2015 yılında başından geçen olayı sanki yeni olmuş gibi televizyon televizyon dolaşarak anlatan Yılmaz Kızıloğlunun, Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi kanser olmadığım halde bana kanser teşhisi ve tedavisi uyguladı. Kemoterapi yaptı,saçlarım döküldü, hayatımı kararttı sonra Ankarada ortaya çıktı ki, ben kanser değil gripmişim şeklindeki açıklamalarının baştan sona yalan ve yanlış olduğu ortaya çıktı.
Yazılı bir açıklama yapan Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü, Yılmaz Kızıloğlunun televizyon ekranlarında sıraladığı tüm iddialara resmi belgeli yanıtlar verdi ve 2015 yılında Yılmaz Kızıloğlu için hastanede uygulanan tedavinin tüm evreleri gösterildi.
Medyanın yakın ilgi gösterdiği ve kamuoyunda yankı bulan bu iddialar, yapılan yazılı açıklamada ve gösterilen belgelerde anlaşıldığı üzere yüzde 99 oranında yalandan ibaret kaldı.
2015 yılında yaşanan bir olayı sanki şimdi olmuş gibi takdim ederek Atatürk Üniversitesini zan altında bırakmayı hedefleyen bu açıklamalar onlarca madde hatayla dolu.
Örneğin Yılmaz Kızıloğlu televizyonda diyor ki, Ben Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinden almış olduğum biyopsimi alıp Ankaraya götürdüm. Orada kanser olmadığım ortaya çıktı.
Tıp çevrelerinin çok iyi bildiği şekliyle hiçbir hastaya biyopsi elden teslim edilmez ve bir başka hastaneye götürmesi bu şekilde istenmez.
Yine Yılmaz Kızıloğlu diyor ki, Hastanede benimle ilgilenmediler, tedavime yardımcı olmadılar.
Oysa az önce Atatürk Üniversitesi tarafından yapılan resmi açıklamadan da anlaşıldığı gibi,Yılmaz Kızıloğlunun Araştırma Hastanesinde teşhis ve tedavisiyle aylarca meşgul olunmuş ve hemen her birim kendi alanıyla ilgili gereken tedaviyi uygulamış.
Şimdi tam bu noktada biz yorum yapmayı bırakıp, Atatürk Üniversitesinin o resmi açıklamasını size sunuyoruz:
YILMAZIN ŞOVU ELİNDE PATLADI
Ulusal
basın ve yayın kuruluşlarında yer alan Grip
Olduğu Öne Sürülen Bir Hastaya Kemoterapi Uygulandı başlıklı haberle
ilgili Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü tarafından yapılan basın açıklaması:
Hastanın tıbbi özgeçmişine bakıldığında;10 Ocak 2015 tarihinde yüksek ateş, iştahsızlık, kilo kaybı şikâyetleriyle birkaç defa çeşitli hastanelere müracaat eden şahıs, şikâyetlerinin devam etmesi üzerine Atatürk Üniversitesi İntaniye servisineyatırılarak takip ve tedavisinebaşlanmıştır.
KBB Bölümü ve İç Hastalıkları Hematoloji bölümü tarafından yapılan konsültasyonlar ve diğer tetkikler neticesinde kan değerlerindeki anormallik nedeniyle hastaya biyopsi yapılması önerilmiştir. Yapılan biyopsinin 27.03.2015 tarihli patoloji raporundaLaboratuvar bulgusu olarak hipoalbuminemi ve Hipegammaglobulienemi olması nedeniyle anjio ümminoblastik Tcell lenfoma ekartasyonu yapılamamıştır. Bu nedenle kolonalite çalışması eşliğinde moleküler korelasyon önerilmiştir. Bunun üzerine biyopsi Ankara Üniversitesi Patoloji Anabilim dalına alt tip tayini için bizzat hastanemiz tarafından gönderilmiştir. Daha sonra PET raporunda çeşitli lenf bezlerinde tutulum olduğu rapor edilmiştir. Hasta 20.05.2015 tarihinde yine yüksek ateş, halsizlik, koltuk altı ve boyun bölgesinde şişlik şikâyetleriyle hematoloji polikliniğine müracaat etmiş ve aynı servise yatırılmıştır. Hastanın 5 aydır devam eden hastalık hikâyesi,fizik muayene bulguları, laboratuvar, radyoloji (MR, BT, USG raporları) ve PET raporu ile patoloji raporu sonuçlarınındeğerlendirilmesi sonucundahasta konu hakkında bilgilendirilerek bizzat kendisinin yazılı onayı alınmış ve tedaviye başlanmıştır. Hastanın genel durumunun da bozuk olması nedeniyle hastaya Lenfoma ve Vaskülit ile seyreden immünolojik-romatolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan medikal tedavi uygulanmıştır. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji anabilim dalına gönderilen biyopsi sonucu 20.08.2015 tarihinde üniversite hastanemize rapor halinde iletilmiştir. Sözkonusu raporda tüm bulgular öncelikle Vaskülitle seyreden immünolojik- romatolojik kökenli hastalıkların lenf nodülünde gözlenen ikincil değişiklikler olduğunu desteklemektedir denilerek üniversite hastanemiz patoloji raporuyla örtüşen ifadelere yer verilmiştir. Hastaya verilen kemoterapi ilaçları lenfoma hastalarında kullanıldığı gibi vaskülitle seyreden romatolojik ve immünolojik hastalıklarda da kullanılmaktadır. Bu tedavi ile hastanın şikayetleri düzelmiş ve hastalığı iyileşmiştir. Tedavi sürecinde kullanılan ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkan saç dökülmesi, bulantı, kusama gibi durumlar geçici olup tedavi sonrasında tamamen düzelmektedir. Kalıcı olumsuz bir etkiye yol açmadığı tıbben bilinmektedir.
Hastaya yapılan tedavide bir hata olmadığı açıktır. Hasta şifa ile hastanemizden taburcu edilmiştir. Tedavi sonrasıçekilen PET raporu,hastanın tedavi öncesinde çeşitli organlarında gözlemlenen büyüme ve bozulmanın düzeldiğini göstermiştir.
Özetle; Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi hekimleri tarafından hastanın tanısı için gerekli tüm işlemlerin ayrıntılı bir şekilde yapıldığı ve tedavisinin de doğru bir şekilde planlandığı ve uygulandığı anlaşılmaktadır.
Ancak şikâyetçişahıs sağlığına kavuşmasının akabinde farklı nedenlerle olsa gerek bir suçlu arayışına girmiş ve Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığına hastanemiz çalışanları hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2015 yılına ait verilen görevsizlik kararı ile dosyanın üniversitemize gönderilmesine karar verilmiş, üniversitemize intikal eden dosya ile ilgili ivedilikle soruşturmacı tayin edilmiştir. Soruşturma kapsamında ilgili doktorların beyanları ve hastaya ait tüm tıbbi dokümanlar (tetkik ve tedaviye ilişkin rapor, tahlil ve radyoloji sonuçları) toplanmıştır. Bu bilgilerle birlikte dosya, üzerinde bilirkişiincelemesi yapılması amacıyla Karadeniz teknik Üniversitesi Tıp Fakültesine gönderilmişve elde edilen tüm bilgi ve belgeler ışığında KTÜ İç Hastalıkları Anabilim dalı (İmmünoloji-Romatoloji, Onkoloji ve Hematoloji) öğretim üyelerinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyeti tarafından değerlendirilmiştir. Bilirkişi raporunda hastanın yatışından sonra klinik, laboratuvar ve patolojik bulgularla ilgili hekimler tarafından yapılan işlemlerde ve hastanın takip/tedavisinde görevi kötüye kullanma ile ilgili bir durumun söz konusunu olmadığı belirtilmiştir.
18.07.2016 tarihinde soruşturmacı tarafından düzenlenen raporda Üniversite hastanesi çalışanlarının hastanın tanısı için gerekli tüm işlemleri yaptığı, tedavinin uygun olduğu,çalışanların olayda herhangi bir kusurlarının bulunmadığı ve ceza soruşturması açılmasının gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır. şeklinde belirtilmiştir.
İnceleme dosyası hakkında söz konusu dosyayı üniversitemize gönderen Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığına 04.08.2016 tarihi itibarıyla bilgilendirme yapılarak, inceleme sonucu ceza soruşturması açılmasına gerek duyulmadığı bildirilmiştir. Bu süreçten iki yıl sonra hasta üniversitemize başvurarak dosyanın akıbeti hakkında bilgi almış akabinde ise Danıştayın ilgili dairesine itirazda bulunmuştur. Hukuki süreç devam etmekte olup yapılan iş ve işlemler titizlikle takip edilmektedir.
Atatürk Üniversitesi 61 yıllık köklü bir üniversitedir. Üniversite hastanemizdeise yılda yaklaşık 1milyon kişiye tanı ve tedavi hizmeti verilmektedir. Bu konumuyla bölgesininve komşu ülkelerin referans hastanesi niteliğindedir. Dolayısıyla sözkonusu haberde iddia edilenin aksine gribal bir enfeksiyonun kanser diye nitelendirilerek buna yönelik bir tedavinin uygulanması söz konusu değildir. Ayrıca hem üniversite hastanemiz hem de diğer hastanelerde yapılan tetkiklerde hiçbir şekilde gribal enfeksiyon ibaresi yer almamaktadır.
Sonuç olarak bu olayda herhangi bir ihmal, dikkatsizlik veya usul hatası olmayıp, tıbbi açıdan hastaya son derece dikkatli ve özenle yaklaşılmış, tüm işlemler tıbbın gereklerine uygun şekilde yerine getirilmiştir.
Gerçeklerle örtüşmeyen bu asılsız iddialarda bulunanlar hakkında üniversitemizin gerekli yasal haklarını kullanacağını kamuoyuna arz ederiz.SAYGILARIMIZLA
Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü
11.10.2018 14:59:00