Haber Girişi : 23 Temmuz 2020 19:03

Avukatlara bir çift sözüm var

Avukatlara bir çift sözüm var

En azılı suçluların bile savunma hakkı vardır ve bu hak evrenseldir.

Eğer böyle olmasaydı,bebek katillerinden tutunuz da çocuklara tecavüz eden şerefsizlere kadar bunca suçlunun avukatı olmazdı.

Tabii ki bu da bir tercih meselesi…

Misal; bazı avukatlar ahlaken kendisine ters düşen bir sanığın davasını üstlenmeyebilir.

Ama o türden bir davayı üstlenen avukatı da kimse kınayamaz.

Ve fakat…

Nasıl ki hayatı anlamlı kılan tek şey yalnızca para kazanmak ve zenginlik içinde yaşamak değilse, her mesleğin de illaki bir kırmızı çizgisi olmalı…

Mesela bizim gazeteciliğin anayasasının birinci maddesinde der ki, “… bir kimse elde ettiği kamu erkini ya da mesleği gereği taşıdığı imtiyazı insanların aleyhine kullanıyorsa, o yetkisi ve mesleki gücünden itibaren kendisine mecbur olan insanları soyup soğana çeviriyorsa, devleti dolandırıp fakir fukara ahalinin kanını emiyorsa ona istediğin gibi bindirebilirsin!”

Yani daha açıkçası o madde bana ve benim vicdanıma şu fetvayı veriyor:

Ölümle pençeleşen bir insanın üzerinden devleti soyan her kim olursa olsun Mehmet Şener, sen ona sahtekar ve katil diyebilirsin.

Ben de tam olarak onu yaptım ve tabii ki bundan sonra da yapmaya devam edeceğim.

Adam kitapsız ve Allahsız…

Hem fakir fukarayı hem de devleti soymuş.

Ne yani ben ona “muhterem” ya da “sayın” diye mi hitap edecektim?

40 yıla yakındır bu mesleği icra ediyorum.

Bu süre içerisinde terör örgütleriyle, çetelerle, hırsız ve rızsızlarla savaştım. En son FETÖdenilen melanetle uğraşıyorum.

Ne kimsenin savunma hakkı kısılsın isterim ne de avukatlık mesleğini suçlunun tarafı olarak görürüm.

Besbelli ki köprülerin altından çok sular akmış.

Eskiden bu şehirde avukatların kahır ekseriyeti, devlete ve millete karşı işlenen suçlarda,(davayı almış olsa bile) birer aslan parçası kesilmezdi.

Mahcubiyet içerisinde girerlerdi celselere…

Hâlbuki suçlu olan kendisi değil müvekkiliydi, ama vicdan sahibi ya utanırdı.

Şimdi öyle değil…

Bazen yazılan dilekçeleri okuyorum.

Aman Allah’ım, avukat kardeşimiz sırf rüşvetçi ve şerefsiz bir alçağı savunma adına hukuk sözlüğünde ne kadar kavram varsa hepsini bir araya yığıyor, üstüne bir de saçma sapan edebiyat bilgisini boca edip yüklendikçe yükleniyor.

Serin gel delikanlı…

Pekii günün sonunda,tüm zamanların kahramanı diye allayıp pullayıp sunmaya çalıştığın o adam, sahtekâr ve devleti dolandıran bir üçkâğıtçı çıktığında ne yapacaksın?

“Efendim ben avukatım savundum” diyeceksin.

Peki insan olduğun taraf ne olacak?

Elbette…

Apo’nun bile avukatı vardı.

Muhtemelen Pınar’ı katledip sonra yakan o alçağın da bir avukatı olacak.

Tercih meselesi dedim ya…

Misal; ben avukat olsam o katili savunmam, isterse Baro görevlendirmiş olsa dahi…

Niye o alçağı savunuyorsun diye, sitem ediyor değilim sana…

İtirazım, senin savunma hakkının masum insanların hayatından daha kıymetli olmadığınadır.

Allah esirgesin,senin baban ölümcül bir hasta olsa ve bir şerefsiz de senin o çaresizliğinden istifade ederek hem seni hem de devleti dolandırsa gönlün buna razı olur mu?

Yargı ne avukatın ne de gazetecinin tekelinde değil.

Yargı kendi vicdanı hisleriyle ve mevcut deliller ışığında bir karar verir.

Ve biz şeriatın kestiği parmağın acımayacağına inanan kimseleriz.

İşin bu kısmına hiçbir itirazımız olamaz…

İtirazımız,avukatları eliyle nice şerefsiz ve kitapsızların sanki birer vatanperver gibi kamuoyuna sunulmaya çalışılmasınadır.

Etiketler : şener
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.