İnsanoğlunu yoktan var eden Yüce Allah, onu başıboş bırakmamış; kendisini dünya ve âhirette mutlu kılacak yolları göstermek için peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Allah’ın gönderdiği son peygamber, Hz. Muhammed (sav); son kitap da Kur’an-ı Kerim’dir. Bundan sonra ne kitap ne de peygamber gönderilmeyecektir.
Sevgili peygamberimiz hiç şüphe yok ki, “ben insanım” diyen herkes için, her konuda kusursuz bir örnektir. Onun hayatı, Kur’an-ı Kerimin adeta yaşanmış bir tefsiridir. Eşi Hz Aişe validemize, sevgili peygamberimizin ahlakı sorulduğunda: Hz.Âişe validemizin: “Siz Kur’an okumaz mısınız? Onun ahlakı Kur’andı”demesi; Kur’an-ı Kerim’de de: “(Habibim) Muhakkak sen büyük bir ahlak üzeresin.” Buyrulması; kendisinin de: “BeniRabbim terbiye etti de terbiyemi ne güzel yaptı” diye ifade etmesi bunun en güzel delilidir.
Sevgili peygamberimiz (sav), ince ruhlu, yumuşak huylu, nazik, içi-dışı, özü-sözü bir; affedici, istişareye önem veren, karar verdiğinde Allah’a güvenip dayanan, son derece kibar bir insandı. Onun gönlü insan sevgisiyle doluydu. Hoşgörü, şefkat ve merhamet sahibiydi. Kendisine on yıl boyunca hizmet eden Hz. Enes’i bir defa bile azarlamamıştı. Son derece affedici ve bağışlayıcı bir kişiliğe ve kimliğe sahipti. Şahsi meseleleri ile ilgili olarak hiç kimseden intikam almamıştı. Mekke’yi fethettiğinde; askeri her türlü güç ve kuvveti elinde bulundurduğu halde kendisini ve İslam’ı ortadan kaldırmak isteyen; doğduğu, büyüdüğü Mekke şehrinde kendisine yaşama hakkı tanımayan müşriklerden dahi intikam alma yoluna gitmemişti. Üstelik can düşmanı Ebu Süfyan’ı ve onun evinde bulunanları dahi bağışlamıştı.
Allah Resulü, bütün bu meziyetleri yanında son derece misafirperver ve cömert bir insandı. Kendisinden bir şey istendiğinde asla boş çevirmez, varsa verir, yoksa yanındakinden ödünç alıp verir, onda da yoksa daha sonra eline geçtiğinde vermek üzere söz verirdi. Öylesine fedakârdı ki bir tek kişinin bile hidayete erebilmesi için hiçbir özveriden kaçınmamıştı. Oldukça sade ve mütevazi bir hayatı vardı. Temizdi, temizliği sever, temiz yer, temiz giyinir, çevresini temiz tutar: “Temizlik imandandır” buyururdu. Son derece edepli, terbiyeli, iffetli, utangaç ve hayâ sahibi bir insandı. Oldukça samimi idi. Allah’tan aldığı ilahi emirleri ihlâs ve samimiyet içerisinde, olduğu gibi insanlara tebliğ etmişti.
Düşmanları tarafından takdir edilecek kadar dürüstü. Kendisine “Muhammed el-Emin” diyorlardı. “Emr olunduğun gibi dosdoğru ol” ayet-i kerimesi karşısında: “Beni Hud suresi ihtiyarlattı” buyurmuştu. Âdildi ve sözünün eriydi.
Görülüyor ki, sevgili Peygamberimiz, yaşantısı, kişiliği, ahlakı; kısaca tüm yönleriyle incelenmesi, öğrenilmesi ve örnek alınması gereken emsalsiz bir şahsiyettir. O, N.Fazıl’ın ifadesiyle:“gaye insan-ufuk peygamber” idi.
İnsan haklarının yılmaz savunucusu, yetimlerin hamisi, kimsesizlerin kimsesi olmuştu. Sahip olduğu ahlakî değerlerle Yüce Yaratıcı’ nın “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” övgüsüne mazhar olmuştu. Onu en iyi anlayanlardan biri olan M.Âkif Ersoy O’ nun için ne güzel söylemiş:
“Dünya neye sahipse O’nun vergisidir hep,
Medyun O’na cemiyeti, medyun O’na ferdi.
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet,
Ya Rab! Mahşerde bizi bu ikrar ile haşret.”
Ne mutlu Allah’a gerçek manada kul, Mevlit Kandilini idrak etmekle şereflenen ve O’na ümmet olanlara!
Bu vesile ile bütün Malatyalı kardeşlerimizin, halkımızın, İslam âleminin Mevlit Kandilini tebrik eder, Mevlit Kandilinin milletimizin birlik ve bütünlüğüne, ülkemizin huzur ve barış içinde ilelebet yaşamasına vesile olmasını Yüce Rabbimizden temenni ederim.
H.Yusuf GÜL
Malatya İl Müftüsü