Haber Girişi : 29 Ağustos 2016 10:08

ALLAH İLE ALDATANLAR

ALLAH İLE ALDATANLAR
İslam ülkelerinde özelliklede son günlerde  ülkemizde yaşanan olaylardan sonra Yaşar Nuri Öztürk'ün  yazdığı "Allah ile aldatmak" kitabının her eve girmesi lazım geldiğine ve büyük bir eksiği gidereceğine kanaat getirdik.
Zaten geçen hafta Diyanet İşleri Başkanlığı'nın camilere gönderdiği Cuma Hutbesi'nde  "Allah ile aldatmak" kavramı vurgulanıyordu.
Kutsallar ile insanları aldatma metotları, insanlık tarihi kadar eskidir.
İnanç ve kültür sistemlerine göre değişiklik gösteren, cahil halk kitlelerini istismar eden ve onları can evinden vuran din hokkabazlarını, siyaset ve ticaret alanlarında sıkça görmekteyiz.
Çıkar sağlama, mal, mülk, para edinme, cinsel arzularını tatmin etme, halk içerisinde itibar görme gibi nefsi ve şeytani her türlü taleplere ulaşmak uğruna, Allah ile aldatanların sayısı her geçen gün artmaktadır.
Şurası muhakkak ki; halkın dini inançlar konusundaki bilgisizliğini fark eden bu uyanıklar, kendilerine sunulan fırsatı çok iyi değerlendirmektedirler.
Kullanıldığının farkında olmayan zavallı halk, hastalıklarına şifa bulmak, zengin olmak, imtihanlardan başarılı çıkmak, kısmet bulmak vs. gibi dünyevi ve uhrevi isteklerini bu düzenbazlarla sağlayacaklarını zannederek, akıl almaz tezgâh ve tuzaklar içerisine düşmektedirler.
Özetle; okunan, ancak anlaşılmayan Kuran'ın "Biz ancak sana inanır, senden yardım talep ederiz" demesine rağmen, türbelerden, efendilerden, bir takım aracılardan yardım istenmesi ne büyük bir gaflet ve Kuran ayetleriyle çelişen bir durumdur.
Oysa Müslümanlar, kıldıkları namazların her rekâtında okudukları Fatiha Süresi ile yalnızca Allah'tan yardım istemektedirler. 
Ortada yaşanan kepazeliklere bakılınca, bin beş yüz yıl öncesinde yaşayan cahiliye Araplarının aracı olarak kullandıkları Lat, Menat ve Uzza putlarının, başka bir biçimde karşımıza çıktığına şahit oluyoruz.
Kısaca; paraya ve çıkara tahvil edilen din, hiçbir İslami kriter tanımadan yoluna devam ediyor.
Putları yıkmak, aracıları ortadan kaldırmak, insanın insana kulluğunu yok etmek, üstün ahlâkı hâkim kılmak için gönderilen İslam dininin mensuplarının, aradan geçen o kadar zamana rağmen, muhatap oldukları ilâhi mesajlardan haberdar olmamaları ne kötü bir talihsizliktir.
"Bizi aldatan bizden değildir" öğretisinin hâkim görüş olduğu dinimizde, aldatanların ve aldananların çokluğu oldukça manidardır.
İslam Peygamberi "Aldatmaktan ve aldatılmaktan sana sığınırım" şeklinde yaptıkları dualarıyla sanki ileride olacaklara karşı bizi uyarıyordu.
"Ben size şah damarınızdan daha yakınım" diyen aşkın gücün ilâhi mesajları, ya onlara inandırıcı gelmiyor veya bilmiyorlar.
Her iki yaklaşımda inanmış müminler için meşru bir mazeret sebebi olabilir mi?
Yatırlara sunulan cüzdan, anahtar, kredi kartı, gelinlik parçası gibi akla hayale gelmeyen arzuhaller, para karşılığı satılan sözde okunmuş pirinçler, kalemler, Mekke'den geldiği söylenen taş parçaları, daha önce okunduğu söylenip, hava parasına satılan hatimler, din pazarının en önemli sermayelerindendir.
Devamlı akıl sahiplerine hitap edip "Aklını çalıştırmayan kavimlerin üzerine pislik yağdıracağını" söyleyen ilâhi kitabın muhataplarının, bu mesajların çok dışında kaldığını üzülerek görmekteyiz.
Bundan dolayıdır ki; kitabını bilmeyen, anlamayan, işin özünü kavramayan, Peygamberin sahne-i hayatından haberi olmayan ve aklını çalıştırmayan toplulukların iyi niyetleri, onları kurtarır mı bilinmez.
Bilinen odur ki; aklını işletmeyen, Allah'ın iradesinin dışındaki adreslerde yardım arayanların, aldatan ve aldatılmakta ısrar edenlerin, İslam dinine ve onun Peygamberinin ümmetliğine yakışmadıklarıdır.
Bu konuyla ilgili rahmetli Nurettin Topçu hocamızın düşünceleri, işin özünü anlatmaya yeter sanırız.
"Bunlar cam arkasından sakal öperek, hırka takdis etmede dindarlık var sandılar.
İnsanın nefesinden şifa umdular.
Medeni nikâhı eksik bulup, imam nikâhında keramet aradılar.
Tespih sayısında hikmet buldular.
Günahları rakamlarla ölçtüler.
Duaları sesli yaptılar.
Merasimle ruhlarını tatmin ettiler.
Böylelikle eşyanın hayatına sayıları tatbik etmekle, muazzam bir dini matematik sistemi meydana çıktı.
Bu matematiğe sadakat imanın şartı oldu.
Dinden bütün ruh sıyrılarak, kendisiyle hiç alakası kalmayan bir iskelete iman adı verildi." 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.