Son zamanlarda anne babalardan öyle şikayetler geliyor ki gerçekten insan üzülüyor. En kutsal varlıklarımız olan bu güzel insanları üzmek insana hiçbir şey kazandırmaz.Manevi değerlerimizi öylesine yitirmişiz ki bilhassa Avrupada anne babalara bir dokunsanız bin ah işitiyorsunuz. Gurbetçilerimizin pek çoğundan hep şunu işitiyoruz.: “Bir zamanlar, yaklaşık bundan 30-40 sene önce buralarda yalnız olmamıza rağmen ne kadar mutluyduk. Her hafta birbirimizi ziyaret eder, pastalar, börekler açardık. Evlerimiz dolup taşardı. Ne kadar uzakta olursak olalım hafta sonları mutlaka bir araya gelir, dertleşir, söyleşirdik.Ya şimdi böyle mi? Şimdi bırakın hemşehrilerin birbirini arayıp sormasını, kendi evlatlarımız bile bizleri arayıp sormuyor. Kapımızı çalan yok. Ne arayınımız var, ne de soranımız. Bu gurbet elde acılar içinde yaşayıp gidiyoruz.” …
Evet gurbetçilerimizin pek çoğu maalesef böyle söylüyor. Onları en çok üzen ise pek çogunun kendi evlatları tarafından terk edilmeleri, aranıp sorulmamaları. İstisnalar elbette kaideyi bozmaz. Ama Avrupada görünen manzara, çocuklarla anne babalar arasında büyük sorunların oluştuğu şeklindedir…
Gurbet diyarlarında, bilhassa evlilik yaşına gelip evlendikten sonra anne babasını terkeden ve onları arayıp sormayan çocukların sayısı bir hayli fazla. Kendi mutlulukları (!) için anne babalarını arayıp sormayan bu çiftler kendilerince haklı(!) olsalar bile anne baba hakkının ne demek olduğunu sanırım bilmiyorlar. Bilseler bile artık dejenere olmuşlar ve ne deseniz bunlara kar etmiyor...
Gözü yaşlı çok anne görüyoruz Avrupa şehirlerinde. Evladından dertli babalar görüyoruz. Bizzat kendim bir annenin anlattıklarına şahit oldum. Ne zorluklarla yetiştirdiği evladının evlendikten sonra kendini arayıp sormadığını, hatta yıllar geçmesine rağmen bir kez olsun bayramlarda bile kapısını çalmadığını ağlayarak anlattı bana.Üzüldüm, irkildim ve düşündüm kendi kendime ve sebebi ne olursa olsun bir anneyi ağlatmak ne kadar ayıp ve ne kadar acı dedim. Malesef pek farkında olmasak ta evlatlarından dertli ve için için ağlayan çok anneler var. Sadece anneler değil elbet. Babalar da dertli ve gözleri yaşlı bu gurbet ellerde....
Anne baba hakkında yaptığım bir sohbet sonrasında en az on tane vatandaşımız bizzat gelerek bana teşekkür etti. Çok önemli bir konuya temas ettiğimi belirterek özellikle gençlerin bu tür nasihatlare ihtiyacı olduğunu belirttiler. Bir kez daha anladım ki buralarda aile ve çocuklar arasında gittikçe artan ve anne babayı çok üzen problemler mevcut. Bir vatandaşımızın “ Size çok teşekkür ediyorum. Bu anlattıklarınız sanki tam bizi anlatıyor. Oğlumla aramızda çok büyük sorunlar var. İnşallah bu anlattıklarınız gençlerin kulağına girer de anne babalarına karşı daha duyarlı olurlar” demesi teşhisimizde ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu...
Bu işin Avrupası, Asyası yok aslında.Malesef kendi ülkemizde de gençlerimiz anne babalarına karşı gittikçe hırçınlaşıyorlar.Televizyon kanallarında ve gazete manşetlerinden anne babalarını döven, onları huzur evlerine mahkum eden çocukları zaman zaman okuyoruz. Hatta kendi çevrelerimizde bile benzer olaylara şahit oluyoruz...
Buradan bir kez daha belirtelim ki ; çocuklar anne babalarına nasıl davranırlarsa mutlaka aynısı kendi başlarına da gelecektir. Meşhur bir hikaye vardır. Çok anlamlı ve düşündürücü bulduğum bu hikayeyi kıymetli okurlarımızla paylaşmak istiyorum ;
Zamanın birinde evli bir çift yaşarmış. Bir de çocukları olan bu çiftin yaşlı bir babaları varmış. Ancak bu genç çift yaşlı babalarının herşeyini beğenmez olmuşlar. Onu adeta evde bir sığıntı olarak görmeye başlamışlar. Hatta bu ihtiyar adamcağızla bırakın aynı sofrada yemek yemeyi, onun yemek tabağını bile ayırmışlar. Ömrünü evladına adamış bu ihtiyar adamcağız son günlerinde ayrı bir köşede, gelinin ona layık gördüğü tahtadan bir tabak içinde yemeklerini yemeye başlamış. Ancak bu durumdan küçük çocuk çok etkilenmiş. Günlerden bir gün anne bakmış ki oğlu elinde bıçak, bir tahta parçasını yontup duruyor. Merak etmiş ve oğluna sormuş : - Yavrum elindeki bıçakla ne yapıyorsun, bu tahtayı ne yapacaksın ?
Çocuk : - Tabak yontuyorum anne, deyince Annesi çok merak etmiş ve :
- Oğlum ne yapacaksın tahtadan tabağı, ne işine yarayacak ? diye sorunca Çocuk annesine tokat gibi bir cevap vermiş ve demiş ki :
- Anne, Sen dedeme yaşlı, ihtiyar diye tahta tabakta yemek veriyorsun ya, işte ben de senin ve babamın tabağını hazırlıyorum. Siz de dedem gibi olunca ben de size ayrı bir köşede ve tahta bir tabakta yemek vereceğim...
Oğlundan bu şamar gibi sözleri işiten genç kadın, bir anlık şaşkınlıktan sonra yaptıklarına pişman nadim olmuş ve karı koca o günden sonra yaşlı adamcağıza insanca davranmaya başlamışlar...
Fazla söze gerek yok. Annesi babası yanında olup ta onlara hizmet ederek cenneti kazanamayanlara yazıklar olsun diyen ve cenneti annelerin ayakları altına seren bir Peygamberin ümmeti olarak anne babalarımıza çok iyi davranmalıyız. Bakınız nicelerimizin ya annesi, ya babası vefat etmiş durumda. Allah hepsine rahmet eylesin…
Evet bir bakıyoruz ki bizi büyüten,okutan,evlendiren,bizim için saçını süpürge yapan annelerimiz, babalarımız bir bir gidiveriyorlar bu fani alemden.Sonra, dünyaları versek te geri getiremiyoruz onları…
Lütfen anne babamızın değerini iyi bilelim.Unutmayalım, aş bulunur, eş bulunur, iş bulunur ama anne bulunmaz, baba bulunmaz...
Kenan TUNÇ
Diyanet Haber Köşe Yazarı