Haber Girişi : 09 Temmuz 2015 11:21

ALLAH YOLUNDA İNFAK

ALLAH YOLUNDA İNFAK
''O takva sahipleri ki, gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler." (Bakara, 3)
Yardımlaşma ve dayanışma, insanoğlunun muhatap olduğu ilk sorumluluklardan biridir. Hatta Kur'an-ı Kerim'in ilk işlediği konulardan biri de kazanç ve bunun adil bir şekilde paylaşımı olmuştur. Mesela ilk inen surelerden biri olan Maun suresinde, "Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar, yoksulu doyurmaya teşvik etmez?" (Mâûn, 1-3) buyurulur. 
İnfak, "Allah rızasını kazanmak amacıyla muhtaç ve yoksul insanlara para veya maişet yardımı yapmak, onların geçimini sağlamak, hayır yolunda harcama yapmak" demektir. 
Zaruri ihtiyaç ve geçim için sarf edilen para ve sair şeylere de "nafaka" denir.
İnfakın farz, vacip, mendup kısımları vardır. Zekât, sadaka, bağış, yardım ve vakfetme gibi fakirlere, diğer ihtiyaç sahiplerine, aileye harcama ve yardım gibi bütün mal ile yapılan ibadetleri içine alır. Allah yolunda infakta bir harcama oranı yoktur. Zekâtta sınır vardır ama sadakada yoktur.
Bilindiği gibi, insanın sahip olduğu her şeyin tek ve asıl sahibi Allah'tır. Bu nedenle insanın emaneten sahip olduğu malını asıl sahibi olan Yaratıcı 'sının gösterdiği istikamette kullanması kulluğun bir gereğidir. Kur'an-ı Kerim'in pek çok ayetinde, varlıklı müminlere Allah yolunda infak emir ve tavsiye edilmiş, Allah yolunda harcayanlar övülmüştür. "Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helal ve iyisinden Allah yolunda harcayın." (Bakara, 267)
"Mallarını gizli ve açık olarak gece ve gündüz harcayan kimseler var ya, iste onların Rableri katında güzel karşılıkları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır." (Bakara, 274)
Allah yolunda yapılan harcama, hele de bu harcamanın malın sevilen çeşidinden yapılması, kişiyi "birr/üstün iyilik" derecesine ulaştırır. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça birre/iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah bilir." (Âl-i İmran, 92). Bu ayet indiği zaman, birçok sahabe Hz. Peygamber'e müracaat ederek en çok sevdikleri şeyleri Allah rızası için bağışladıklarını bildirmişlerdir. 
Kur'an'da genellikle iyiliklerin sevabı bire on olarak gösterildiği halde, Allah yolunda yapılan infakın sevabının bire yedi yüz ve daha üstü olduğu bildirilmiştir. Bu da infakın Allah katındaki değerini gösterir. 
Şüphesiz infakın birçok faydası bulunmaktadır. Bu faydaların başında, infak eden kişinin başkasına karşılıksız yardımda bulunmanın iç huzurunu yaşaması gelir. Diğer taraftan infak sayesinde kişi kibir, gurur, cimrilik ve bencillik gibi dinimizce yerilen kötü vasıflardan kurtulur. 
Unutmamak gerekir ki toplumda fakir-zengin ayırımı yerine saygı ve sevginin, kin ve nefret yerine kardeşliğin oluşmasının en büyük vasıtalarından birisi infaktır.
Hadislerde de ifade edildiği gibi kişinin aile fertleri için yaptığı harcamalar da infak kavramıyla ifade edilmiş ve sadakaların en faziletlisi olduğu belirtilmiştir.
Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de arınan ve sakınanlardan sıkça bahseder ve onları överek özel iltifatlarda bulunur: "O (mümin) ki, malını (Allah için) vererek arınır, yücelir." (Leyl, 18)
İnfak, Allah'ın verdiği nimetlere şükürdür. Her türlü infak malı ve malın bereketini artırır. Yoksul zümrelerin eline geçen para her şeyden önce insan onurunu yükseltir, iş gücü kalitesini artırır. Bunun yanında artan satın alma gücü sayesinde yükselen talep hacmi ekonomik hayatı hareketlendirir. İnfak sayesinde zenginle fakir arasında güven, saygı ve sevgi oluşur. Böylece İslâm kardeşliği de gerçekleşir.
Peygamberimizin benzetmesiyle Müslümanlar tek vücut gibidir. Vücudun bir azası sızlayınca bu ağrıyı diğer organların duymaması, bu derdi paylaşmaması mümkün mü? Toplumda fakirlerin haklarına riayet edilmemesi, vücuttaki bir uzvun kanaması gibidir; vaktinde tedbir alınmazsa kan kaybı daha çok hastalanmaya, belki ölüme yol açar. Fakirlerin haklarını ihmal sosyal bir kanamadır ve vaktinde tedbir alınmazsa sosyal bünyenin sağlığını yitirmesine yol açacaktır. 
Mümin toplayıcı değil, dağıtıcı olmalıdır. Zira mümin malı dağıtmak için kazanır. Verirken tükeneceğinden korkmaz. Çünkü verenin Allah olduğunu bilir. Zaten kendisine ver diyen de Allah'tır: "Siz Allah için bir şey verdiğinizde Allah onun daha iyisini verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Sebe, 39)
Cimrilik müminin özelliği değildir. Cimri, paranın egemenliğine boyun eğdiğinden paranın mahkûmudur. O yüzden devamlı bunalım içindedir, doyumsuzdur, sevgisizdir. Fedakârlığın, vermenin ne kadar güzel olduğunu, ahiret ödülü yanında dünyada da insanı mutlu ettiğini bilemez. Cimriliğin sebebi mal hırsı ve gelecekte yoksul kalma korkusudur.

Cimrilik yüzünden durmadan para biriktiren ve tükenir endişesiyle hastalıklarında bile harcamayıp dünyayı dahi kendilerine zehir eden para mahkûmları vardır. Oysa para ve mal Allah'ın nimetidir ve bu nimet harcandıkça Allah onu artırır.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.