BAYRAMLAR ESKİ BAYRAMLAR, KENDİMİZİ KANDIRMAYALIM

Ömrü olan 11 ayın sultanını idrak etmenin mutluluğunu yaşarken, Allah rızası için okunan Hatm_i Şeriflerin kabul ve makbul edilmesine dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

Bu ayda cehennem kapıları kapalı, cennet kapıları açık, şeytan bağlı olur. Orucunu inanarak tutanın günahları azalır, günahlara kalkan olan oruç kişiyi kötülüklerden korur.

Oruç yalnızca midenin aç susuz bırakılması mıdır? Diller yalandan dolandan uzak kalmadıkça, iftirayla küfürle ağızlar açılıp kapandıkça, yürekler fitneden geri kalmadıkça, Cenabı- Allah’ın tek yüzlü yarattığı yüzler ikiyüzlü olunca mideler aç susuz, vücutlar besinsiz kalsa ne olur kalmasa ne olur?

Evlatlar evlat olduklarının muhasebesini yapmalı, komşular komşuluklarının farkına varabilmeli. Elden geldiğince yetime öksüze koşulmalı, “Allah kabul eder” ümidi hiç kaybedilmemeli. Tüm dardaki Müslümanlar için ve bir türlü düzene giremeyen fani dünyamız için gözyaşı dökülmeli, dualar edilmeli bu ayda.

Sahurlar iftarlar derken şerefe, ardından arife geldi ve nerede o eski bayramlar diyeceğiz, hatta bu bayram nerede eski yüzyılın bayramları diyebiliriz. Sizi bilmem ama ben bir de nerede “o arifelikler” diyeceğim.

Her arife günü içimdeki çocuk kıpırdanır, memleketimize has olan, çocuklara verilen arifelik denen çerezi toplamak isterim. Sizleri bilmem ama benim içimde kalmıştır. Çok heveslendim ama göndermediler beni “arifeliğe” .Bende apartmandaki çocuklarla birlikte kendi çocuklarımı göndermek istedim, bilinçaltımda ben gidiyormuşum gibi olacaktı herhalde ama onları da  gönderemedim, gitmedi keratalar, her halükarda  içimde kaldı.

Ne güzel olurdu, şimdi arefelik toplayacak yaşta ve Aşkale’de olsaydım, bayramlıklarımı giyinip, elimde arifelik torbası, yanımda arkadaşlarım Makasçı Sedettin dayının kızı Melahat, Hacı Hamdi Beyin kızı Akile, Yaylalı Nurettin eminin kızı Birgül’le birlikte Ulviye babaanneye, Asime Abaya, Rabiye abaya, Nurcemal Hanıma ya da Yaylalı teyzeye gidip “arifeliğimi ver” deseydim. Akşama kadar kapı kapı dolaşıp bin bir emekle topladığım, fındık, ceviz, şeker ve de en çok verilen kabuklu fıstığı dedeme göstermek, kardeşlerimle hangimizin daha çok topladığının tartışmasını yapmak, hatta “benim arifeliğim seninkinden çok” diye kavga edip, o arada onun torbasından da bir avuç yürütmek.

Arifeler yine aynı arefe, bayramlar yine aynı bayram da insanlar değişiyor. Gerek huylar gerek alışkanlıklar gerek yüzler. Birileri konuyor birileri geçiyor bu handan. Han aynı han yolcular değişik, bayram aynı bayram bayramcılar değişik.

Yine bayram hazırlıkları yapılıyor, yine baklavalar börekler açılıyor, tarif   aynı tarif de  yapanlar değişmiş. Eskiden kapı, halı, cam elle silinirdi şimdi makinelerle. o tahta eşikler,yada odaların halıda kalan boş yerlerini kapatan muşambaların altın da ki tahta kaplamalar tahta fırçalarıyla kar beyaz olana kadar fırçalanırdı.Ev hanımları yorgunluktan uyuyamadıklarını söylerlerdi ama şimdiki rahatlık hastalığı olan “depresyon” dan haberleri yoktu, belki bedenen yoruluyorlardı ama ruh halleri sağlamdı.

Yok diye kimseler ağlamazmış eskiden biz yokluktan şikayet edilmezdi, maddi olarak her şeyi almaya insanların gücü yetiyor yetmeyene Belediyeler ya da devlet yetişiyor ama maddi değil manevi yokluğun boyutu büyük. Evlerde bayram etmiyor çoğu insan, öylemiydi eskiden, evler en az üç gün dolar boşalırdı misafirle. Şimdi kendi büyüklerini ziyaretten aciz insanlar. Bayramı bahane edip evden uzaklaşıyor, uzaklaşsınlar bakalım, kendileri de yaşlanıp ev büyüğü oldukları zaman kimleri yanlarında bulacaklar acaba? Evlerinde tek başına bayramı geçireceklerse ne mutlu, beklide yaşlılar evinde bir soranları olmayacak.

BAYRAM, büyük küçük herkeste aynı heyecanı uyandıran insanları birbirlerine bağlayan en anlamlı günler, milli ve dini bayramlarda ruhlar yücelir, yaralar sarılır, hayaller gerçekleşir, yüzler sevgiyle aydınlanır. Bayram, yaradılış mucizesiyle dolu olan hayatın manasının anlaşıldığı, gerçek manayı anlayan kalplerin kanatlandığı, gönüllerdeki merhamet ve şefkatin bütün millete mal edildiği, mutluluğa giden kapıların açıldığı gündür.

Bayram, yetimin, öksüzün acısına ortak olmanın verdiği manevi hazzın, inançlarımıza gösterdiğimiz hassasiyetin evlerde, sokaklarda binlerce sevgi dolu çehrenin ortak sevincin adıdır.

Bayramlar aynı bayramlar, bayramcılar değişti,  kendimizi kandırmayalım…


06.09.2013 20:55:41