Cennet mekan Âkif, 12 Martta İstiklâl Marşımızı yazmış, 18 Martta da bu aziz milletin kaderi olan Çanakkale Savaşlarını, Çanakkale Şehitleri isimli muazzam manzumesiyle anlatmıştır.Mart ayı ilkbaharın kendisini gösterdiği aydır. Bu ayda adeta milletimizin kaderi yeniden çizilmiştir. Bağımsızlığımızın habercisi, cumhuriyet ilan edilmiştir.
Bu çok acılı hikayenin şairi Mehmet Âkif, bu şiirinde adeta bir milletin, hüznü ile istikbâlinin sembolünü anlatmıştır. İstiklâl Savaşı sırasında Anadoluyu karış karış dolaşmış, milli mücadele ruhunu millete aşılamış, milletin istiklâl aşkını görmüş, bunu da İstiklâl Marşında ortaya koymuştur. Bu şiirinde din ile namaz arasında bağlantı kurmuş, dinin namaz ile kazanıl dığını, namazın da ezan ile bağlantısını saptamıştır. Çünkü ezan, İslâmın yaptırımlarını, asıl konularını ve temel motiflerini içinde toplayan bir metindir. Ezan dinin sembolü olduğu gibi, istiklâlin de sembolüdür.
Âkif de bu mutluluğu yaşayarak bu marşı yazmıştır. Hatta milletin ruhunu bu şiirde ortaya koymuştur. Hak ile istiklâl arasında bağlantı kurmuş, bu millet Hakka taptığı sürece İstiklâlini koruyacaktır demiştir. Eğer Hakka tapmanın yerini, medeni fanteziler ve ahlaksızlıklar alırsa işte o zaman istiklâl tehlikededir.
Âkif, İstiklâl Marşında, Kurtuluş Savaşının kazanılacağına olan inancını, Mehmetçiğin yürekliliğini ve kendisine güvenini, milletin de bağımsızlığa, Hakka,vatanına,dinine bağlılığını dile getirir.
Çanakkale Savaşları ise milletimizin millet olma yolunda,adeta bir varlık mücadelesidir. Bu savaşlara 16 İngiliz, Avustralya,Yeni Zelanda, Hindistan ve Fransız tümeni katıldı. Bunların kayıpları, 213.980, bizim kaybımız da 190 bindir. Bu savaşlar, bu devletler için tam bir başarısızlık olmuş, bu devletlerin askeri alanda ne kadar beceriksiz olduğunu ortaya koymuş ve Rusyanın çökmesine neden olmuştur.
İtilaf Devletleri, üç savaş gemisini kaybetti, üç savaş gemisi de ağır yaralı olarak geri çekildi. Eizabeth ve Lord Nelson gemilerinin de başlarından hâlâ dumanlar çıkıyordu. Müstahkem mevki komutanı Cevat Paşa gittiler, geçemediler, geçemeyecekler
! dedi.
Çanakkale Savaşlarında ve diğer savaşlarda büyük insan kaybı yaşanmıştır. 1911- 1922 yılları arasında yüzbinlerce Türk öldü. En iyi yetişmiş, Doğu ile Batı kültürlerini nefsinde birleştirmiş bir nesil yok oldu. Özellikle yedeksubaylardan oluşan onbinlerce Türk aydını yok oldu. Türkler bu gerçek aydınların kaybından dolayı çok ağır bir bedel ödemiş oldu. Sosyal bir sarsıntının sonucu günümüze kadar devam etmiştir. Özellikle liseliler bu savaşta bulunmuştu.
Milletin istiklâlinin sembolü olan mübarek şehitlerin kanları ve hayatlarıyla kazandığı istiklâlini, onun bu abide şiiri temsil etmektedir. Böyle bir abide şiir herkese nasip olmaz. Ama Âkif, menfaatten uzak olduğu için, ona nasip olmuştur. Çünkü o hayatı boyunca basit şeylere ilgi duymamış hep büyük değerler uğrunda hayatını harcamış, eşsiz bir vatan evladıdır. Hiçbir menfaat karşısında eğilmemiş, sadece Allaha eğilmiş, abide bir şahsiyettir.
Âkif bu şiirde, bir çok unsuru bir bütün halinde kaynaştırmış, büyük bir tasarım ve telif örneği vermiştir. Çanakkale savunması olayı bir roman gibi anlatılmış, bu şiirde,diğer güçleri de anlatmıştır. Haçlı blokunun saldırması bir vaka içerisinde ortaya konmuş, tarihi de şahit tutarak bunu bir şiir halinde vermiştir.
Bu başarının kaynağı şüphesiz din ve imandır. Zaferi getirmede imanın ağırlığı gözler önüne serilmiştir. Başarıda Mehmetçiğin mukavemeti ve inancı önemli yer tutar. Batının teknik ve askeri gücünün karşısında, ilahi bir dayanma gücünün imandan alındığı anlatılır. Yoksa savaştaki lojistik malzeme yönünden güçler bellidir. Bunun mukayesesi bile yapılamaz. Burada, Türk ordusunun, yüce Rabbimizin, himayesinde olduğu görülmektedir.
Âkif bu savaşın anlatılmasında,büyük bir muhayyile ve tasarım harikası göstermiş, bir plan çerçevesinde herşeyi yerli yerine koyarak estetik yerleştirmedeki büyük dehasını yansıtmıştır.
Büyük bir saldırının, büyük bir mukabele ile püskürtülmesi de o derece şiirde ebedileşmiştir. Batı, Türklerin, Anadoluya yerleşmesini hazmedememiş,Türkleri bu topraktan silmek için, bütün güçleri bize karşı organize ederek bize karşı bir birleşik cephe savaşına yönelmiştir.
Âkif de bu durumu: Şu boğaz harbi nedir, var mı ki dünyada eşi, en kesif orduların yükleniyor dördü beşi diyerek tarif etmiştir. Bu savaşta silah güçleri kıyaslanamayacak durumdadır. Onun için, bu savaş, dünyada eşi olmayan bir savaştı. Sözde boğazı geçip İstanbula varıp içkilerini zıkkımlayıp bu milleti tarihten silmek istiyorlardı. Bin yıl İslâmın bayraktarlığını yapan bu milleti öyle klasik savaş kuralları ile yenmeyi hesap ettiler. Ama Türklerin, tarih boyunca, azim ve imanları ve küçük güçleri ile büyük zaferler kazandıklarını unutmuşlardı.
Küçücük bir karayı donanmaları ile sarıp galip geleceklerini umuyorlardı. Ama yüce Allahın, Türk milletini koruyacağını akılları almamıştı. Bu yüzden bir sürü haksız saldırı ile geldiler, onlara saldıran yokken durup dururken gereksizce saldırıyorlardı. Kuvvetler arasında da denge yoktu. Bu yüzden yüce Rabbimiz sonsuz gücüyle, bu dengeyi bozdu, onları mağlup etti, ne olduklarını bilmeden, kör-pişman, cehennem olup gittiler.
Ey mübarek şehitlerimiz !.. Sizi bir kere daha, minnetle, rahmetle anıyoruz. Ruhunuz şâd olsun. Âmin !.. Âmin !.. Devam edecek.
Selam ve saygılarımla
18.03.2019 09:26:00