O günlerde CHP yasaklı olduğu için "muadili" olan SHP siyaset arenasındaydı.
Rahmetli Erdal İnönü de SHP'nin genel başkanıydı.
Oysa Erdal İnönü, babasından farklı olarak bir akademisyen, iyi bir fizikçi ve salon adamıydı.
Ne meydan muharebesi görmüş bir asker, ne de yeni bir devlet kurmuş heyetin içindeki bir kurmaydı.
Siyaset, Erdal Bey'e bir kaç beden büyük gelen bir deli gömleğiydi.
Buna rağmen "egemenler" Erdal Bey'i siyaset kuyusuna itmişler ve ardından da çıkan cümbüşü büyük bir zevkle izlemişlerdi.
İşte o günlerdeydi. Bir seçim olmuştu ve SHP Erzurum'dan vekil çıkaramamıştı.
Seçimin hemen ardından Ankara'da SHP genel merkezinde il başkanlarını toplayan İnönü, seçim sonuçlarını değerlendirirken bir ara gözü bizim Erzurum il başkanı merhum Aytekin Bey'e (avukat Aytekin Bayraktar'a) ilişir.
"Aytekin Bey" der. "Yahu eskilerden bilirim bizim Erzurum'da en az bir vekilimiz olurdu. (Halbuki merhum pederinin çok sevdiği açık oy gizli tasnif dönemlerinde değil bir birden çok vekilleri olmuştu) Şimdi ne oldu da böyle sandığı gömüldük?"
Aytekin Bey avukattır. Aynı zamanda kıvrak bir zekaya sahiptir. Öyle ya, vekil çıkaramamış bir ilin il başkanı olarak elle tutulur gözle görünür bir mazeret sunması gerekir.
Ayağa kalkar ve Paşa'nın mahdumuna hitaben, "Efendim, malumunuz Erzurum muhafazakar bir şehirdir. Bizim partinin de Allah'la dinle pek bir ilgisi yok. Bu durumda Erzurum seçmeni de bizi istemedi" der.
Bu anekdotu, şunun için aktarma ihtiyacı duydum...
Geçen hafta, uzun yıllar CHP'ye hizmet vermiş ve en zor zamanlarda bile CHP'li olmaktan kaçınmamış bir kıymetli hemşehrimiz avukat Tuncer Aktaş rahmet-i rahmana kavuştu.
Yakinen tanırdım, iyi bir solcu, iyi bir Dadaş, yürekli bir insan ve cevval bir hukuk adamıydı.
Her fani gibi Tuncer Bey de bu dünyadaki vadesini doldurdu ve ebedi aleme göçtü.
Sosyal medyada yazılıp çizildi.
Tuncer Bey'in vefatı, neredeyse ömrünü verdiği CHP yönetimi katında hiç mi hiç tesir uyandırmadı.
Cenazesinde ne bir parti yöneticisi, ne bir vekil ne de kitle halinde parti üyeleri yoktu.
Hüsamettin Özkan, DSP'den bir ufak aforoz yiyince, "Demek ki vefa sadece İstanbul'da bir semt adıymış" demişti.
Anlaşılan o ki vefasızlık, solcuların teamül haline getirdiği bir davranış biçimi...
Elbette Tuncer Aktaş'ın sahibi de çoktu, dostu da...
Hoş CHP iştirak etmedi diye, merhumun cenazesi musalla taşında öylece kalmadı.
Ama ister istemez herkes o cenazede Kemal Bey'i, hiç olmazsa o yerinde duramayan hiperaktif grup başkanvekili genç adamı aradı.
Erdal İnönü, Aytekin Bey'e, "Niye Erzurum'da yokuz" demişti. Aradan otuza yıla yakın zaman geçti. Kemal Bey merak edip soruyor mudur bilemem, fakat bir gün öğrenmek isterse eğer önce kendisine şunu sormalıdır:
"Ömrünü partimize vermiş bir kıymetli dostumuzun cenazesinde değilsek, biz o şehirde hangi yüzle oluruz?"
Sayın Kılıçdaroğlu...
Erzurumlu dostluğu da unutmaz, düşmanlığı da...
Bazen kendi kendinize şunu sorunuz:
"Yahu birader, bu Tayyip Erdoğan'ın ne özelliği var ki insanlar böylesine peşine akın akın gidiyor?"
Siz CHP olarak diyorsunuz ki, "Biz zaten Erzurum'da yokuz. Erzurum'un hayatta olanından ne gördük ki ölüsüne sahip çıkalım." İşte bu yüzden Erzurum da size diyor ki, "Acımızda kederimizde, sevincimizde neşemizde yanımızda hiç olmadınız ki biz de size muhabbet duyalım."
Kemal Bey, ne kadar zorlarsanız zorlayın, nafile... Mevlana diyor ki, "Arpa ektiğin bir tarladan buğday biçemezsin."
29.10.2018 10:17:00