Yunanistan Pire Metropoliti Serafim’in, Mısır İskenderiye kentinde kilise önünde gerçekleştirilen bombalı eylem sonrası yayınladığı yazılı bildiride İslam’a, Hz. Muhammed’e (sav),Kur’an’a ve Müslümanlara ağır hakaretlerde bulunması üzerine Başkanlığımızca aşağıdaki açıklamanın yapılmasına lüzum görülmüştür.
Ortaçağ zihniyetiyle hazırlanan bildiride özetle; İslam sözde din, Hz. Muhammed (sav) sözde peygamber, Kur’an-ı Kerim sözde peygamberin sözde getirisi olarak nitelendirilmekte ve İslamın karakterinin saldırgan olduğu, cinayet, şiddet, terör ve öldürmeyi yayılma aracı olarak emrettiği, cinayet eylemlerinin bu sebeple devam ettiği, Atina’ya yapılması öngörülen caminin anayasaya, kamu düzenine, iyi ahlâka ve AB Müktesebatına aykırı olduğu ifade edilmektedir.
İnsanlığın huzur ve barışı, dini özgürlüklerin geliştirilmesi için dini liderler ve farklı din mensupları arasında sürdürülen diyalog ve hoşgörü çalışmalarının ivme kazanarak devam ettiği, Türkiye ile Yunanistan arasındaki iyi komşuluk ilişkilerinin üst seviyeye çıktığı bir dönemde makul hiçbir değeri olmayan ve hiçbir dini öğretinin tasvip etmeyeceği bu beyanların, Yunanistan Kilisesi hiyerarşisinde üst seviyelerde olan birisi tarafından yapılması esef vericidir.
Bu menfur saldırıyı bahane ederek Atina’da Müslümanların ibadet ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılması planlanan camiye karşı çıkması ve yapılması halinde İslamın şiddet yoluyla hakim olmasının önünün açılacağını, Yunan hükümetinin cami yapılmasına dair yasayı kaldırması gerektiğini aksi takdirde ülkede fundamantalist İslamcıların yapacakları benzer cinayetlerden sorumlu olacaklarını beyan etmesi söz konusu kişinin insan haklarına, diğer dinlere ve ibadethanelere saygısının da olmadığını göstermektedir.
İslam, masum bir insanın kanını dökmeyi bütün insanları öldürme gibi ağır bir suç ve günah sayan, kime karşı ve kim tarafından işlenirse işlensin, şiddet ve terörün her türlüsünü reddeden ve onu bir insanlık suçu olarak değerlendiren bir dindir.
Hal böyle iken bir din adamının İslam dininin kaynaklarıyla şiddeti içerip teşvik ettiği, İslam’ın yeryüzüne kılıçla yayıldığı, Müslümanların potansiyel şiddet uygulayıcıları olduğu anlayışını ifade eden İslamofobia’nın sözcülüğünü yapması sağduyu sahibi herkesin üzerinde düşünmesi gereken bir husustur.
Bilimsel ve tarihsel hiçbir araştırma ve veriye dayanmayan, adalet ve insaf ölçüleriyle de bağdaşmayan bu itham ve iddialardan, adını barıştan alan İslam’ın her mensubu son derece müteessir ve müştekidir. Bu tür itham ve mütecaviz ifadelerin, dinleri istismar ederek din adına yanlış işler yapanlara en büyük destek anlamına geldiği de unutulmamalıdır.
Ön yargılar, siyasi hesaplar, tarihsel korku ve kaygılardan beslenmektedir. Özellikle dini liderlerin ve dinî kurumların bu hesaplara, korku ve kaygılara dayalı ön yargıların esiri olmaması ve sağduyulu davranması, evrensel barış ve huzurun tesisinde esastır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
12.01.2011 22:28:00