Son üç beş yıldan beri düzenli olarak yapılan Ankara'daki "Erzurum Günleri"ne, Erzurum'dan davet edilen gazetecilerden biri de bendim.
Son derece halis niyetle yapılan bu etkinliğin başlıca hedefi, Başkent'te Erzurum'u tanıtmak, Erzurum'a mahsus ürünleri beğeniye, dolaysıyla da satışa sunmaktır.
Niyet bu olmasına rağmen, uygulama hayli eksikliklerle doluydu! Misal; adına "Erzurum Günleri" dediğimiz etkinliğin içinde Erzurum'la yakından uzaktan alakası olmayan bir dizi faaliyet vardı. Hatay'dan gelen bir işletmeci, hindi etini koyun eti diye yutturarak, Atatürk Kültür Merkezi'nin en göz alıcı noktasına Erzurum Cağ Kebabı standı açmıştı! Bir başkası Çorum'dan gelip Erzurum Civil Peyniri, diye başka bir peyniri satıyordu!
Erzurum'dan giden işletmeler de vardı elbette. En çok da ilçe belediyeleri ve kaymakamlıkların sunumları dikkati çekiyordu. Kars Kaşarı yiyecek-içecek reyonlarının en gösterişli yerindeydi.
Kayseri Pastırması, Afyon Sucuğu arasında bir yerde Cemil Özdemir'in muhteşem biçimde teşhir ettiği Oltu Balı göze çarpıyordu. Şakir Usta ile Ali Usta'nın çağ kebabı da ziyaretçilerden tam puan alan sunumlar arasındaydı.
Fakat eksik çoktu.
Ankara'da üç adet büyük Erzurum derneği var. Bunların en eski olanı Erzurum Vakfı. Başkanlığını Süreyya Güngör yürütüyor. İkincisi ESAV yani Erzurum İktisadi Araştırma ve Kalkınma Vakfı. Bu kuruluşun başkanı ise, hemen herkesin yakından tanıdığı şu sıralar Sayıştay Savcısı olarak görev yapan Veysel Karani Aksungur'dur. Üçüncü derneğin adı da, Erzurum Dernekler Federasyonu, yani Ankara'daki son Erzurum Günleri etkinliğini düzenleyen teşkilat. Başkanı da Feridun Önal... Bir de bütün bu derneklerden bağımsız olarak Hınıs Vakfı bulunuyor.
Bu kuruluşların içinde en aktif olan ise, hiç kuşku yok ki ESAV'dır.
Kesin olmamakla birlikte Ankara'da 120 bin Erzurumlunun yaşadığı tahmin ediliyor. Aslında ciddi bir oran olmasına karşın ne var ki Erzurumlular, Ankara'da aynı derecede siyasi ve sosyal ağırlığa sahip değiller. Çünkü, dağınıklar ve birbirlerine destek olmuyorlar! Üç adet büyük teşkilatın dışında Ankara'da bir de köy, hatta mahalle seviyesinde onlarca dernek mevcut! Bu derneklerin çoğunluğunu da Olurluların kurdukları örgütler oluşturuyor.
Neredeyse birbirine küsen ve birbirini beğenmeyen herkes ya bir dernek, ya bir vakıf ya da bir konfederasyon kurmuş!
Her biri ayrı telden çalıyor, kimse kimseyi beğenmiyor!
Erzurum ortak paydası etrafından kümelenmek ve Erzurum'u üst yapı kılmak yerine, her bir dernek kendi ilçesini, köyünü ve mahallesini öne çıkarmak suretiyle adeta Erzurum'u ötekileştirmiş durumda!
Dağınık ve birbirlerine küs oldukları için de Başkent'te ne siyasi alanda tercih sebebi olabiliyorlar, ne de sosyal hayatta çok dikkate alınıyorlar! Oysa 120 bin Erzurumlunun yaşadığı bir şehirde, her partiden en az birer milletvekili, birkaç ilçeden belediye başkanı, belediye meclis üyeleri ya da çok sayıda yüksek bürokrat olmalıydı.
İtirazları duyar gibiyim.
Evet; Erzurumlu belediye başkanı var. Mamak Belediye Başkanı Mesut Akgül. Fakat Mesut Bey, Erzurumlu olmasına rağmen Erzurum kontenjanından seçilmiş biri değil. Zaten çocukluğundan itibaren Ankara'da yaşıyor ve Ankara adına siyaset yapıyor. Belediye meclis üyemiz de oldu. Misal; Eyüp Gözgeç. O da seçildiği partiden, Erzurumluların oyunu alırız, diye konulmuş ya da seçilmiş biri değil. Tamamen kendi bireysel çabaları ile meclis üyesi olmuş bir kimse. Belki başka isimler de vardır.
Ankara'da vaziyet bu da, İstanbul'da çok mu farklı?
Hayır; üç aşağı beş yukarı İstanbul da aynı. Orada da onlarca dernek ve vakıf mevcut. Orada da benzer profil çıkıyor karşımıza: Birinin ak dediğine diğeri kara diyor!
Sonuç olarak, gerek İstanbul'da gerekse Ankara'da Erzurum adına son derece iyi niyetlerle yapılan faaliyetler oluyor; ama bunların Erzurum'a kayda değer bir katkısı ya da hizmeti olmuyor.
Bazen de istismar edenler çıkıyor...
Misal; İstanbul'da bir vakıf, konjonktüre denk düşsün diye, üyelerinden para toplayıp cami yaptırdı. Halbuki İstanbul camiler kentidir. O kadar şaheserin olduğu İstanbul'da hiç bir sanatsal değeri olmayan bir cami yaptırmak, olsa olsa kötü biçimde yapılan bir eyyamcılıktır!
Öğrenci yurdu yaptır yahut da bir işletme kur. Kim senden cami istedi?
Ankara'da adına, "Erzurum Günleri" deyip, içinde neredeyse Erzurum'un olmadığı bir etkinlik düzenlemek, her ne kadar maksatlı yapılmış bir faaliyet olmasa da, bu şehrin adına kara çalmıştır! Dernek üç beş kuruş kazansın diye, bir şehrin adını ucuz işlere alet etmek, en masum şekliyle hemşericilik ruhuna tezat düşer.