Maraba kültürünün şehri yağmalamasından önce Erzurum da kent kültürü, kendini her alanda hissettirirdi.
Bazı konaklarda haftanın belli günlerinde meşk geceleri yapılır, Erzurum’un o gönül titreten türküleri dinlenir adap ve töre içerisinde kadim kültür yaşatılmaya çalışılırmış.
Bizim evde rahmetli teyzem ud çalarmış,keman dersi alan anam, kolunun kırılmasından sonra bu işi sürdüremediğini her fırsatta anlatırdı.
Teyzemin beyi, Ziraat yüksek mühendisi Fethi Resuloğlu da “liverimin Kaytanı” türküsünü derleyen ve Erzurum barlarını hakkıyla icra eden.gençliğinde çok güzel keman çalan Erzurum sevdalısı bir büyüğümüzdür.
Erzurum’un ilk belediye başkanı Resul Paşanın torunu olan Fethi Resuloğlu ,şehrin yüzyıllık geçmişini en iyi bilenlerden biri olarak, bu gün İstanbul da yaşamakta olup, her fırsatta Erzurum’a gelip sıla-ı rahim yapmaktadır.
Fethi amca Sitavuk köyünde, harmanda gezerken İban Ağa isimli bir köylü kendisine “liverimin kaytanı ,sen geldin yarın hani/Seni seven çok olur, Candan sevenin hani” türküsünü okumuş ve Fethi amcada buna kemanıyla eşlik etmiş.
Fethi amca daha sonra bu türküyü derleyip musikimize kazandırmış.
Hacı Abdullah Sokağın en meşhurlarından birisi şüphesiz “Tel Horoz” lakaplı Jiletçi Şerefti.
Oldukça renkli bir hayatı olan jiletçi Şeref, Mustafa Kızılcaoğlu’nun yeğeniydi.
İnce ve uzun boylu olan Şeref ağabeyinin, başında fötr şapkası eksik olmazdı.
Sabahleyin elinde çantasıyla H.Abdullah sokaktan geçerken gördüğümüz Şeref ağabeyi, ağzı laf yapan ,kabiliyetli çok orijinal bir kişilikti.
Sık sık aşık olmasıyla bilinen Şeref ağabeyi ,İstanbul da askerlik yaptığı sıralarda, Galata Köprüsü üzerindeki ve vapurlardaki işportacıları görünce onlardan çok etkilenmiş ve Erzurum’a geldiği zaman işporta işine başlamış .
Şeref ağabeyi,Yanında getirdiği küçük bir kutunun içinde yılan var diye milleti başına toplardı ve kalabalık olunca, satacağı malın reklamını yapmaya başlardı.
Kutunun içerisinde gerçek yılan yerine oyuncak yılan kullanan Şeref ağabeyi, bunu öyle sunardı ki ,toplanan kalabalık kutunun içerisindeki yılanın çıkmasını beklerken ,Şeref ağabeyinin biraz sonra satışa çıkaracağı işporta malının reklamıyla baş başa kalır, kısa bir sürede mal tükenirdi.
Çok muntazam cümleler kuran , akıcı ve inandırıcı bir konuşma üslubuna sahip olan Şeref ağabey ,Aspirinden,jilete,sabundan,çoraba her şeyi anında pazarlardı
Kendisine “jiletçi” denmesinin sebebi en fazla jilet satmasından dolayı idi.
Eline aldığı bir tomar makara ipine, jileti tutar, nasıl ederdiyse, bir üfürmeyle bilek kalınlığındaki teli ortadan ayırır,” Job traş bıçakları, okşar gibi traş yapar asla incitmez yanakları” diyerek pazarlamayı yapardı.
Bir ara sabun satan Şeref ağabeyi vatandaşı topladıktan sonra “Bu sabun her türlü kiri temizler, yalnız namus lekesini temizlemez” diyerek, sabunlarını satardı.
Çok çabuk aşık olan jiletçi Şeref bir ara B.Mehmet’in kızına aşık olmuş,leylasını sık görsün diye mumcu caddesindeki Ziya Mete’nin otelinden bir oda tutmuş ve orada kalmaya başlamış.
B.Mehmet’ten çekinen Şeref ağabeyi aileye kendisini kabul ettirmek için bir plan yapmış.
Gürcü Kapısından tuttuğu birkaç kişiyi belediye çalışanı rolüne sokmuş,kendisine de mühendis süsü vermiş ve elinde metre ile caddeyi ölçmeye başlamış.
Pencereden durumu gören B.Mehmet, aşağı inmiş, ne olduğunu sormuş.
Jiletçi Şeref kendisinin belediyenin mühendisi olduğunu, yol genişletme çalışması yapılacağından evlerin bir kısmının istimlak edileceğini söylemiş.
B.Mehmet evinin istimlak olacağını duyunca paniklemiş, jiletçi Şeref ise planı tuttuğundan dolayı sevinmiş.
Leylasına kavuşacağı günlerin özlemiyle yanıp tutuşan Jiletçi Şeref’in mühendis olduğu aile tarafından artık öğrenilmiştir.
Neden sonra, Jiletçi Şeref’i Gürcü Kapı Camisinin önünde, Maraş çorabı satarken gören B.Mehmetin kızı ve hanımı şaşkınlıktan donup kalmışlar.
Kız, annesine dönüp “Anne bu çorap satan mühendis değimliydi” diye sorunca, Jiletçi Şerefin planı suya düşmüş tabir yerindeyse “şapka düşmüş, kel görünmüş.
Hayalleri yıkılan jiletçi Şeref, gama yasa batmış,”Ben kuşumu uçurdum” diyerek öyle üzülmüş ki , Elazığ’a gitmiş bir müddet tedavi görmüş.
Aradan zaman geçmiştir J.Şeref lokantada yemek yerken aşık olduğu kızın babası B.Mehmet’i görmüş ve ayağa kalkarak “ Merhamet et Ey;B.Mehmet, biraz merhamet” demiş ve lokantadan çıkmış.
Aşk konusunda şansı yaver gitmeyen jiletçi Şeref,köşk’ün bahçesinde bir kıza gönlünü kaptırmış..
Bir ara kızla karşı karşıya kalınca “Köşkün ortasında bir havuz/ Sana kurban olsun bu fidan boylu Yavuz” diyerek ilan-ı aşk yapmış.
Gez mahallesindeki çeşmeden su dolduran bir kızla göz göze gelen Şeref ağabeyi yeni bir aşk’ın ateşine düşmüş.
Durumu fark eden arkadaşları, kızın hapishanede gardiyan olduğunu söyleyerek Jiletçi Şeref’i korkutmuşlar.
Şeref ağabeyi,birkaç gün sonra çeşmeye su doldurmaya gelen kız’a “ Beni hapse attıracakmışsın, bana yazık değilmi,beni kalbinin zindanına hapset” diyerek duyguların dile getirmiş.
“Aşk kalbe girdimi akıl senelik izine çıkar” diyen Şeref ağabeyi son zamanlarda pazarlama işlerini Erzurum Spor’un meşhur amigosu “Baraka Yusuf’la” yapmıştı.
Günübirlik kiraladıkları faytonla sabun satışı yaptıklarını söyleyen Baraka Yusuf , Tel Horoz Şerefin kabiliyeti sayesinde epeyce kar ettiklerini onun “Akasyalar açarken “şarkısını da çok güzel okuduğunu her zaman anlatır durur.
Erzurum da işler kesat olunca Şeref ağabeyi gözden kaybolur,İstanbul,Gazi Antep gibi şehirlere gidip para kazanırdı.
Tel horoz,Jiletçi,reklamcı gibi lakapları olan Şerf ağabeyinin soy ismi Öğütçü idi.
Son zamanlarda yaşlanmış, eski performansından eser kalmamıştı, Yinede Gez Camisinin önünde çorap satarak geçimini sağlamaya çalışırdı.
DEVAM EDECEK……