Daha yazının girişinde size bir soru sormak istiyorum.
"Amerika'da görülmekte olan bu mahut davada, gerçekten de İran'a uygulanan ABD ambargosunun delinip delinmediği konusu mu ele alınıyor; yoksa Türkiye üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti Hükümeti mi yargılanıyor?"
Bu soruya, kimseyi muhaze etmeden kimsenin de dava vekili olmadan akıl ve vicdan çerçevesinde bir cevap vermeliyiz.
Malumunuz; Batı entelijansı birkaç yıldan beri Türkiye üzerine akıl almaz kirli oyunların senaryolarını yayınlayıp duruyor! Esasında bu senaryolar, o yayın kuruluşlarının bir temennisi olmakla beraber, esasında "üst akıl" denilen çevreler tarafından kendilerine servis edilen yol haritasıdır! Ana başlık da şudur:
-Türkiye'ye nasıl diz çökerttirilir?
Yazının girişinde sorduğumuz soruya illa da bir cevap arayacaksak, Türkiye'nin son on-on beş yılına bakmak zorundayız. Bu sürede Türkiye; neler yaptı, kimlere kafa tuttu, kimlerin tekerine çomak soktu, halkının refahı için hangi hamleleri yaptı ve borç batağındaki bir ülkeyi nasıl borç verir duruma getirdi, küresel ve bölgesel çapta hangi operasyonlara imza attı?
Buradan hareketle kişisel kanaatim şudur:
Amerika'da görülmekte olan "Zarrap Davası", hakiki anlamda bir dava olmaktan öte çok iyi kurgulanmış, yıllar öncesinden planlanmış ve aktörleri büyük bir özenle seçilmiş bol aksiyonlu tipik bir Amerikan filminden başka bir şey değildir.
Çünkü, o salondaki ne mahkeme heyetinin, ne de jürinin zerre kadar İran ambargosunun delinip delinmediği umurlarında! O düzmece mahkeme, yalnızca ve yalnızca ya en ağır biçimde Türkiye'yi cezalandırmak; ya da en hafif şekliyle Türkiye'yi terbiye edip yeniden eski koordinatlarına geri döndürmek için tertiplenmiş bir ulusal müsameredir.
Sonucu Türkiye için ağır olur mu, olur...
Türkiye, bu ulusal müsamereden ötürü beynelmilel dünyada sıkıntı yaşar mı, yaşar...
Çünkü, orada suyun alt başında olan kuzuya, "sen benim suyumu niye bulandırdın" diye soran, ama suyun üst başında oturan ağzı kana bulanmış bir vahşi kurt var.
Unutmayınız ki bugün...
Kendince dilediği her coğrafyada istediği her operasyonu yapan fakat denediği her kirli plana rağmen bir türlü istediği neticeyi alamayan bir Amerika ve ayakçıları var karşımızda...
-Gezi eylemleri...
-17-25 Aralık yargı darbe girişimi...
-15 Temmuz kanlı ayaklanma...
Amerika'nın Türkiye'yi yere sermek için denediği pis oyunlardan yalnızca üçüydü.
Adına önce sanık sonra tanık dedikleri "Zarrap Davası" da işte oyunlardan sadece dördüncüsüdür, asla ve kat'a sonuncusu değildir.
-Peki, bu rüşvet iddialarına ne diyeceksiniz?
Haklısınız; öyle ortada isim isim, tarih tarih bariz bir rüşvet iddiası var!
Kimsenin yüzünü yıkayacak değiliz. Bu ülkede elbette rüşvet denilen melanet vardır ve halen ülke genelinde son sürat devam etmektedir.
Daha birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan "Benim adımı kullanan kim olursa olsun kapıdan kovun" demesine rağmen, adı her türlü üç kağıt, iflas ve dolandırıcılıkla anılan bir şahıs Erzurum'da amme yararına çalışan bir dernek üzerinden milyonluk vurgun vurmak için "Beyefendi böyle istedi" deyip dolanıyor!
Zarrap denilen bu zıpçıktı gerçekte bir proje midir, yoksa sonradan projeye dahil edilmiş bir kukla mıdır bilmiyorum.
Muhalif basın "Zarrap öttü, Türkiye utanıyor" başlıklarını attığına göre anlaşılan odur ki, Zarrap bir altın taciri olmaktan çok, Batı için bulunmaz bir Hint kumaşı!
O ötünce Türkiye utanacak, sonra Tayyip zor durumda kalacak!
Ardından da...
Türkiye diz çökecek!
Bendeniz bugün bile Türkiye'de FETÖ denilen ihanet şebekesinin hâlâ devlet içinde çok güçlü olduğuna inanıyorum. Kimse kusura bakmasın, eğer Tayyip Erdoğan olmasa en geç üç beş ay sonra FETÖ yeniden tüm birimlerde en etkili aktör olarak karşımıza çıkar. Bu terör örgütü şimdilerde yurt içinden çok yurt dışında operasyon düzenleyecek güçte... Amerika'daki "Zarrap Davası" bunun küçük bir örneğidir o kadar...
En başa dönecek olursak, bendeniz Amerika'da yargılanan kişinin Zarrap denilen o zırzop, davanın da İran ambargosunun delinip delinmediği meselesi olduğuna inanmıyorum. O düzmece mahkeme Recep Tayyip Erdoğan üzerinden kendince Türkiye'yi yargılıyor.
Üstelik bunu da gizlemiyorlar.
Çünkü: Duruşmanın daha ilk gününde mahkeme heyeti ihsası reyde bulundu:
"Türkiye kirli para ilişkileri olan bir ülke"
O mahkemeden hangi yönde karar çıkarsa çıksın, ister Türkiye "beraat" etsin, isterse Türkiye "mahkûm" olsun, hiç fark etmez...
Ben, o mahkemenin, o mahkeme sürecinin ve o sürece giden tüm yolların birer düzmece olduğuna inanıyorum...