaşlarda yalın kılıç çarpışması değildi.
Ömeri, Ömer yapan, Allahın yaradılışına koyduğu fıtratı icabı insan olması, vicdan sahibi olması ve tabii ki en başta da adalet üzere olmasıydı.
Ömer, hemen yanı başında duran oğlu Abdullaha döndü ve sen buna cevap ver dedi.
Abdullah utana sıkıla, kelimeler boğazına dizilmişken konuştu:
Ey mümin kardeşim, sen de gördün, o gazada babamın ve sizlerin yanında ben de vardım. Aynı ganimetten bana da pay düşmüştü. Ben işte bana düşen o payı babama verdim, ancak bu sayede babama bir elbise olabildi.
Bazıları için son derece absürt bir misaldir
Öyle olmasaydı eğer, bugün, dün sövdükleri ne kadar eylem varsa hepsini kendisine tespih belirlemiş bu kadar abuk sabuk adam türer miydi hiç
Kendisini tanımam bilmem
Mandıracı olduğunu ve BİMler sayesinde bitinin kanlandığını biliyorum.
Bir zamanlar FETÖ devleti ele geçirip astığım astık, kestiğim kestik dönemini yaşarken bunlar dip köşe kaçan kimselerdi.
Sonra meydan bunlara kaldı!
Önceki gün Oltuda bu MÜSİADçıların ki, tıpkı bir zamanların ERGİADçıları gibi olmuşlar- bir temel atma törenleri vardı.
İşte o törene bu MÜSİADçıların ulularından Abdurrahman Kaan katıldı.
Tören başlayalı bir saat olmuştu.
Adam ortalarda yoktu.
Konuşmalar devam ederken, birden tören alanı karıştı, herkes aynı noktaya nazar kesildi.
Toz duman içerisinde son derece süper bir Mercedes insanları yara yara tam protokolün oturduğu çadırın burnunun dibine kadar girdi.
Herkes şaşkın bir halde bakıyordu. Önce bir süre kapılar açılmadı. Korumalar aracın etrafında tedbir aldı, tıpkı Amerikan filmlerinde olduğu gibi önce bir çift ayak sonra sevimsiz mi sevimsiz bir tip indi araçtan
Vali şaşkındı
Başkan Sekmen şaşkındı
Ak Parti İl Başkanı Mehmet Emin Öz şaşkındı
Hatta (Ankarada bu görüntülere alışmış olması gereken) Milletvekili İbrahim Aydemir bile çok şaşkındı
Adam arabadan indi
Ne tören umurundaydı, ne de bu tören için gecikmiş olmasının mahcubiyetini taşıyordu.
(Tahammül edemeyeceğimi bildiğim için elbette ki konuşmasını dinlemeden alandan ayrıldım)
Dikkat ettim, Fuat Demir hariç kimse ayağa kalkıp selam durmadı diye biraz da bozulmuş bir halde yerine oturdu.
Yanımdakine sordum kim bu Firavun naibi?
Abi nasıl tanımazsın MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan!
Yeminle söylüyorum ki tanımıyorum; hiç mi hiç ilgi alanıma girmeyen bir isim
Çünkü bu tür örgütlerin FETÖcü olanları bir zamanlar bu devleti soyup soğana çevirdikleri için adının başına İslam ya da Müslümanlık koyanlardan tiksiniyorum, alayını bu ülkenin başına bela olmuş birer musibet olarak görüyorum.
Allah Allah
15 Temmuz şehidi Ömer Halisdemir dirilip gelseydi, yemin ederim ki bu denli bir kibir ve ifrat halinde olmazdı.
Bu herifi Ankarada ya da İstanbulda kimse iplemez, sıradan derneklerden birinin genel başkanı o kadar
Ama zatı muhterem (taşrada nasılsa herkes Ankaradan gelene kul köle oluyor) Erzurumda sanırsın ki cihanşümul bir baş
AK Parti kendisine destek için yeni ortaklar arayıp duruyor. Bu uğurda bir vakit bölücü, FETÖcü, PKKcı dediği Meral Akşenere bile gül uzatıyor.
Alâ
Bu bile bir gelişme
Ve fakat boş bir çaba
AK Parti eğer bu MÜSİAD genel başkanı olacak herifler üzerinden kendisini temsil etmeye devam ederse, sizin temin ederim ki değil Meral Akşeneri, siyaseten Babacan ve Davutoğlunu da çatısı altına alsa da hikâye
Çünkü tüm mesele şu:
İşin içinde halk olacak, samimiyet olacak,güven olacak, dürüstlük olacak, hoşgörü olacak ve belki de en birinci sıradaMÜSİAD denilen o derneğin başkanı gibi kibir meftunu ve nefis tutsağı adamlar olmayacak.
Önceki gün Oltuda MÜSİADın başındaki o zatı gören aklıselim bir Allahın kulu, sırf o AK Partiyi desteklediği için AK Partiye sıcak bakmaz
İster kızın, isterse hızınızı alamayıp asın kesin
Siz bilirsiniz.
Lakin bir dostunuz olarak size tavsiyem şu:
AK Parti olarak şapkanızı önünüze koyup muhasebe ve muhakeme yapın
Tercih sizin