Atatürk Üniversitesinden iki bilim adamı, impact faktörü çok yüksek (İF=24,3) olan “Drug Resistance Updates” isimli Q1 dergide "Cell Membrane-Camouflaged Bufalin Nanoparticles Target NOD2 and Overcome Multidrug Resistance in Pancreatic Cancer" isimli makale yayımladı. Bu iş birliğine Türkiye, Çin, Almanya ve Hong Kong bilim adamları da katkı verdi.
Pankreas kanseri gibi ölümcül hastalıkların tedavisi için etkili ve güvenli bir yol bulmayı hedefleyen tıp dünyası bu kapsamda; Türkiye, Çin, Almanya ve Hong Kong'dan bir grup araştırmacı, bu zorluğu aşmak için umut verici bir çözüm üretti. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Abdelaty Hassibelnaby ve Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, kısaca CBAP adını verdikleri hücre zarı kaplamalı bufalin nanopartikülleri adlı çalışmayı uygulamaya koydu.
GELİŞTİRİLEN YÖNTEM, BİREYİN KANSERLE SAVAŞMA YETENEĞİNİ ARTIRIYOR
CBAP, pankreas kanseri tedavisinde kullanılan bir bileşen olan Bufalin'i hedefleyen güçlü bir ilaç taşıma sistemini temsil ediyor. Bufalin, kurbağa salgılarından elde edilen bir bileşen olup kanser hücrelerini hedef alabilen potansiyel bir ilaç olarak biliniyor. Ancak Bufalin'in kardiyotoksisiteye yol açma riski, bu değerli bileşiğin kullanımının önüne geçiyor. CBAP, bu sorunu başarıyla ele alıyor. Bufalin'i hücre zarı ile kaplayarak, bu zararlı etkiyi büyük ölçüde azaltıyor ve aynı zamanda Bufalin'in kanserle savaşma yeteneğini artırıyor.
CBAP'ın pankreas kanseri hücrelerini daha duyarlı hale getirdiğini ve genellikle tedavide kullanılan ilaçlara karşı daha etkili hale getirdiğini gözlemleyen araştırmacılar, ayrıca CBAP'ın çalışma mekanizmasını incelediler ve şaşırtıcı bir keşif yaptılar. CBAP, pankreas kanseri hücrelerinde ilaç direncine neden olan bir yol olan NOD2/NF-B sinyal yolunu hedef alıyor. Bu etkileşim, ilaç direncine yol açan ATP bağlayıcı taşıyıcılarının (ABCB1 ve ABCG2) ifadesini azaltarak ilaçların kanser hücrelerine daha etkili bir şekilde ulaşmasına imkân tanıyor.
CBAP’ın pankreas kanseri tedavisinde kullanılabilir bir nanotıp yöntemi olarak ortaya konduğu çalışmada bu yeni yaklaşım, ilaç direncini aşma potansiyeline sahip ve Bufalin ile ilişkilendirilen kardiyak yan etkileri en aza indirirken pankreas kanseri tedavisi için kullanım umudunu artırıyor.
ÜLKEMİZİN REKABETÇİ POZİSYONUNU KORUMASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ
Türkiye’nin ilaç sektöründe küresel rekabetçi pozisyonunu koruması ve daha yüksek basamaklara çıkabilmesi amacıyla üniversite olarak çalışmaların yoğun bir şekilde sürdüğünü ifade eden Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, yerli ve milli teknoloji hamlesiyle birlikte yine yerli ilaç üretimine yönelik de önemli adımların atıldığını dile getirdi. Yıllarca dışa bağımlı bir şekilde ilerleyen sektöre yönelik gerçekleştirilen atılımlar ile bu zincirlerin kırılmaya başladığını aktaran Rektör Çomaklı: “Üniversite olarak ilaç sektöründe yaşayacağımız her gelişme, öz kaynağın Türkiye’de kalmasını sağlayacak. Yine geliştirilen yerli ilaçların ihraç edilmesi ekonomik kazancın yanında özgüven getirecek” dedi.
AMACIMIZ; ÜLKEMİZİN YERLİ VE MİLLİ İLAÇ ÜRETİMİ SÜRECİNE KATKI SAĞLAMAK
Göreve geldikleri ilk günden itibaren bu konuyu gündemlerine aldıklarını ve süreç içerisinde önemli çalışmaların yapıldığını aktaran Prof. Dr. Çomaklı: “Yerli ilaç süreçlerine hız kazandırmak amacıyla eczacılık, tıp, biyoloji, kimya, fizik ve mühendislik alanları başta olmak üzere birçok disiplini bir araya getirerek akademisyenler, araştırmacılar, ilaç şirketleri ve ilgili hizmet kuruluşları ile birlikte bilgi alışverişi yaparak ilaç keşfi veya geliştirme çalışmalarını yürütüyoruz. Pandemi sürecinde de sağlık sektörünün önemine bir kez daha yakından tanıklık ettik. Bizim de amacımız; ülkemizin yerli ve milli ilaç üretimi sürecine katkı sağlamak. Bu önemli misyonu yerine getirecek araştırma altyapımız ve çalışacak insan gücümüz var” diye konuştu.
BİZİM İNSANLIĞA OLAN SORUMLULUKLARIMIZ VAR
Atatürk Üniversitesi olarak insan odaklı çalışarak bilgiyi toplum adına kullanmayı öncelediklerini belirten Rektör Çomaklı: “Bu doğrultuda atılan her adımı sonuna kadar destekliyoruz. Bizim insanlığa olan sorumluluklarımız var. Bunlardan birisi de hastalıklara şifa olabilecek çalışmaları hayata geçirmek. Böylesine kutsal bir görevi yerine getirmek amacıyla çıktıkları yolda Pankreas kanserinin tedavisine yönelik olarak geliştirdikleri yöntemden dolayı Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Abdelaty Hassibelnaby ve Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu’nu kutluyor, başarılarının devamını diliyorum” şeklinde konuştu.
YÜKSEK ETKİ FAKTÖRLÜ YAYIN NEDİR?
Yüksek etki faktörlü yayınlar ve uluslararası çalışma iş birlikleri, akademik dünya ve üniversiteler için büyük önem taşıyor. Yüksek etki faktörlü yayınlar, genellikle bilgi sınırlarını zorlayan araştırmaları temsil ediyor. Yüksek etki faktörlü yayınlarla ilişkilendirilen kurumlar, daha fazla tanınma ve prestij kazanıyor. Genellikle daha geniş bir okuyucu kitlesi tarafından okunan ve alıntılanan bu tür çalışmalar, uluslararası iş birliklerini de beraberinde getiriyor.
Makale Linki: https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1368764623000882
12.10.2023 11:04:19