Oğlunun lösemiyi bal tedavisi sayesinde yendiğinigören Demir, Ağrı merkeze bağlı Tezeren köyünde, uzun yıllar yaptığı manifaturacılık işini bırakarak arıcılık yapmaya başladı. Zamanla kovan ve arı sayısını arttıran Demir, bunların yanında da en küçük oğlu Danyal Demir'ide Arıcılık Meslek Yüksek Okuluna göndererek yaptığı işi daha da geliştirdi.
Demir, ayrıca oğlunun bal tedavisi ile kanseri yendiği yönünde çıkan haberlerle birlikte duyan birçok hastanın da kendisine başvurduğunu ve diğer hastalarında da tedavilerine yardımcı olduklarını dile getirdi.
''Doktorlar çok ümitli konuşmayınca bu sefer oğlumu kendim tedavi etmeye karar verdim''
Lösemiden uyguladığı bal tedavisi sayesinde kurtulan oğlu Ramazan Demir'i, sonrasında evlendirdiğini ve şu anda üç çocuk sahibi olduğunu anlatan baba Demir, oğlunun hastalık sürecini ve sonrasını şu sözlerle anlattı:
"2004 yılında benim oğlum kan kanserine yakalandı. Önce doktorlarda çare aramaya başladım. Doktorlar ümitli konuşmayınca bu sefer oğlumu kendim tedavi etmeye karar verdim. Ben uzun süreden beri bitkilerle uğraşıyordum. Hangi bitkinin hangi hastalığa iyi geldiğini iyi biliyordum. Ayrıca bir yolculuk esnasında bir hekimle tanıştım. Durumu anlatınca bana hakiki balın iyi geleceğini söyledi. Oğluma hakiki bal bulup yedirmem gerektiğini söyledi. Bende bunu daha önce duymuştum. Ağrı'ya gelince iyi hakiki bal bulamadım. Bende kendim üretmek istedim. Gidip 20 kovan arı aldım. Oğlumu tedavi edebilmek için. Bununla beraber arı ürünleri ile oğlumu tedavi etmeye başladım.''
'Arı zehrini bile oğluma enjekte ettirdim''
Oğlunu kanserden kurtarmak için arının bütün ürünlerini kullandığını ve yörede bulunan şifalı bitkilerle karışımlar oluşturduğunu anlatan Demir, ''Ben 2004 yılında oğluma bal, polen, propolis, arı sütü, arı ekmeği, arı larvası bunların hepsini oğluma yedirdim. Hatta arı zehrini bile oğluma enjekte ettirdim. Yöremizde ve yaylamızda yetişen bazı endemik bitkilerin kanser hastalığına faydalı olduğu biliniyor. Onları da yaptığım karışımlara ekledim. Oğlumu onlarla tedavi ettim''şeklinde konuştu.
Üç ay süren tedavi sonrasında Ankara'ya doktora gittiklerinde doktorun şaşkınlığıyla karşılaştıklarını dile getiren Demir, doktorun oğluna dört ayrı tahlil yaptırmasının ardından, "Arkadaşım siz bu hastamıza ne yedirdiniz? Oğlunuz kanserin yüzde 80'ini yenmiş'' ifadelerini kullandığını söyledi.
''Bu işi hakkıyla tam yapabilmek adına oğlumu Arıcılık Meslek Yüksek Okuluna gönderdim ''
Doktora yaptığı tedaviyi anlattığını söyleyen baba Demir, balın şifasına gözleriyle şahit olduktan sonra memlekete döndüğünde manifaturacılığı bırakmaya karar verdiğini belirtti. Tamamen arıcılık ve balcılığa yönelen Demir, küçük oğlu Danyal Demir'i yeni baba mesleği arıcılığa yönelmesi için Arıcılık Meslek Yüksek Okulu'na gönderdiğini ifade etti. Bu süreçleri anlatan baba Demir, Oğlumu doktordan getirdiğim o günden beridir bu işi yapıyorum. Şifalı bitkileri de iyi bilince bu çevredekilerden oldukça talep alıyoruz. Ayrıca en küçük oğlumu da okula gönderdim. Bu işi hakkıyla tam yapabilmek adına oğlumu Arıcılık Meslek Yüksek Okuluna gönderdim. O da okulu bitirdi geldi. Onun gelmesiyle de işimizi oldukça geliştirdik. Benim lösemi olan oğlum lösemiyi yendi. Kanseri yendi. Oda şimdi balcılık yapıyor. Ayrıca evli ve üç çocuğu da var. Gelinim Kahramanmaraşlı. Yani ailecek arıcılık yapmaya başladık. Biz üç ay çok yoğun olarak oğluma bal ve bal karışımlarını yedirdik. Ondan sonraki dönemlerde de 1,5 yıl boyunca sürdü. Yaklaşık olarak bu sürede oğlum Lösemiyi tam olarak sildi. 2004 yılında başlamıştık. 2005 ortaların da doktora götürdüğümde doktoru tam olarak iyileştiğini söyledi. Biz öylelikle çıkıp geldik. Allah'a şükürler olsun ki oğlum o gün bu gündür daha doktor yüzü görmemiş" şeklinde konuştu.
''Arılar doğadan ne topladıysa onu alıyoruz''
Baba Demir, oğlunun kanserden bal ile iyileştirdiğini duyan modern tıptan ümidini kesen Türkiye'den ve yurt dışından hasılaların talepleriyle çokça karşılaştıklarını söyleyerek ürettikleri balların diğer ballardan farklı olduğunu ve bu farkında yaylalarında bulunan endemik bitkilerin çeşitliliği olduğunu dile getirdi. Iğdır Üniversitesinin yaptığı araştırmalarda yaylalarında bin 100 çeşit bitki olduğunun ortaya çıktığını belirten Demir, ''Bizim yaylamızda Iğdır Üniversitesinin araştırmasına göre bin 100 çeşit bitki var. Bunun 400 endemik bitkilerdir. Yani bu da basit bir olay değildir. Bizim yaylamızda kansere şifa olacak bitkiler çoktur. O yüzden bizim arılarımız o bitkilerden nektar alıp getirip bal yapınca kalite ortaya çıkıyor. Balımızın şifa değeri de o yüzden artıyor. Biz bazı seneler kovan başı 30 kilo bal elde ederken bazı seneler de 20 kilo alabiliyoruz. Arılar doğadan ne topladıysa onu alıyoruz. Ekstra bir şey yapmıyoruz. Dolayısıyla müşteri potansiyelimiz çok fazladır. Biz bin 200 ile bin 400 kovan arasında arı besliyoruz. Şu anda burayla birlikte üç yaylada kovanlarımız var. Yaylalarımız bal doludur. Hepside katkısızdır'' ifadelerini kullandı.
''Doktorla eş güdümlü bir şekilde uyguladığımız alternatif bal tedavisi ile olumlu sonuç aldık''
Balın aynı zamanda sarılık, akciğer hastalıklarına, koah, astım, bronşit, karaciğer rahatsızlıkları, mide rahatsızlıkları ve daha bir çok hastalığa iyi geldiğini belirten Demir, alternatif tıbbın modern tıptan sonra tercih edilmesi gerektiğini vurguladı. Demir, ''Tabii her şeyden önce insanlar rahatsızlıklarının tedavisinde kesinlikle önce doktorlara başvurmaları gerekiyor. Bize gelen insanlara bunları söylüyoruz ki biz de önce doktora gittik. Doktorla eş güdümlü bir şekilde uyguladığımız alternatif bal tedavisi ile olumlu sonuç aldık. Yine söylüyoruz. O yüzden insanlar alternatif tıptan önce kesinlikle modern tıbba başvurmalılar. Doğru olan budur. Bitkisel ilaçlar da önemli ve faydalıdır. Zaten ilaç sanayinin özü de bitkilerdir. Son olarak bal tedavisi ile kanseri yenen bir tek benim oğlum değildir. Bunun birçok örneği vardır'' diye konuştu.
Demir ailesinin küçük oğlu olan Arıcılık Meslek Yüksek Okulu mezunu Danyal Demir ise yaptığı konuşma da doğal balın bilimsel olarak şifa olduğunu dile getirerek şu ifadeleri kullandı:
''Yaklaşık 17 yıldır bu işi yapıyoruz. Ağabeyim kanser hastalığına yakalandıktan sonra babam 20 kovan arı aldı. Arıcılığa başladık. Ağabeyimin hastalığına da iyi gelince bu işi yapmayı sürdürdük. Tabii ben de neden bu işin modern eğitimini almayayım diye düşündüm ve bu okulu bölümünü okudum. Bölgemizde kekik, geven, diken gibi önemli nektar kaynakları oldukça fazla. Bitki floramız çok geniş. Türkiye'de bulunan 17 çeşit kekiğin 12 si bölgemizde mevcut. Bu şekilde arıcılık yapıyoruz. Balımız bu yüzden son derece kalitelidir. Katkı maddelerinden oldukça uzak durup hakiki bal elde ediyoruz. Aynı zamanda arı sütü propolis, arı larvası apinarli ve arı havası bunları da teneffüs ediyoruz. Ve gelen hastalara müşterilerimize öneriyoruz. İsteyenleri yaylaya getiriyoruz. Kendimde iltihaplı romatizma hastasıyım. Arı iğnesi kullanıyorum tedavimde. Belime enjekte ediyorum. Arı sütü bol bol yiyorum. Bu ürünleri tüketiyorum ve iyi geliyor. Hem kendim faydalanıyorum. Hem de insanlara faydalı olmaya çalışıyoruz. Balın kanser hastalığına iyi geldiğinin bilimsel olarak da açıklaması var. Avrupa da bazı üniversitelerin yapmış olduğu araştırmalarda kansere iyi geldiği saptanmıştır. Arı tedavisinin kemoterapinin zararlı etkilerini ortadan kaldırdığı kanıtlanmış. Aynı zamanda üretilen balın bölgesinde şifa değeri yüksek bitki sayısı da fazlaysa şifa değeri artıyor. Tabi bu modern tıbbın ilaçları ile desteklenirse daha olumlu sonuç veriyor. 2016 yılında yapılan bir araştırma sonucunda da zaten arı ürünü olan propolis doğa da ki en büyük antibiyotik olarak seçilmiş ve kanser hücrelerini küçülttüğü tespit edilmiştir.''
24.07.2019 13:17:00