Yeni adli yılın 1 Eylül itibariyle başladığını dile getiren Çekin, Yeni adli yılın ülkemize ve yargı camiasına hayırlı olmasını diliyorum. Yeni adli yılda, tüm Bakanlık birimleri Sayın Bakanımızın ortaya koyduğu perspektif çerçevesinde hizmet kalitesini vatandaş odaklı bir anlayışla artıracak yeni proje ve uygulamalar üzerinde çalışmaktadır ifadelerini kullandı.
Tüm dünyada olduğu gibi kendi gündemlerinin de ilk sırasında korona virüs salgınına karşı alınan önlemlerin yer aldığını belirten Çekin,şunları kaydetti:
Yeni adli yıl ile birlikte Sağlık Bakanlığıyla işbirliği halinde salgın dönemine ilişkin tedbirlerimizi tek tek gözden geçirmiş bulunmaktayız. Bilindiği gibi, Bakanlığımızca, salgın sürecinde adliyeler ve ceza infaz kurumlarında alınacak tedbirleri içeren kılavuzlar hazırlanmış ve bu kılavuzların eksiksiz biçimde uygulanması sağlanmıştı. Bu kılavuzlar yeni adli yılın başlamasından önce, salgının geldiği aşamanın da dikkate alınması suretiyle tekrar güncellenmiştir. Adalet teşkilatında alınacak ilave tedbirleri hatırlatan yazılar yazılıp hazırlıklar tamamlanmıştır. Geçtiğimiz günlerde ceza infaz kurumlarında aldığımız diğer tedbirlere ilave olarak kurumlara ziyaretçilerin HES kodu ile giriş yapmasını sağlamış bulunmaktayız. Halihazırda, gerek adliyelerde, gerekse ceza infaz kurumlarındaki gelişmelerin anlık izlendiğinin ve gereken tedbirlerin ivedi olarak alınmakta olduğunun bilgisini de sunmak isterim.
Salgının etkisini azaltmak için herkesin alınan önlemlere eksiksiz uymasının önemli olduğunu dile getiren Bakanlık Sözcüsü Çekin, Bu,aynı zamanda mevzuatımızın bizler için getirdiği bir yükümlülüktür. Karantina tedbirlerine uymamanın ve salgınla mücadeleye engel olmanın suç olduğunu ayrıca belirtmek isterim şeklinde konuştu.
Yeni adli yılda da ana gündemlerini Yargı Reformu Strateji Belgesinin hayata geçirilmesinin oluşturduğunu bildiren Çekin, şöyle konuştu:
Eylem Planımızda öngördüğümüz takvime uygun olarak adli yılla birlikte adalet hizmetlerinde bazı yenilikler de hayata geçirildi. Yaklaşık 9 yıl aradan sonra asliye ceza mahkemelerinin duruşmalarına Cumhuriyet savcıları yeniden katılmaya başladı. 2011 yılında çıkarılan kanunla Cumhuriyet savcılarının asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara katılması yönündeki uygulama, savcıların soruşturmalara daha fazla zaman ayırması ve böylece etkin ve verimli soruşturma yapmaları için geçici süreyle durdurulmuştu. Bu düzenlemenin yapılmasını zorunlu kılan nedenlerin başında ise savcı sayısının yetersizliği yer almaktaydı. Yargı teşkilatımızda 2011 yılında 4 bin 98 cumhuriyet savcısı görev yapmaktayken, son yıllarda hakim ve savcı sayısının artmasıyla asliye ceza mahkemelerindeki yerleşik uygulamaya yeniden dönülmüş oldu. Bu dönemde savcı sayısı yüzde 68 artarak 6 bin 902'ye yükseldi. Böylece zorunlu sebeplerle ve geçici olarak yapılan düzenlemeye son verilmiş oldu. İdari yargıda, istinaf yargılaması yapan bölge idare mahkemelerinin sayısı Adana Bölge İdare Mahkemesinin de faaliyete geçirilmesi ile birlikte 7'den 8'e çıkmış oldu.
Hukuk yargılamalarının daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesine yönelik önemli bir mevzuat değişikliğinin yakın zamanda gerçekleştirildiğini belirten Çekin, Bu değişiklik ile Tüketici Mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce arabulucuya gidilmesi zorunluluk haline getirildi. 27 Temmuz'da başlayan bu uygulama tüketicilerin sorunlarını daha hızlı ve zahmetsiz çözmelerini sağlamaktadır. Yeni adli yılda revize edilmiş infaz hakimliği ile cezaların infazında etkinlik sağlandı. Bununla esas hakkında karar veren mahkemenin dosyadan tamamen elini çekmesi ve infaz aşamasında ki tüm kararların ihtisaslaşmış infaz hakimleri tarafından verilmesi sağlanmış oldu diye konuştu.
Yargı Reformu Strateji Belgesinde, yargıda dijital dönüşüm ve bu suretle vatandaşların işlerinin kolaylaştırılmasının hedeflendiğini anımsatan Çekin, şu ifadeleri kullandı:
Bu kapsamda, geçtiğimiz günlerde Sayın Bakanımız,Cumhurbaşkanlığı Kabinesine Yargıda Dijital Dönüşüm konusunda detaylı bir sunum yapmıştır. Bu sunumda yer alan konulardan biri; hukuk mahkemelerindeki duruşmalara sesli ve görüntülü katılımı sağlamak için geliştirilen e-duruşma sistemidir. E-duruşma uygulaması, öncelikle avukatlar tarafından kullanılacak ve uygulama süreç içerisinde taraf, tanık ve bilirkişileri de kapsayacaktır. Bu konuya ilişkin çalışmalar daha önce başlatılmış olmakla birlikte pandemi nedeniyle çalışmalara hız verilmiştir. Sistem tamamen Bakanlık mühendislerimizce geliştirilmiştir. E-duruşma; hakim, savcı ve avukat ile personel için zaman ve emek tasarrufu sağlayacaktır. Bu sayede vatandaşlarımız adalet hizmetlerini daha zahmetsiz alacaktır. Halihazırda yargı hizmetlerinde kullanılan SEGBİS sistemi, kurulum amacına uygun olarak sadece cihazın bulunduğu adliye ve ceza infaz kurumlarında kullanılabilmektedir. E-duruşma sistemine ise her yerden bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi tüm cihazlardan bağlantı mümkün olacaktır. Ankara Batı Adliyesinde 5 pilot mahkemeye e-duruşma sisteminin kurulumu yapılmıştır. Testler başarı ile tamamlanmış ve pilot mahkemelerde uygulama başlamıştır. Sistem, ülke geneline pilot uygulamanın izlenmesi suretiyle yaygınlaştırılacaktır.
Ceza İnfaz Kurumlarında bulunanların yakınları ile görüntülü görüşebilmesini sağlayan teknolojik yenilikten bahseden Çekin, pilot uygulamanın 1 Ekim 2020 tarihinde Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başlatılacağını duyurdu.
Mağdurlara hizmet vermek üzere 99 Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğünün kurulmasına değinen Çekin, Adli süreçte mağdurlara ve özellikle kırılgan gruplara yönelik onarıcı adalet ve sosyal hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde mağdur destek sistemi kurulması amacıyla 72 adliyede Adli Görüşme Odası (AGO) oluşturuldu. Bu düzenlemeler sistemimizin mağdur odaklı bir anlayışla geliştirilmesine yönelik yaklaşımımızın bir sonucudur. Bu çalışmalar adli süreçlerle karşı karşıya bulunan başta kadın ve çocuklar olmak üzere tüm kırılgan grupların süreçler boyunca daha fazla örselenmemeleri için yapılmaktadır. Sistemin, bu gibi insancıl uygulamalarla geliştirilmesi önümüzde ki süreçte de en önemli hedefimiz olacaktır ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik şiddet konusundaki yargısal süreçlerin Adalet Bakanlığının sürekli üzerinde durduğu çalışma alanlarından biri olduğunu dile getiren Çekin, Çalışmalarımızın tümü kadınların hak ve özgürlüklerinin ihlalinin engellenmesine ve bu tarz fiillerin sorumlularının gerekli hukuki yaptırımı gecikmeksizin almasına yöneliktir. Bu konunun Bakanlığımıza bakan yönü olduğu gibi tüm kurumların üzerine düşen sorumluluklar da bulunmaktadır. Kadına yönelik şiddet ve öldürme olaylarına ilişkin, geçtiğimiz yıllarda mevzuatımızda çok önemli değişiklikler yapılmıştır. Ayrıca geçtiğimiz süreçte Bakanlığımızca kadına karşı şiddetle mücadele konusunda kurumsal sorumlulukların altını çizen genelgemiz güncellenmiştir. Bildiğiniz üzere, kanunda yer alan tedbirler aile mahkemelerince verilmektedir. Bu tedbirler, mağdurları korumak için oluşturulmuştur. Kısa bir süre önce, 6284 sayılı Kanun uyarınca verilecek kararlar konusunda uzmanlaşmanın sağlanması amacıyla HSK tarafından Tedbir Mahkemeleri' kurulmuş ve faaliyete geçirilmiştir. Her adliyede kadına yönelik şiddet vakaları hakkında tedbirlere karar veren alanında uzmanlaşmış hakimler belirlenmiştir. Bu suretle uygulama birliği ve etkinlik sağlanmıştır aktarımında bulundu.
Mahkemeler tarafından verilen tedbir kararlarının, özellikle nitelikli ve tekrarlanan şiddet vakaları hakkında tedbir istenilen kişilere kolluk vasıtasıyla tebliği uygulamasının başlatıldığını belirten Çekin, Bu,tedbir kararlarının caydırıcılık unsuruna katkı sağlamış ve tebligatın gecikmesi ya da yapılamaması gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmıştır. Böylelikle, şiddet failleri eylemlerine devam ettikleri takdirde zorlama hapsi ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu ve bunun gibi çalışmalar uygulamanın izlenmesi suretiyle önümüzdeki süreçte daha da geliştirilecektir dedi.
Suça sürüklenen ve mağdur çocuklara yönelik çalışmaların da büyük önem taşıdığına dikkat çeken Çekin, Geçtiğimiz süreçte bu konuda yasalarımızda önemli değişikler yapılmıştır. Bakanlığımız bünyesinde müstakil bir birim olarak yeniden yapılandırılan Mağdur Hakları Dairesi Başkanlığımızın temel sorumluluk alanlarından biri de çocuklara yönelik adli süreçlerin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmaktır. Adliyelerde kurulan Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlükleri vasıtasıyla önümüzdeki süreçte bu konuda yeni uygulamalar hayata geçirilecektir diye konuştu.
Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin 30 Mayıs 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklandığını, bu kapsamda Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilip yasalaşan birçok önemli düzenleme bulunduğunu hatırlatan Bakanlık Sözcüsü Ertuğrul Çekin, bu düzenlemelerden birisi olan hukuk fakültelerinden mezun olanların hakim, savcı,avukatlık ve noterlik mesleklerine girebilmeleri için öncelikle hukuk mesleklerine giriş sınavında başarılı olmaları şartı getirilmesine ilişkin,şöyle konuştu:
"BAKANLIĞIMIZIN TALEBİ DOĞRULTUSUNDA YÖK TARAFINDAN 190 BİN OLAN BAŞARI SIRALAMASI 125 BİNE YÜKSELTİLMİŞTİR"
Bu sınav, fakültelere 2020-2021 öğretim yılından itibaren kayıt yaptıran adayların mezun oldukları yıldan itibaren uygulanacaktır. Yargı Reformu Stratejisinde hukuk eğitiminin niteliğinin artırılması bir hedef olarak belirlenmişti. Bu kapsamdaki çalışmalardan biri de hukuk fakültelerine girişte aranan başarı sıralamasının yükseltilmesiydi. Bakanlığımızın talebi doğrultusunda YÖK tarafından 190 bin olan başarı sıralaması 125 bine yükseltilmiştir. Bu, sistemimiz için önemli bir kazanım olmuştur. Bu yıl için üniversitelere yerleştirme, yeni başarı sıralaması üzerinden yapılmıştır. Geçtiğimiz günlerde Sayın Bakanımızın imzasıyla başarı sıralamasının 100 bin olarak güncellenmesi konusunda YÖK'e yeni bir yazı yazmış bulunmaktayız. İlerleyen dönemde başarı sıralamasının daha da yükseltilmesine ilişkin çalışmalarımız YÖK'le işbirliği halinde devam edecektir.
"BUGÜN İTİBARİYLE SERİ MUHAKEME USULÜNDE BAŞARI ORANI YÜZDE 93'E ULAŞMIŞTIR"
Yargı reformu stratejisi kapsamında hayata geçirdikleri yeni uygulamaları takip ettiklerini söyleyen Çekin, Önceki bilgilendirme toplantısında ceza adaleti sistemimize dahil olan yeni uygulamalar hakkında bilgi vermiştim. Bunlardan biri de seri muhakeme usulüydü. Bu usulün başarı ile uygulandığını görmekteyiz. Bugün itibariyle seri muhakeme usulünde başarı oranı yüzde 93'e ulaşmıştır. Seri muhakeme usulüne tabi suçlarda, uyuşmazlıklar, kısa bir süre içerisinde sonuçlandırılmaktadır. Örneğin; 22 Ocak 2020 tarihinde işlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan başlatılan bir soruşturmada,seri muhakeme usulü uygulanarak indirimli ceza şüpheliye teklif edilmiştir. Teklifi avukatı huzurunda kabul eden şüpheli aynı gün mahkemeye yönlendirilmiş ve hüküm kurularak süreç tamamlanmıştır. Suç tarihinden itibaren tüm yargılama süreci yaklaşık 20 gün sürmüştür. Eğer bu yeni kurum sistemimize kazandırılmamış olsaydı bu dava aylar sürecekti. Tüm bunlar Strateji Belgesinin uygulama döneminin hedeflendiği gibi sürdürüldüğünü göstermektedir açıklamasında bulundu.
Sosyal medyanın günümüzde en hızlı, en etkili iletişim mecralarından birine dönüşmüş durumda olduğunu, sosyal medyada iletişim hakkı ve ifade özgürlüğü, hak ve özgürlüklerin önemli bir parçası haline geldiğini ve sosyal ağların bireylerin kendilerini ifade etmesini sağlayan en etkili araçlara dönüştüğünü aktaran Çekin, şu ifadeleri kullandı:
Sosyal medyada, zaman zaman tutuklama ya da serbest bırakma gibi bazı kararların da değerlendirmeye tabi tutulduğuna şahit oluyoruz. Yargı kararlarının değerlendirmeye tabi tutulması ve eleştirilmesi doğaldır. Bununla birlikte adalet duygusunun zedelenmemesi açısından bazı hususlarda hassasiyet gösterilmesinde fayda bulunmaktadır. Yargısal süreçler usul kanunlarında yer alan prosedürler çerçevesinde ilerlemektedir. Usul kanunumuzda yakalama,gözaltına alma ve tutuklama usulleri ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler AB müktesebatı ile de uyumludur. Mevzuatımıza göre gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hakiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında yeni ve yeterli delil elde edilmesi durumunda tekrar yakalama ve gözaltına alma işlemi uygulanabilmektedir. Bu çerçevede, gözaltı süresi içerisinde yeterli delil toplanamaması da mümkündür. Soruşturmanın devamı müddetince yeni delil elde edilmesi de söz konusu olabilmektedir. Hatta yargılama esnasında da yeni deliller ortaya çıkabilmektedir. Dolayısıyla, serbest bırakma ve yeniden yakalama olağan ve işin tabiatından kaynaklanan bir zorunluluk olarak değerlendirilmelidir. Bunların tümü aslında usulü güvencelerin eksiksiz bir biçimde uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Diğer yandan, tutuklama bir mahkumiyet olmadığı gibi tahliye de beraat anlamı taşımamaktadır. Yargılama bir süreçtir. Bu süreç sonuçlanmadan maddi hakikatin tüm yönleriyle açığa çıkması beklenemez.
"GÖRÜLMEKTE OLAN DAVALARA İLİŞKİN BAKANLIĞIMIZIN BİR YETKİSİ BULUNMAMAKTADIR"
Adalet Bakanlığının özetle, adalet politikalarını belirlemekle ve bu konuya ilişkin çalışmaları yürütmekle görevli olduğunu bildiren Çekin, yargı yetkisinin, Türk Milleti adına tarafsız ve bağımsız mahkemelerce kullanılmakta olduğunu dile getirerek, Görülmekte olan davalara ilişkin bakanlığımızın bir yetkisi bulunmamaktadır. Yargı mercilerinin soruşturma ve davaları hukuk çerçevesinde sürdürdüğünden ve somut olayların gereğinin hukuk çerçevesinde yapıldığından kimsenin kuşkusu olmamalıdır ifadelerini aktardı.
Konuşmasının bir kısmında basın mensupları tarafından kendisine daha önce iletilen soruların cevaplarına da yer veren Çekin, 23 Eylül tarihli Resmi Gazetede yayımlanan nafaka konusundaki Anayasa Mahkemesi kararı ve süresiz nafakaya ilişkin yöneltilen soru üzerine, Yüksek Mahkememiz mevcut mevzuat çerçevesinde bir değerlendirme yapmış ve karar vermiştir. Süresiz nafaka, kamuoyumuzda tartışılan konulardan biridir. Sayın Bakanımız konuya ilişkin yaklaşımımızı çeşitli vesilelerle ifade etmiştir. Netice olarak bu konuda takdir Yüce Meclisimizindir. Konuya ilişkin analiz çalışmalarını yapmış bulunmaktayız. Milletvekillerimizce yasalaşma sürecinin başlatılması halinde teknik destek verilecektir değerlendirmesinde bulundu.
Ceza İnfaz Kurumlarında hükümlülere verilen korona virüs izinlerinin uzatılıp uzatılmayacağı konusunda sorulan bir soru üzerine ise Çekin, şunları aktardı:
Bu konudaki yasal altyapı 15 Nisan 2020 tarihinde 7242 sayılı Kanun ile yapılmıştı. Bu düzenleme çerçevesinde uygun şartları taşıyan hükümlüler 31 Mayıs 2020 tarihine kadar izinli sayılmıştı. Düzenleme uyarınca bu süre her defasında iki ayı geçmemek üzere üç kez uzatılabilmektedir. Bu tarihten sonra izinler her birinde 2 şer ay olmak üzere 2 defa uzatılmıştır. Sürenin bir kez daha uzatılıp uzatılmayacağı konusunda Sağlık Bakanlığı ile görüşmelerimiz devam etmektedir. Konuya ilişkin olarak kısa süre içerisinde kamuoyumuza bilgi verilecektir. Ayrıca kamuoyumuzun ceza infaz kurumlarında alınan bazı önlemler konusunda bilgilendirilmesinde fayda olduğunu düşünüyoruz. Tutuklu ve hükümlülerin ceza infaz kurumlarına kabulünden önce, hastaneye götürülerek muayenesi ve PCR testi yapılmaktadır. Test sonucunun negatif çıkması, kuruma kabulde ön koşul olarak uygulanmaktadır. Kuruma ilk defa kabul edilen tutuklu veya hükümlüler, 14 gün boyunca özel odalarda izole edilerek barındırılmaktadır. İzolasyon sürecinin bitiminde ek olarak yeni bir PCR testi yapılmaktadır. İzolasyon süreci içerisinde hastalık belirtisi gösteren veya izolasyon sonrası testi pozitif çıkanlar, koruyucu önlemler alınarak ivedilikle ilgili sağlık kurumuna sevk edilmektedir. Hükümlü ve tutuklular pozitif semptom göstermeleri halinde bulundukları odadan ivedilikle alınıp sağlık birimine sevk edilmektedir. Ayrıca Cumhuriyet başsavcılıklarımız ceza infaz kurumlarındaki önlemleri il pandemi kurulları ile birlikte takip etmekte ve yerel düzeyde gerekli ilave önlemleri de almaktadırlar. Ceza infaz kurumlarında alınan önlemler konusunda Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğümüz internet sitesi üzerinden kamuoyumuzu bilgilendiren açıklamalar yapılmaktadır.
SAĞLIKTA ŞİDDET YASASININ UYGULANMASI
Sağlıkta şiddet yasasının uygulamasına ilişkin de detaylar paylaşan Bakanlık Sözcüsü Ertuğrul Çekin, Öncelikle sağlık çalışanlarına yönelik her türlü şiddeti kınadığımı belirtmek isterim. Ayrıca tüm sağlık çalışanlarımıza yaşadığımız bu zorlu süreçte fedakarca çalışmalarından ötürü teşekkürlerimizi ifade etmek isteriz. Bu konuda geçtiğimiz süreçte önemli mevzuat değişiklikleri gerçekleştirilmiştir. Bunlar; suçların cezalarının artırılması,Tutuklama şartlarının revize edilmesi, özel sağlık kurumlarında çalışan personelin de kamu görevlisi sayılması ve soruşturmaların daha etkin yürütülmesinin sağlanması şeklindedir diye konuştu.
2020 yılı Nisan ayında yapılan değişiklikte; kasten yaralama, tehdit, hakaret ve direnme suçlarında verilecek cezaların yarı oranında artırıldığını anımsatan Çekin, Cumhuriyet savcılıkları, kanunda yer alan düzenlemelerin kolluk tarafından eksiksiz hayata geçirilmesi için gerekli talimatları vermektedir. Bu konuda medyaya da yansıyan bazı örnekler oldu. Örneğin; İzmir adliyesinde görülmekte olan bir dosyada, sağlık çalışanına yönelik fiili nedeniyle bir tutuklu sanığa, indirim öngören hiçbir mevzuat hükmünün uygulanmaması suretiyle 20 yıl hapis cezası verildi. Ayrıca,basınımızda da geniş biçimde yer bulan, Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sağlık çalışanlarına yönelik şiddet eylemlerini içeren görüntüler,Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımızca ihbar kabul edilmiştir. Resen soruşturma başlatılmış ve şüpheliler derhal gözaltına alınmıştır. Şüphelilerden ikisi hakkında tutuklama kararı verilmiştir. Elbette ki, her dosyada somut olay birbirinden farklılık gösterecektir. Ama bu ve bunun gibi diğer kararlar işlenen fiilin özelliklerine göre mahkemelerin kanunları eksiksiz uyguladığını göstermektedir ifadelerini kaydetti.
"289 DARBE DAVASININ 276'SI KARARA BAĞLANMIŞ, YAPILAN YARGILAMALAR SONUCU 4 BİN 134 KİŞİ HAKKINDA MAHKUMİYET KARARI VERİLMİŞTİR"
FETÖ silahlı terör örgütünün darbe girişimine ilişkin süren ve sonuçlanan davalara ilişkin son bilgileri de paylaşan Çekin, Mahkemelerimiz tarafından bugüne kadar açılan 289 darbe davasının 276'sı karara bağlanmıştır. Yapılan yargılamalar sonucu 4 bin 134 kişi hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir. Halen 13 darbe davasında ise yargılama devam etmektedir. Söz konusu davalar çok sanıklı ve kapsamlı davalardır. Süreç içerisinde davaların sonuçlanmasına müteakip gerekli bilgiler ayrıca paylaşılacaktır dedi.
"(SELEFİ GRUPLAR) SİLAHLANDIĞI İDDİA EDİLEN GRUPLARA YÖNELİK İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI TARAFINDAN SORUŞTURMA BAŞLATILDI"
Son dönemde gündemde olan derneklerin silahlandığı iddiasına ilişkin de bilgiler veren Çekin, İstanbul Cumhuriyet başsavcılığınca konu hakkında soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma sırasında yapılacak işlemler tamamen savcılığın yetkisinde bulunmaktadır. Mevzuatımıza göre soruşturma işlemleri gizlilik esasıyla yürütülür şeklinde konuştu.
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun 18 Aralık 2002 tarihinde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetmesine ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturmada şüpheli hakkında Cumhuriyet başsavcılığının talebi üzerine Interpol tarafından Kırmızı Bülten düzenlendiğini, şüphelinin, Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi" uyarınca Ukrayna'dan Türkiye'ye iadesinin talep edildiğini anımsatan Çekin, İade talebine ilişkin süreç anılan ülkenin iç mevzuatı çerçevesinde devam etmektedir. Konu Bakanlığımızca titizlikle takip edilmektedir. Ayrıca Sayın Bakanımız bu konuyu çeşitli vesilelerle Ukrayna makamları ile görüşmüştür. Devam eden süreçte yeni gelişmeler hakkında bilgi verilecektir diye konuştu.
"(ALEYNA ÇAKIR VE GÜLAY UYGUN'UN ÖLÜMÜ) SAVCILIK DOSYALAR ARASINDA BAĞLANTI GÖRMESİ DURUMUNDA BİRLEŞTİRME KARARI VEREBİLİR"
Aleyna Çakır ismini kullanan Sema Esen ile Gülay Uygun'un ölümleri ve bu dosyaların birleştirilmesine ilişkin Çekin, Savcılık dosyalar arasında bağlantı görmesi durumunda birleştirme kararı verebilir. Bu savcılığın takdirinde olan bir durumdur. Savcılık araştırma görevini emrinde ki kolluk marifetiyle yapmaktadır. Somut olayın gereği her ne ise hukuk çerçevesinde yapıldığından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Bu konuda yargı süreçlerinin tamamlanması beklenmelidir ifadelerini aktardı.
26.09.2020 09:44:00