Şehirder’de Erzurum’un Bânisi Kanûnî ve şiirleri konuşuldu

Şehirder’de Erzurum’un Bânisi Kanûnî ve şiirleri konuşuldu.

Gençlik Spor Bakanlığı’nın Gençlik Projelerini Destekleme Programı çerçevesinde ŞEHİRDER ile birlikte, tarihçilerin ve Erzurumiyatçıların ortak görüşüyle “Erzurum’un Bânisi” sıfatı verilen, Osmanlı Devleti’ne en geniş sınırları kazandıran ve Avrupa’nın “Muhteşem” unvanını yakıştırdığı Kanûnî Sultan Süleyman’ın Erzurum’a gelişinin 487. yıl dönümü ve Erzurum’u Beylerbeyliği merkezi ilan etmesi ve baştan başa yeniden mamur hale getirmesi dolayısıyla Şehir ve Kültür Araştırmaları Derneği dernek merkezinde yapılan programda, Kanûnî’nin Erzurum’da yaptırdığı imar çalışmaları ve Muhibbî mahlasıyla yazdığı şiirler konuşuldu.

“KANÛNÎ’NİN ERZURUM’A KAZANDIRDIĞI MİSYON CUMHURİYET’LE DEVAM ETMİŞTİR”

Programın açılış konuşmasını yapan ŞEHİRDER Kurucu Başkanı Murat Ertaş, beş senedir Kanûnî’nin şehre gelişini mehteran gösterileriyle, kortej yürüyüşleriyle, cirit müsabakalarıyla, birbirinden farklı etkinliklere kamuoyuna hatırlattıklarını belirten Ertaş, bu sene de derneğin yeni hizmet binasının ve yeni etkinlik yılının ilk programına “Erzurum’un Bânisi” olarak da bilinen Kanûnî Sultan Süleyman’ı anarak başlamanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Timur’un 1398’de yakıp yıktığı, ardından Akkoyunlu Karakoyunlu mücadelesi ve yaşadığı fetretle ıssızlaşan ve insansızlaşan Erzurum’u beylerbeyliği yaparak devletin doğu hududunun merkezi haline getirip ilmiyyeyle, seyfiyyeyle (askerî) ve ticaretle (gümrük) tahkim edip şen ve mamur hale getirmesinin Cumhuriyet’le devam eden bir misyon olduğunu söyledi. Ertaş, Erzurum’un Cumhuriyet’le beraber bu misyona 3. Ordu, Atatürk Üniversitesi ve İran transit yolu üzerinde 1980’lere kadar ciddi bir ticarî merkez olarak devam ettiğini HATIRLATTI.

“KANÛNÎ ERZURUM’UN BÂNİSİDİR”

Tarihçi Taner Özdemir ise Kanûnî’nin Erzurum’a yaptığı hizmetlerden ve imar çalışmalarından bahsetti. Özdemir’in açıklamaları şöyle: “Muhteşem Süleyman 40 yaşındayken 5 Eylül 1534'te Erzurum'a geldi, daha sonra iki defa daha geldi. Erzurum'u kesin olarak ve muhkem bir şekilde Osmanlı toprağına kattı. Yavuz Sultan Selim'in doğu seferinden sonra Erzurum tekrar Şah İsmail güdümündeki Afşar Beyi Sevündük Han'ın egemenliğine girmişti. Erzurum'da 100 yıldan fazla süren kargaşayı, savaşları ve fetreti (Timur, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Şah İsmail) kesin olarak sonlandırdı, şehri huzura kavuşturdu. Erzurum'da Şah İsmail kuklası olan Sevündük Han ve avanesine karşı bir alperen olan Pir Ali Baba'yı Erzurum'a yerleştirmiş ve bu tarihten sonra ezanlardan sonra Resulullah'a selam ve salat getirilmeye başlanmıştır ki Erzurum'un Safevi'ye (İran'a) karşı sünni memleket olduğunun ilanıdır. Issız ve virane Erzurum'un yeniden mamur hale getirilmesi için ferman yayımladı. Bu vesileyle tüm tarihçilerin ortak görüşüyle "Erzurum Bânisi" sıfatı kazandı. Öncesinde Erzurum öyle ıssız ve insansızdır ki Yavuz 1514'te İran seferine giderken Erzurum ovasından geçmesine rağmen Cinis'te ve Hasankale yolundaki Tuy'larda konaklamış, Erzurum merkeze hiç uğramamıştı. Damadı ve baş veziri Rüstempaşa ile dönemin en kudretli paşalarını Ayaspaşa'yı ve İbrahim Paşa'yı Erzurum'un imarı için görevlendirdi. Kanuni zamanında yapılan birçok eser, Beylerbeyliği sarayları bugün yıkılıp yok edilmiştir. Ayakta kalan eserler Taşhan (Rüstempaşa Bedestânı), Erzurum'a yapılan ilk Osmanlı camisi Ayaspaşa Cami... Eylül 1535'te Erzurum'u Beylerbeyliği ilan etti. Erzurum'da imar ve yapılaşma çalışması tamamlandıktan sonra Beylerbeyi Dulkadirli Mehmet Bey geçici ikâmet ettiği Bayburt'tan Erzurum'daki sarayına yerleşmiştir. Erzurum'un şehir planını Matrakçı Nasuh’a çizdirdi. Erzurum'a Tebriz taraflarından sünnî nüfusu getirip yerleştirerek şehre insan kaynağı kazandırmış, şehri şenlendirmiştir. Erzurum'a Osmanlı ordusunu yerleştirerek şehri doğudan gelecek saldırılara karşı garnizon yapmıştır. Erzurum-İstanbul yolunu güvenli ve kullanılır hale getirerek Erzurumla İstanbul'u ticari ve askerî açıdan birbirine kolay ulaşılabilir hale getirmiştir. Son olarak Erzurum’u gümrük şehri yaptı.”

“KANÛNÎ MUHTEŞEM HÜKÜMDARDI, MUHTEŞEM BİR ŞAİR DEĞİLDİ”

ŞEHİRDER Başkanı Vedat Eğilmez de Kanûnî’nin şairliğini ve gazellerini değerlendirdi. Kânûnî’nin Divan şiirinin en parlak döneminde yaşadığını; Bâkî, Zâtî, Fuzûlî, Âşık Paşa gibi çok mühim şairlerden etkilendiğini; ama ömrü savaş meydanlarında geçen Kanûnî’nin muhteşem şiir örnekleri olmadığını söyleyen Eğilmez, Muhibbî mahlasıyla şiir yazan Sultan Süleyman’ın bilhassa gazelleriyle bilindiğini ifade etti. Onun “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi /Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” ile başlayan gazelinin de taht kavgası veren oğullarına hitaben yazdığını düşündüğünü belirten Eğilmez, Kanûnî’nin şehzadeleriyle ilgili hissiyatını zaman zaman şiirlerle ifade ettiğini söyleyerek onun şiirlerinden örnekler verdi.

 


06.09.2021 21:15:37