Çomaklı Hoca zoru başardı
Birileri onları her fırsatta dışladı, ötekileştirdi ve Erzurum'dan çekip gitsinler diye adeta zulüm uyguladı!
Vaktiyle siyasi iktidarların bilerek yahut bilmeden göz yumması neticesinde başta FETÖ olmak üzere, kimi bölücü ve yıkıcı akımların "merkez üssü" haline getirilen üniversitelerimiz, bugün köklü bir arınmaya tabi tutuluyor ve tepeden tırnağa bir revizyondan geçiriliyor.
Elbette ki Atatürk Üniversitesi bu büyük reformun dışında değil...
Hatta belki de en anlamlı temizlik Atatürk Üniversitesi'nde yapılmaktadır.
Bugün, Atatürk Üniversitesi'nde dünün tam tersine bilim üreten ve çalışan öğretim üyelerine kucak açan bir üniversite yönetimi var...
Biri Erzurumlu, diğeri Malatyalı...
İkisi de profesör, biri tıp, diğeri veterinerlik fakültesinde öğretim üyesi...
Mümkün ki birbirlerini tanımıyorlar, ama ortak yanları aynı:
Her ikisi de hakiki manada ilim insanı, vicdan ehli, statükoya boyun eğmiyorlar ve sık sık ezber bozuyorlar.
Yani her ikisi de protest...
Tornadan çıkmışçasına aynı düşünen, aynı sözcüklerle konuşan, aynı evet ya da hayır için başını sallayan öğretim üyelerinin kuşatmasına mahkûm olmuş üniversitelerimizi göz önüne alırsak, bu "ayni"lik içinde "aykırı" kimselerin olması adeta imkânsız bir durumdur.
Buna rağmen tek tük de olsa bu "aykırı"lar, ölmeyecek kadar üniversitelerde kendilerine "yaşama" alanı buluyorlar(dı)!
Elbette başkaları da vardır, ama bizim yakından bildiğimiz o isimlerden biri tıp fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Mehmet Dumlu Aydın, diğeri de veterinerlik fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Armağan Hayırlı'dır.
Bu kıymetli ilim insanları, geçmişte Atatürk Üniversitesi'nde onlarca defa haksızlığa maruz kaldılar, dışlandılar, kovuldular ve alanlarında çalışma yapamasınlar diye ödeneklerden mahrum bırakıldılar.
Onlar ise, günün birinde bu adaletsiz düzen elbette ki değişir umudu ile sabredip, kıt imkânlarla ilim yolunda azmettiler.
Ve sonunda emeklerinin zail olmadığı günlere kavuştular...
İŞTE ÜNİVERSİTE İŞTE REKTÖR
Vaktiyle siyasi iktidarların bilerek yahut bilmeden göz yumması neticesinde başta FETÖ olmak üzere, kimi bölücü ve yıkıcı akımların "merkez üssü" haline getirilen üniversitelerimiz, bugün köklü bir arınmaya tabi tutuluyor ve tepeden tırnağa bir revizyondan geçiriliyor.
Elbette ki Atatürk Üniversitesi bu büyük reformun dışında değil...
Hatta belki de en anlamlı temizlik Atatürk Üniversitesi'nde yapılmaktadır.
Rektör Ömer Çomaklı eliyle süren bu anlamlı temizlik sayesinde Atatürk Üniversitesi, şimdi ilmin ruhunu gasbeden ecinlilerden kurtuluyor.
Mehmet Dumlu Aydın ve Armağan Hayırlı bugün özgür bir ortamda güven içinde çalışabiliyorsa, bu işte yeni üniversite modeli kapsamında Rektör Ömer Çomaklı'nın öğretim üyelerine sunduğu bir imkândır.
Mehmet Dumlu Aydın anlattı.
"Birgün" dedi. "Odamdaydım, iki genç kardeşimiz geldi. 'hocam biz rektörlükten geliyoruz, sizin mesleki çalışmalarınızla ilgili yardımcı olmak istiyoruz. Bu uğurda yapılması gereken tüm masrafları ve sekretarya hizmetini biz yerine getirmek istiyoruz. Rektör Bey bizi bu vazifeyle görevlendirdi' dediler. Çok şaşırmıştım. Çünkü o güne kadar yönetimden kimse kapımı çalmamış, yaptığım bilimsel çalışmalarıma destek vermemiş, bilakis beni kovmak için ellerinden geleni yapmışlardı. Bugün ise, aramızda hiç bir yakınlık olmayan bir rektör bana iki kardeşimizi gönderiyor ve benden işbirliği yapmamı istiyor. Atatürk Üniversitesi'nde tabular yıkılıyor, köhnemiş bir sistem değişiyordu. Bırakın üniversite yönetimini, hayata küsmüş olan ben bu güzel davranış üzerine yeniden ayağa kalktım ve o günden beri yeniden kendimi ilmi çalışmalara, talebelerime ve hastalarıma adadım. Madem Rektör Bey böyle bir adım attı, ben de bırakın bir yere gitmeyi bu üniversitenin adını yüceltmek için gece gündüz çalışacağım."
Benzer bir durum Armağan Hoca için de geçerli... O da küstürülmüş, horlanmış ve itilmişken, bir anda Ömer Hoca'nın sıcak ve samimi girişimiyle karşılaşıyor.
Gitmekten vazgeçiyor...
Daha başkaları da var. Ben bu iki hocanın durumuna vakıf olduğum için yalnızca onları isimleriyle yazdım.
Ömer Çomaklı, bazı çevrelerin temennileri ve beklentilerinin tam aksine Atatürk Üniversitesi'ni; ilim üretilen, iyi öğrenci yetiştirilen, halkla teması olan, şehre artı değer kazandıran ve ülke içinde parmakla gösterilen bir yüksek eğitim kurumu yapmak adına, kısa zamanda çok değerli çalışmalara imza atmayı başardı.
Küsmüyor, küstürmüyor.
Dışlamıyor, kucaklıyor...
(FETÖ ve benzeri örgütlere de üniversite çatısı altında aman vermiyor)
Adı filanca kimselerle anılan ve falanca kesimlerin karargâhı haline gelen koskoca bir yapıyı, kısa bir sürede yeniden üniversite haline getirmek, her baba yiğidin hakkı değildir.
Bunu Ömer Çomaklı başardı; helal olsun...
Elbette eksikler çok, yapılması gereken daha tonlarca iş var. Fakat değil mi kervan yola çıktı ve halis niyetle hedefine doğru ilerliyor.
Ömer Çomaklı'nın ve kendisine bu uğurda yoldaşlık eden çalışma arkadaşlarının amacı şu:
Atatürk Üniversitesi, "şucu"nun, "bucu"nun hegemonyası altına girmeden, evrensel ölçülerde ama milli ve yerli değerleri de yadsımadan eğitim veren ve bilim üreten bir üniversite olsun. Hocaların tayin isteyip kaçmaya çalıştıkları bir üniversite değil, en iyi hocaların tayinlerini alıp gelmek isteyecekleri bir üniversite... Öğrencilerin alt sıralarda tercih ettikleri değil, öğrenim görmek için can attıkları bir üniversite... Halka sırtını dönen değil, halkın dertleriyle dertlenip sorunlarına çare arayan bir üniversite... Hasılı, tüketen değil üreten bir üniversite...
Daha ne olsun...
İnşallah bu irade ve inanç sayesinde o günleri hep birlikte görürüz.
Niyet halis, yol kutlu...