MİLLİ MÜCADELEDE İLK MİTİNGİ DADAŞ KIZLARI

Tarih boyunca yurdumuzda ve ilimizde dış mihrakların sürekli üzerimize oyunlar oynadığını ve oynanan oyunları incelediğimizde halkımızın sürekli Hak – Batıl mücadelesi yaptığını görüyoruz. Ne yazık ki bu mücadele günümüze kadar süregelmiş ve milletimizi huzursuz etmeye devam etmiştir. 
Bize yüz yıllardır yurt olan bu topraklarda ezan sesinin sonsuza kadar yankılanmasını; gelecek neslimize milliyetimizin ve İslam’ın kıymetini anlatıp, onları şuurlandırarak bilgilendirip insan sevgisini, vatan millet, bayrak sevgisini ve esas itibarı ile bütün bunların temelini oluşturan, Peygamber Hz. Muhammed’in (SAV) Veda Hutbesinde ifade ettiği insan haklarını öğretmek gerekir. Çünkü dünya, yalnızca gerçek insani değerler üzerinde ebedi ve dünyevi huzura ve mutluluğa ulaşabilir ve İslam kültürünün verdiği sabır ve tevekkül duyguları pek çok acıyı sinesine çekmiş bir toplum olarak, inançlı, dürüst, temiz ve insancıl bir nesil yetiştirmek gayesini şiar edinmiştir. 
Milletimiz yaşadığı en dar günlerinde birlik olmanın dirlik manasına geldiğini hiç unutmamış kadını ve erkeği ile omuz omuza kurtuluşun önemini bilerek Milletçe gerekli tepkiyi gösterip türlü yokluklar içerisinde gür sesi ile Milli Mücadelesini sürdürmüş, bir karış toprağını kimseye kaptırmamış, Anadolu'daki komutan ve mülki amirlerin büyük bir çoğunluğunun da verdikleri destek ile Milli mücadeleyi başlatmış ve bitirmişlerdi.
Bu birlik ve dirliğin bilincinde olan halk sivil, inisiyatiflerde kurarak son derece önemli görevler üstlenmişlerdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun temellerinin atıldığı 1919 Erzurum Kongresi’nin, bir sivil toplum kuruluşu olan Doğu Anadolu Müdafaayı Hukuk Cemiyetinin olağan üstü toplantısı olduğunu asla hatırdan çıkarılmamalıdır.
Bu sıkıntılı dönemde sadece asker, sivil erkân değil, Milli kahramanı kadın olma özelliği ile bilinen Erzurum da hayatın her safhasında olduğu gibi bu dönemde de kadınların etkisi görülmüş ve Anadolu’da kadın faktörünün en fazla hissedildiği  illerin başında Erzurum gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun  topraklarının paylaşılmaya  başlandığı sıkıntılı dönem de  Erzurumlu hanımların vatanın bölünmez bütünlüğü  için gösterdikleri tavır Dadaş kadın ruhunun dünyaya duyurulması açısından son derece önemlidir.
Gazeteci Hasan Tahsin’in Yunanlılara karşı sıktığı ilk mermi, tüm vatandaşlarının ruhunu tetiklemenin yanı sıra verdiği mesaj ile Erzurum hanımlarda gerçek karşılığını bulmuştur.
İtilâf Devletleri’nin yaptıkları gizli anlaşmalar çerçevesinde Anadolu’yu işgale koyulmaları, özellikle de İzmir ve çevresini Yunanlılara işgal ettirmek istemeleri, Batı Anadolu’daki direnişin dalga dalga bütün vatan sathına yayılmasına yol açmıştır. Anadolu’da başlayan işgaller, işgal bölgelerinde protesto mitinglerini de beraberinde getirmiştir. Anadolu’daki mitinglerin ilki diyebileceğimiz Maşatlık Mitinginde (14 Mayıs 1919) Wilson Prensipleri’ne uyulmaması gerekçe gösterilerek binlerce vatandaş işgal kararını kınamış ve silahlı direnişe gidilmesini istemiştir. Kadınlar da bu mitingde erkeklere destek vermişlerdir. Protesto mitinglerinin pek çoğuna erkeklerle beraber katılan Anadolu kadını, bazı mitingleri ise sadece kendisi düzenlemiştir.
Millî Mücadele’ye Türk toplumunu hazırlayan mitinglerdeki kadın faaliyetleri, 1919 yılı boyunca sürmüştür. Düzenleyicileri ve konuşmacıları tümüyle kadınlardan ibaret olması bakımından ilk Türk Kadın Mitingi123 olarak kabul edilen Kastamonu Mitingi’nin diğerleri içerisinde ayrı bir önemi vardır. 10 Aralık 1919 Çarşamba günü Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) bahçesinde üç binden fazla Kastamonulu kadın bir araya gelmiş; ülkenin işgalini ve yapılan insanlık dışı vahşetleri şiddetle protesto etmiştir. Mitingde tertip komitesi başkanı olarak Zekiye Hanım, Darülmuallimat Müdiresi Hikmet Hanım ile yardımcısı İclâl Hanım ve Fırka Kumandanı Miralay Osman Bey’in kızı Refika Hanım birer konuşma yapmışlar.18 Mayıs 1919 günü Sadaret makamına gönderilen bir telgraftan Türk kadınının da Kızılcahamam mitinge katıldığı anlaşılmaktadır. Kadınlarımızın da yoğun bir şekilde katıldığı bu dönemdeki mitingler arasında 17 Mart 1920 Erzurum, Çorum, 18 Mart 1920 Balıkesir ve Kastamonu, 19 Mart 1920 Edirne ve Yozgat, 20 Mart 1920 Sinop, Tokat, Bitlis, Trabzon, Çine, Gümüşhane, Kayseri, Malatya ve Diyarbakır, 22 Mart 1920 Konya, 15 Mayıs 1920 Ankara mitingleri sayılabilir.133 Anadolu mitinglerinde kadınlar, başta İzmir olmak üzere, Adana, Urfa, Antep, Maraş ve İstanbul’un işgallerini protesto etmişlerdir.
İLK KADIN MİTİNGİ ERZURUM DA YAPILDI
Cahit Çaka “Tarih Boyunca Harp ve Kadın” adlı eserinde, Türk kadınlarının işgallere karşı bilinen ilk toplu hareketinin Erzurum’da başladığını ileri sürmektedir. Erzurum İslâm Kadınları namına hareket eden bir kadın komitesi, Müdafaa-i Hukuk faaliyetleri çerçevesinde ilk toplantısını 29 Kasım 1919 tarihinde Muradiye Camii’nde ( Murat Paşa Camii’nde )gerçekleştirmiştir. Şehitlerimizin ruhları için okutulan Kur’an ve mevlitten sonra kız okulu müdiresi Faika Hanım’ın her milletin mukadderatının Wilson Prensipleri çerçevesinde çözüleceğine olan inancı için bkz. İkdam, 17.05.1919, S.7999, s.1. 117 İstiklâl Harbi Gazetesi, 20.05.1919, No:6, Haz. Ömer Sami Coşar, Yeni İstanbul Yay., s.3. 118 İstiklâl Harbi Gazetesi, 27.05.1919, No:12, Haz. Ömer Sami Coşar, Yeni İstanbul Yay., s.2. 119 Leyla Kaplan, a.g.e., s.80. 120 Hâdisat, 29.05.1919, S.149, s.1; İleri, 31.05.1919, S.121-503, s.3. (Ekler: Belge 4) 121 Cahit Çaka, a.g.e., s.41-43. 41 yapılan toplantıda işgallere karşı çıkılarak protesto edilmesi kararı alınmıştır. Alınan bu karardan sonra İstanbul Hükümeti’ne, İtilâf Devletleri temsilcilerine ve Amerika Senatosu’na, haksız işgalleri ve Müslüman Türk halkına yapılan zulümleri protesto eden telgraflar gönderilmiştir.
Erzurum merkez İnas Mektebi Müdiresi Faika Hakkı Hanımın, Erzurumlu İslâm kadınları Nâmına; Münire, Fatma, Kadriye, Şeküre, Faika Hakkı imzasıyla kaleme alınan Murat Paşa Camii’nde okuduğu protesto metni;
“Hanım Valide Ve Hemşirelerim!
“Beş seneden beri erkek, kadın, çoluk, çocuğumuzun çektikleri sefalet yani açlık ve çıplaklığa bir nihayet verilmek ve Wilson Prensibinin on ikinci maddesiyle İngiliz, Fransız, İtalyanların ilhaksız tazminatsız sulh tekliflerini, düsturu ittihazıyla, hükümet, sinemize açılan yaralara bir deva olmak için mütareke akdetti. Mütârekeşerâtinde her hükümet, sulh oluncaya değin olduğu yerde kalacağı sarahati mevcut iken maalesef mütareke perdesi arkasında işgal başladı. Yavrusunu annesinin kucağında parçalayan, kocasını evladını baltalarla öldüren, namusa, ırza taarruz eden vahşi Yunanlılar, Anadolu’nun dide-i imanı olan İzmir’imizi, İngiliz, Fransız kisvesinde Ermeniler, nefsi yurdumuz olan Adana ve havalisini  istila eylediler. Gayr-i meşru bu hallere el-ân adâlet ve medeniyetten dem vuran hükümetler ise yabancı nazarıyla bakıp seyir ve temaşa ettiler. Adeta bu vahşetten bir lezzet aldılar. Feryadımızı işitmiyorlar veyahut işitmek istemiyorlar. Tekliflerini büsbütün unuttular. İşte bu mezâlime karşı bir avuç Kuvâ-yı Milliyemiz bunların bu vahşi taarruzlarına bir kal’a-i ahenin teşkil ederek aslan gibi çarpışıyor eve avn-i hakla muvaffak oluyor. Millet ve vatanımızın hayat ve memat meselesi olan bu işte erkekler kadar kadınlarımız da alâkâdar olmakla hayatımızın son dakikasına kadar vatanımızı kurtarmak için çalışmak mecburiyetindeyiz.” diyerek, tarihe not düştüğü bu konuşmasından sonra  İstanbul’daki İtilaf Devletleri temsilciliklerine protesto telgrafı çekilmesine, bu telgraf metninin bir suretinin de  Padişah’a, Sadaret makamına ve Dâhiliye Nezaretine gönderilmesine karar verilmiştir.
Şimdi DADAS KIZLARI; BİZ, bu kanlı yıkımın üzerinden daha 2 yıl geçmeden dadaşça ayağa kalkmasını bilen ve bu vatanın kurtuluşunun temeli olan Erzurum Kongresi'ni yapan, vatanın bölünmez bütünlüğünü dünya ya haykıran ecdatların evladıyız.
Üzerimizde taşıdığımız bu onurun bilinci ile hareket etmeli, geçmişini çok iyi tanıyarak geçmişimize layık olaya çalışmalıyız. Bu vatanın iç ve dış düşmanlarıyla, dünyada yaşadığımız müddetçe gücümüz yettiğince mücadele etmeli, bize hor ama topraklarımıza sahip çıkmak için iştahla bakanlara Anadolu kadının gücünü milliyeti ve dininin güzel hasletlerinden aldığını göstermeliyiz. Vatan semalarında minarelerden ezan sonsuza kadar yankılanmaz ise, Ay yıldızlı şanlı bayrak sonsuza kadar dalgalanmaz ise geçmişimiz bize hakkını helal etmez, geleceğimizde bizden şikâyetçi olur.
Gün şehitlerimizi, gazilerimizi anma günüdür. Onları rahmet ve şükranla yeniden yâd ediyoruz.

22.07.2019 12:46:00