İnsanların doğal yapısı her zaman iyiden, güzellikten ve doğrudan yana olmuştur.Çünkü yaratılış yapısı dediğimiz bu temel yapı , insani değerler üzerine bina edilmiştir. Bu saf, temiz ve bozulmamış yapıya ?? ahlak ?? diyoruz. Yüce Allah, bütün insanları bu şekilde yaratmıştır.Yani doğan her insan, temelde en güzel ve en temiz ahlak meziyetlerine sahip olarak doğmaktadır.Acıma duygusu, merhamet, saygı, sevgi ve aklımıza gelebilecek her türlü güzellikler aslında insanoğlunun doğal yapısında vardır. İnsanı diğer varlıklarlardan üstün kılan özellikler de bunlardır...
Mesela haya, utanma demektir. Kültürümüzde, açık açık suç işleyenler hakkında genelde ?? Allah?tan korkmazsan, bari kuldan utan ?? denmekte, Peygamber efendimiz de ?? Haya, yani utanmak imandandır ?? buyurmaktadır. Yüzü kızarmak deyimi de haya kelimesi ile bağlantılıdır. Mesela hiç utanmadan her türlü edepsizliği yapanlar hakkında toplumumuz ; ?? Yüzleri bile kızarmadı ?? ya da ?? Yüzü kızarmadan nasıl da çaldı, çırptı vs..?? gibi cümleler kullanmaktadır...
Şimdi de çocuklara bakalım.Küçük bir çocuk düşünün.İki ya da üç yaşlarında.Yaptığı bir hata karşısında utandığını belli etmek için elini yüzüne nasıl da koyarlar.O yaşta bunu nereden öğrendi dersiniz? İşte bu tamamen yaratılış olgusudur. Onlar ahlaki degerlerin tamamına sahiptirler.Bu nedenle sevimlidirler, tatlıdırlar...
Çocuklar büyüdükçe, yaratılıştan gelen bu güzellikler bir takım etkenlerle yavaş yavaş değişmektedir.Aile ve çevre bu temel yapıyı değiştiren en önemli etkenlerdir.Mesela çocuk hiç kötü söz bilmezken eğer anne babası küfürbazsa o da onlardan duya duya küfürbaz olup çıkmaktadır.Ya da anne baba, kendi yaratılış özelliklerini bozmadan yaşayabilen insanlarsa, çocukları da aynı şekilde tertemiz bir hayat sürmektedir.Aynı şekilde çevre de insanların ahlaki yapılarının değişim ve gelişimi üzerinde önemli rol oynamaktadır. ??Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim ?? , ?? Üzüm üzüme baka baka kararır ?? ve ?? körle yatan şaşı kalkar ?? gibi atasözlerimiz çevrenin insan özerindeki etkilerini çok güzel anlatmaktadır. Bir kimse, insanlığa sığmayan, ahlak dışı bir suç işliyorsa bunda mutlaka birilerinin etkisi vardır. Bu birileri dediğimiz şey aile ,arkadaşlar, toplum ve her türlü etkenlerdir...
Temiz toplum, ahlaki değerlerini yitirmeyen herkesin özlemidir. Saygı ve sevginin hakim olduğu, yardımlaşma ve paylaşma olgularının yaşandığı, barış ve güven ortamının oluştuğu bir dünyada yaşamak temiz toplum değerlerine sahip çıkmakla olur. Bunun da en güzel yolu iyiliklere destek, kötülüklere köstek olmaktır. ?? Bana ne?, Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, Her koyunu kendi bacağından asarlar ?? gibi uydurma sözlerle, işlenen kötülüklere sesimizi çıkarmaz, yan gelip yatarsak bize dokunmayan o yılan bir gün bizi de sokar. O kendi bacağından asılan koyun, orada kokar ve bir gün hepimizi rahatsız eder.Kokudan duramayız, nefes alamayız...
Sesimizi çıkarmaya çıkarmaya bakın ne hale geldik. Her gün bunalımlar, intiharlar, cinayetler ve malesef daha da beteri yüz kızartıcı suçlar vs...
Hiç kuşku yok ki böyle bir toplum bir gün olur çöker. Ve bu toplumla beraber iyiler de gider.Çünkü bu gemi su aldığı zaman iyi kötü ayırımı yapılmaz.İçindeki bütün herkes sulara gömülür....
Sorumluluk bilinci çok önemlidir. Memleketini, bayrağını ve milletini seven herkes bu bilinçle hareket etmek zorundadır. Bir genç deyip geçmeyin.Ya da bir çocuk, bir kadın, ya da bir kişi..Bugün o bir kişiye ses çıkarmazsak yarın o iki olacak,üç olacak ve giderek artacaktır.İşte ses çıkarılmaya çıkarılmaya geldiğimiz nokta ortadadır.Tv ve gazete haberleri akıl almaz haberlerle her gün adeta kanımızı dondurmaktadır.Genç yaşta bunalıma girip intihar edenler, cinayetler, aile içi iğrenç olaylar, ilkokul önlerine kadar inen uyuşturcular ve daha neler neler.Bunlar hiç olmaması gerekn yerde malesef bizim ülkemizde yaşanıyor.Eğer bir an evvel önlem alınmazsa geleceğimiz hiç te aydınlık olmayacaktır...
Devletimizin bütün kurumları başta olmak üzere akıl, izan ve vicdan sahibi herkes ülkemizi çöküntüye götüren her türlü harekete dur demeli, haya duygularını yitirmiş insanlık avcılarını karantinaya almalıdır.Bilinmelidir ki ahlaki erozyonun sebep olduğu iğrenç vakalar, domuz gribinden daha tehlikelidir.Çünkü akla hayale gelmedik ahlak dışı suç işleyenler ve bunu başkalarına bulaştıranlar, hem kendilerini,hem de toplumumuzu zehirlemektedirler.
Evet,iddia ediyorum ,okul önlerinde dokuz on yaşında çocuklara hap ve uyuşturucu satanlar da, aile içi sapkınlıklara varana kadar ,her türlü rezaleti işleyenler de domuz gribinden kat kat daha tehlikelidir. Ve bu insan (!) lar mutlaka karantina altına alınıp topluma teşhir edilmeli, tedavileri yapılmadan asla sokağa bırakılmamalıdırlar. Böylece herkes bu öldürücü zehir taciri ve ahlak sapkını mikropları tanır ve onlarla ilişki kurmaktan sakınır. Bu sayede tertemiz gençlerimize de en büyük iyiliği yapmış oluruz. Bugün itibariyle ükemiz adına bundan daha güzel bir faaliyet olamaz...
Geldiğimiz şu durumlardan hepimiz sorumluyuz, hepimiz mesulüz. Eğer her birimiz, evimizin önünü süpürseydik bugün her taraf tertemiz olurdu.Ben mesul değilim arkadaş,ben görevimi yaptım diyenlere sözüm yok. Yaptıysanız helal olsun size.Ama durum ortada. Benliği ve bencilliği bırakmalı , bir an evvel geleceğimizin teminatı olan evlatlarımıza sahip çıkmalıyız.Eğer bizler sahip çıkmazsak onlara mutlaka birileri sahip çıkacaktır.Sonra dünyaları versek te elimizden çıkan çocuklarımızı geriye getirmek asla mümkün olmayacaktır. Bütün yazar çizer ve akademisyen dostlarıma sesleniyorum. Geleceğimizin teminatı olan gençliğimiz için, lütfen bir an önce yeni projeler geliştirelim, yeni planlar programlar yapalım. Bugün yapılacak olan en önemli görevlerimizden biri ve hatta en önemlisi budur.İnanın yarın çok geç olabilir. Çünkü durum çok vahim...
Kenan TUNÇ
Yorum ve görüşleriniz için ... sairane@hotmail.de