Rüstem Paşa çarşısı ile Ticaret lisesinin önünden geçip, Esat Paşa yokuşundan karşıya geçince köşedeki ilk ev Nihat Şen amcalarındı.
Erzurum’un renkli simalarından olan muhasebeci Fuat Şen bizim kuşaktan olup Nihat Şen’in oğludur.
Nihat Şen’in evinin bitişiğinde Tortumlu Havva Nenenin evi vardı,dul olan Havva nenenin kimsesi yoktu,Havva nene kapısının önünden geçen çocuklara bir şeyler verir onları boş göndermezdi.
Bu evin kapısının üstünde bir çift geyik boynuzu ve oymalı bir pencere bulunurdu.
Havva teyzenin yanında ise Havekli Emine ananın evi vardı,çocuğu olmayan Emine ananın kocası Hacı Ali, Kongre caddesinde ki Hasır Han pasajının olduğu yerde manifaturacılık yapardı.
Bu evin bitişiğinde ise Toparlak köyünden olan Demirci Hacı Adnan Aca’nın bahçesi ve mereği bulunan evi yer alırdı.
Adnan Aca’nın oğlu Ata, bizim akranımızdı,halen arkadaşlığımız devam eden Ata, uzun yıllardan beri EBK çalışmaktadır.
Adnan Aca’nın evinin yanında Taşlıçay’lı terzi Servet ustanın evi vardı ,Servet ustanın terzi dükkanı ise Pelit meydanındaydı.
Yine bu sırada öğretmen Zeki Kızıloğlunun evi bulunurdu,Zeki Kızıloğlu, Erzurum’un hoş insanlarından, eski Kültür ve Turizm İl müdürü Tuncer Kızıloğlu’nun babasıydı.
Tuncer Kızıloğlu uzun yıllar Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalıştıktan sonra emekli olmuş ve Ankara’ya yerleşmiştir.
Hamamın tam karşısında; Terzi Nabi ustanın evi,yanında Nedim Beyin evi,altında ise Orman İşletme Müdürlüğü yapan Lazların Hikmet beyin evi ile kevelcilerin başında dükkanı olan Bakkal Abo beyin evi vardı.
Abo beyin evinin alt kısmında belediyede tahsildar olan Nizam ağabeyigilin evleri ,onların bitişiğinde ise Deniz Gezmiş’in akrabalarından iğneci Zakir Gezmişin evi yer alırdı.
Kısa boylu,hafif şişman olan Zakir bey elinde çantası ile dolanır, hastalara iğne vururdu.
Eskiden şimdiki gibi bir kullanımlık plastik enjektörler bulunmazdı.
Cam enjektörlerin piyasada olduğu dönemlerde, hastalara enjeksiyonları şehirde bulunan iğneciler yapardılar.
İğneci Zakir,İğneci Fatma abla,Doktor lakaplı İspirli Mustafa ağabeyi,Sağlık Müdürlüğünden emekli Şeref Ağabeyi,İğneci Kemal,İğneci Miyase Abla,iğneci Seher,İğneci Esma(Demir evler),İğneci Gülhanım abla,İğneci Rahime,İğneci Nebahat( Üç Kümbetler),İğneci Cemal Emi(Dora),İğneci Vehbi (Gavur Boğan),İğneci Abdullah(A.Yoncalık),İğneci Muhlis Başar(Hattat Fuat Başar’ın babası),İğneci Nursefa Yılmaz(A.Yoncalık),İğneci Necati(ağır bakım),İğneci Muharrem emi (Tebrizkapı),İğneci Nimet(Kavak Kapı),İğneci Necip (Cedid),İğneci Memduh şehrin tanınmış iğnecileriydiler.
Bu gün ki nesil O günün enjektörlerini, iğne uçlarını ve iğnenin yapılış şeklini görselerdi zannederim kimse kolay kolay iğne yaptırmazdı.
İğne uçları ve cam enjektörler metal bir kabın içerisinde kaynatılarak sterilizasyon sağlanırdı.
Genellikle kaynatma işlemi yanan sobanın üzerinde yapılırdı.
Boğazı şişen,Öksüren,Ateşlenen,Soğuk almış her kişiye eldeki birkaç ilaçtan biri olan Penisilin iğnesi yapılırdı.
Kışın kar ve buzda fazla oynadığımız zaman hastalandık mı mahallenin iğnecisi eve gelirdi bir Penicilin iğnesi yedik mi sabah kendimize gelirdik.
Penisilin testi gibi önlemler bilinmezdi, kimseye de bir şey olmazdı.
Aspirin ve Penicilin o devrin yegane ilaçlarıydılar, Eczacılık eğitimi aldığımız hocalarımızda , “Penicilin ve Aspirin üzerine ilaç yoktur” derdiler.
Bizim evde anam fazla hastalandığından iğnecimiz Fatma ablaydı.
Kocasının, horoz merakı bulunan Fatma abla ,çok sakin ve güzel huylu bir insandı.
Hanım Hamamının altında evi bulunan Fatma ablanın bize emeği oldukça fazlaydı, anamın siyatik ağrısı tuttuğunda, ilk işimiz Fatma ablayı çağırmak olurdu.
Bazı iğnecilerin çantalarında tansiyon aleti de bulunurdu bu tür iğneciler yarım doktor misali halk arasında bir hayli itibarlı olurlardı.
Kırsalda bu görevi, askerliğini sıhhiye olarak yapmış kişiler icra ederlerdi.
Sıhhiyelerin tavsiyeleri kırsalda doktor tedavilerinin üstünde kabul görürdü.
“Sıhhiye Osman Özcan” Narman ve yöresinin en meşhur sıhhiyecisi olarak hala hatırlanmaktadır.
İğneciler ve sınıkçılardan başka halkın sağlık işleri ile ilgili geleneksel tedavilerle uğraşan berberler vardı.
Bu berberler; Diş çektikleri gibi,Sarılık kesme, sülük koyma,Hacamat ve Saçkıran tedavisi gibi işlerlerle de uğraşırlardı.
Diş çeken berberler içerisinde en tanınmışı, Yonaclık’ta dükkanı olan berber Ahmet’di.
Gece diş ağrısı çekenlerin sabah ilk işleri berber Ahmet’in kapısının önünde beklemek olurdu.
Berber Ahmet’in her yaş grubundan müşterisi vardı.
Berber Ahmet dişi çekilecek çocuğu sandalyeye oturtur, kelpetini gömleğinin kolunda saklar “Hangi dişin ağrıyor? ağzını aç bakayım” dediğinde , ağız açılmışsa, diş’te anında çekilmiş olurdu.
Berber Ahmet’den başka Berber Canip usta(Yağ Hapanı) ,Berber Salim(Tebriz Kapı),Berber Mehmet(Kilise Kapı) Ustalarda diş çekerdiler.
Bazı berberler Sarılık için damağın altından keserek tedavi yapardılar ama asıl Sarılık tedavisi ocaklar tarafından yapılırdı.
Bu işte Korukçu ailesi icazetli olup günümüzde Ahmet Korukçu aileden gelen bu geleneği sürdürmektedir.
Mumcu caddesinin başındaki Spor berberini çalıştıran Lütfü Taşyürek Ustada saçkıran tedavisi yapardı.
Tedavi edilecek kısmı kazıyan Lütfü emi ,O bölgeye sarımsak sürerdi ve saçkıranı tedavi ederdi.
Erzurum’un en renkli berber dükkanlarından biri olan “Spor Berberinde” cam kavanozlar içerisinde Sülük bile satılırdı.
DEVAM EDECEK….