Cem BAKIRCI-PALANDÖKEN
Yargıda Birlik Platformu tarafından Erzurum’da düzenlenen, yaklaşık 300 hakim ve savcının katıldığı "Yargının Sorunları ve Çözüm Önerileri" konulu istişare toplantısında Erzurum’da görev yapan bir bayan Savcısı’nın,’Cemaat tarafından tehdit edilerek, uydurma delillerle suçlandırıldım’ ifadeleri salonda şok etkisi yarattı.
Yargıda Birlik Platformu tarafından Erzurum’da düzenlenen, yaklaşık 300 hakim ve savcının katıldığı "Yargının Sorunları ve Çözüm Önerileri" konulu istişare toplantısına hakim ve savcıların, HSYK ve Bakanlık Üyeleri ile yaptığı ’paralel-cemaat’ tartışması damgasını vurdu. Erzurum’da görev yapan bir kadın Savcısı’nın,’Cemaat tarafından tehdit edilerek, uydurma delillerle suçlandırıldım’ ifadeleri salonda şok etkisi yarattı.
’HEM MAAŞIMI VERDİM, HEM DE KURBANLIK ADAK BAĞIŞINDA BULUNDUM’
Erzurum’da görev yapan kadın Cumhuriyet Savcısı Y.M., toplantıda söz alarak, "Ben bir dönem cemaate hem bir aylık maaşımı hem de kurbanlık adak bağışında bulundum. Bunu yaparken tabi ki tamamen yardım severlik adına yaptım. Ama gördüm ki, cemaate yakın bazı yargı mensuplarının özellikle de hakim ve cumhuriyet savcılarına uydurma delil ve saptırıcı iddialarla suçluyorlar. Bundan bende nasibimi aldım. Beni de tehdit edip, uydurma delillerle suçladılar”dedi.
’BU CEMAATİN ÜLKEME HİZMET ETMEDİĞİ KANAATİNE VARDIM’
Cumhuriyet Savcısı Y.M, konuşmasını şöyle sürdürdü;
"Sayın Birlik Platformu Üyeleri, bir yargı mensubu olarak sonuç ta gördüm ki, bu cemaatin dini bir yapısı yok. Dinin temel ve kural kaidelerine aykırı talimatlarla tutum ve davranış sergiliyorlar. Bu cemaatin ülkeye hizmet etmediğine kanaat getirdim. Allah aşkına artık bir yargı mensubu olarak huzurunuzda adalet istiyorum..."
"TÜRK YARGISI KRİTİK BİR EŞİKTEN GEÇİYOR"
Toplantıda Birlik Platformu adına bir konuşma yapan Ankara Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcısı Ali Çalık, ise şunları söyledi:
’Adalet hassas dengeler üzerinde kurulmuş olup bir toplumun temel taşıdır. Bu dengeleri göz ardı eden, dengeleri sarsan her çalışma, müdahale, önce topluma zarar verir, sonra devletin işleyişini olumsuz etkiler. Bu bakımdan adaletin öncelikle adaletli olması gerektiği temel ilkesinin altını çizmek gerekmektedir. Adalet, insanları ayırmaz, üstünlük aracı olmaz; tam aksi, birlikteliği tesis eder, önünde herkesi eşitler. Adalet, dünyanın katılığına karşı sakin ve güvenilir bir liman gibi kendinden uzaklaşmamayı öğütler.
Öte yandan belirtilmesi gereken önemli bir ilke de tarafsızlıktır. Tarafsızlık daha çok bağımsızlığı temin edilmiş bir yapının kendi inisiyatifi ile mümkün olabilecek, onun uygulamaları ile somutluk kazanabilecek bir sıfattır. Malumunuz, Türk yargısı kritik bir eşikte. Yeni bir demokrasi sınavının arifesinde. Kendi geleceğini tayin etmenin heyecanını yaşıyor.
Elbette hiçbir demokratik kazanım, külfetsiz elde edilmedi. Yargının bağımsızlığı, yargı mensuplarının da tarafsız ve bağımsızlığı anlamına gelir.
Bu sebeple kimlik siyaseti, kimlikler üzerinden bir çalışmanın belli aşamadan sonra fayda sağlamayacağı düşüncesindeyiz. Bu noktada ısrarla vurgulamak gerekir ki, vatandaş olgusu herhangi bir kimliğe tekabül etmeyip, tam tersine, mevcut ve mümkün bütün kimliklere eşit mesafede yakın hukuksal bir çerçevedir. O halde, yapıtaşı insan olan bir siyasal rejim biçimi olarak modern demokratik devlet, her türlü etnik, ideolojik ve mikro-sosyolojik örgütlenmenin hakimiyetinden azade, arınmış ve bu tarz unsurlardan birine ayrıcalık tanımayan bir şekilde tesis edilmelidir.
"’YAĞMURDAN KAÇARKEN DOLUYA TUTULDUK"
İtiraf etmeliyiz ki, bizler HSYK’nın oluşumu, yapısı ve kararlarıyla ülke gündemine oturmasıyla birlikte kendimizi yağmurdan kaçarken doluya tutulduğumuzu gördük.
Bütün hâkimleri ve savcıları yağmurdan, kardan, fırtınadan koruyacak bir üst şemsiye bulduğumuzu düşünürken, bu süreçte ayazda kaldık. Bizimle birlikte ülkemiz ve vatandaşlarımız da bundan nasibini aldı"dedi.
15.06.2014 19:59:00