Haber Girişi : 15 Temmuz 2016 12:59

ALMA MAZLUMUN AHINI, ÇIKAR AHESTE AHESTE.

ALMA MAZLUMUN AHINI, ÇIKAR AHESTE AHESTE.

Adalet ve zulüm birbirine zıt iki kavramdır. Gece ile gündüz gibi? Bir tarafta huzur, refah ve merhamet,diğer tarafta ise huzursuzluk, sömürü ve gayri insanî muameleler vardır.

"Zulüm"  karanlık anlamına gelir ki, hakların iadesi ve tövbeyle terk edilmezse sonu ateş, azap ve karanlık olur. Zulmün kıyamet gününde zalim için karanlığa dönüşmesi, zalimin hesap gününde yolunu bulamaması, cezasının şiddetli ve dehşetli olacağı içindir.

Koyu karanlık gecelerin insan için neler sakladığını kimse bilemez. Karanlıkta dışarıda kalanların korkmaması mümkün değildir. Bu karanlık zalimlerin iç dünyalarında kim bilir neler biriktirir. Onlar için ne tuzaklar, ne korkular, ne ürpertiler hazırlar.

Zulüm, birçok manayı ifade eden bir kavramdır. Eziyet etmek, işkence ve baskı yapmak, hak yemek hakka tecavüz etmek, söz ve fiilde aşırı gitmek, adaletli olmamak, bir şeyi eksik veya fazla yaparak işin hakkını vermemek gibi manalara gelir.

Adaletin zıddı olan her şey zulümdür. Millet malına tecavüz etmek ve çalmak, emanete hıyanet etmek, haklıyı haksız çıkarmak, vazifesini istenilen şekilde yapmamak, başkalarına ait olan bir malı zorla ellerinden almak, işi ehline teslim etmemek? Bunlar hep zulümdür.

Adalet düzen ve huzurun temeliyken, zulüm bu temele yerleştirilmiş bir dinamittir. Adalet, Hakk'ı ve halkı hoşnut etmenin en güvenilir yoluyken, zulüm bu yolda yürekleri sızlatan bir felakettir.

Adalet hakkın sesi ve soluğuyken, zulüm nefsin arzu ve istekleridir. Adalet dünya ve ahiretin biricik emniyet vesilesiyken, zulüm çöküş ve hüsran vesilesidir.

Demek ki,  adalet ile zulüm bir yerde barınmaz. Adalet varsa zulüm yoktur, zulüm varsa adalet yoktur. Hak, hukuk ve doğruluğun bulunduğu yerde zulüm olamaz, zalimler bulunamaz. Zulmün bulunduğu yerde ise hak yemek, insanları sömürmek, doğruluktan ayrılmak ve azgınlık vardır.

İnsanın insana zulmü,insanların diğer insanlara karşı işledikleri suçlar, günahlar ve haksızlıklardır. Bu, başkasının mağduriyetine, maddi veya manevi zarar görmesine sebep olmak, hakkını gasp etmek, onu tahkir etmek, gıybet etmek,iftira etmek ve kötü muamelede bulunmak gibi bir hakkın zedelenmesine veya haksız menfaat sağlanmasına yol açan her şeydir.

Zulüm denince akla ilk olarak insanların birbirlerine karşı gösterdikleri kötü, zararlı davranışlar gelir. Bunlar şiddetle yasaklanmış, böyle yapanlar azapla tehdit edilmiştir. Müslüman herkesle iyi geçinir, kimseye haksızlık etmez, yapılmasına razı olmaz. Nitekim Hz. Peygamber s.a.v.:

"Müslüman Müslümanın kardeşidir. Müslüman Müslümana zulmetmez. Müslüman Müslümanı (tehlikede ve başına gelen musibette) yalnız bırakmaz"buyurmuştur.

Buna rağmen hayat devam ettikçe zalim ve mazlumlar da var olmaya devam edecektir. Saltanatı tehlikeye girmesin diye erkek çocukları anneleri ile birlikte öldüren Firavun, kendi putlarına tapmadığı için Hz. İbrahim'i ateşe atan Nemrut ve benzerleri? Her türlü zulmü ne Musa'lar yok edilebildi, ne de İbrahim'ler? O zalimler, Allah'ın Kahhar ismi ile kahrolup gittiler. Başlarına gelen felaketler yüzünden ölümü bile arar oldular.

Zalimler ihtiraslarını gerçekleştirmek için, geçici olan dünya hayatını refah ve sefa içinde geçirmek için zulmetmiş, diğer insanlar da bu uğurda kurban olmuşlardır.

İnsanlıktan çıkan azgın zalimler, insanların kutsal ve mahrem değerlerine saldırsa da her devrin zalimleri karşısında zulmünü haykıran mazlumlar olmuştur. Hz. Âdem'denHz. Muhammed'e (a.s) kadar gelen bütün peygamberler, yeryüzünde büyüklenenlere karşı adaletin mücadelesini vermişlerdir. Firavun'un karşısında Hz. Musa, Nemrut'un karşısında Hz. İbrahim, Ebu Cehil ve diğer müşrikler karşısında Hz. Muhammed s.a.v. onların zulümlerine karşı mücadele etmişlerdir.

Zulüm, fıtratı bozulmuş,gönlü kirlenmiş, vicdanı kararmış insanların işidir. Zulüm işleyenler belki dünyada nefislerini tatmin edebilir, emellerine ulaşabilirler. Ancak ahirette kendilerini kötü bir sonun beklediğini asla unutmamalıdırlar.

Zulmün cezası yalnız ahirette değildir. Zalim, dünyada da belasını bulur. Halka zulmedenler, halkın malına, ırzına, haklarına tecavüz edenler, kan akıtan, yürek sızlatan zalimler bilsinler ki Allah dünyada da onlar için birçok felaket ve musibet hazırlamıştır. Allah bunlara bir müddet fırsat verse de asla ihmal etmez. İlahî adalet her zaman vardı, şimdi de var. Zalimler mutlaka cezalarını bulacaktır.

Kur'an, her türlü zulmü reddederken, zalimlerin yanında yer almayı da şiddetle men eder. Zalimin zulmüne yardım etmek de haram olduğu gibi zalimlere meyletmek de caiz değildir.

"Sakın zalimlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur. Hâlbuki sizin Allah'tan başka yardımcınız yoktur. Dolayısıyla zalimlere meylettikten sonra hiç kimse tarafından yardım olunmazsınız." (Hud, 113)

İlahî ikaz son derece açık ve ürpertici? Deniliyor ki zalimlere asla yanaşmayın, onların yanında yer almayın! Onların taraftarı, destekçisi, seveni olmayın! Onlara dalkavukluk yapmayın! Onların kötü işlerine özenerek bakmayın ki salih amellerinizin sevabı yok olmasın. Yoksa size de ateş dokunur! Ateş sadece zalimleri yakmaz, sizi de yakar. Ceza sadece zalimlere gelmez, size de gelir. Felaket sadece zalimleri kuşatmaz, sizi de kuşatır.

Mümin kimse başkasına zulmetmeyeceği gibi, hiçbir kimsenin zulme uğramasını da kabul etmez. Çünkü mümin bilir ki bir gün yaptıklarından ötürü Allah'ın huzurunda sorgulanacak ve üzerine aldığı kul hakları sahiplerine verilecektir.

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:"İster zalim ister mazlum olsun, kardeşine yardım et."Orada bulunan sahabeler: "Mazluma yardımı anlıyoruz ama zalime nasıl yardım ederiz" diye sordular. Cevaben: "Onu zulümden alıkoyarsın, bu da ona yardımdır."

Zalime yardım etmekten maksat, yani zulmüne engel olmaya çalışın ki başkasına daha fazla zulmetmesin. Ona yardım edin ki kendine daha fazla zarar vermesin. Öyle ya o zulmüne devam ettikçe Allah'ın laneti, mazlumların ahı ve bedduası onun peşini bırakmayacaktır. Hem bu dünyada hem de ahirette yaptığı haksızlıkların karşılığını mutlaka görecektir.

Kur'an-ı Kerim'de de, "Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız." (Bakara,279) buyrulmaktadır.

Şu halde zalimin zulmüne rıza gösteren ve onu zulümden alıkoymak için ellerinden geleni yapmayan insanlar da zulümde ortaktırlar.

Mazlumun ahını almaktan sakınmalıdır. Çünkü onunla Rabbi arasında hiçbir perde yoktur. Mazlum olan kâfir bile olsa duası kabul edilir.  Peygamberimiz, "Kâfir bile olsa mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duası için Allah Tealâ'nın katında perde yoktur." (el-Müsned,3/153)

Ziya Paşa ne güzel söylemiş:

Sabret! Siteme, ister isen hüsn-i mükâfât,
Fikr eyle ne zulm eylediler Yûsuf'aihvân. 
Zâlimlere bir gün dedirtir Kudret-i Mevlâ, 
Tallâhilekadâsereke'llâhüaleynâ.  

Eğer güzel bir mükâfat istiyorsan, zulme sabret. Düşün ki, Hz. Yusuf'a ne kadar zulm ettiler. Allah'ın kudreti bir gün zalimlere, Hz. Yusuf'un kardeşlerinin dediği gibi, 'Şüphesiz ki, Allah seni seçkin bir insan halinde bize üstün kıldı.' (Yusuf Sûresi, 12/91) dedirtir. 

Unutmayınız ki, güçlü olmak başkalarına zulmetme hakkını vermez. Boşuna dememişler;

Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.