Ebeveynler pek şikâyetçi akıllı telefonun çoluk çocuğun bu kadar hayatına girmesinden, tüm zamanlarını adeta esir alışından.
Ben de bir şeyler yazmıştım bu konuda. Kaygılarımı dile getirmiş, önerilerde bile bulunmuştum.
Öğrenciler söz konusu olduğunda hala aynı hassasiyeti taşıyorum; çoluk çocuğun ders çalışma, kitap okuma saatlerinde bu sihirli aletin esiri olmasından fevkalade endişe duyuyorum.
*
Öğrencilik yaşındaki gençleri bir yana bırakıp yetişkinler açısından konuyu ele almak gerektiğini düşündüm.
Neden mi?
Anlatayım.
Epey zamandır görüşmediğim bir dostumla karşılaştım geçen gün. Konuşkan, neşeli, işinde gücünde bir âdemoğlu. Öyle okumayla yazmayla, kitapla gazeteyle pek alakadar olmayan bir kişidir. İşine gücüne bakan, dürüst iyi bir insandır.
Bu görüşmemizde mutadın dışına çıktı, memleket ahvalinden söz etti, beni bir hayli şaşırtan entelektüel bir performans gösterdi. Kardeşim sanki birkaç üniversite bitirmiş, maşallah kendini ne güzel yetiştirmiş, diye geçirdim içimden.
Şaşırdığımı anladı, gülerek şöyle dedi : "Ağabeyi, Allah bu akıllı telefonu icat edenlerden razı olsun, telefon değil sanki cep okulu, seyyar kütüphane, mobil öğretmen. Neyi sorsam cevaplıyor, ne öğrenmek istesem nazlanmadan, kızmadan öğretiyor. Hatırlıyorum da küçükken medresede hocama bir şey sormuştum da uzaktan çubuğu yemiştim, ortaokulda ne zaman parmak kaldırsam bir şey sormak için parmağımla birlikte yüreğim de titrerdi, çekinirdim. Soracağımı da unuturdum, vazgeçerdim. Vallahi şu bilgi herkülünden razıyım, ne sorsam anında ekranda. Sana bir şey söyleyeyim mi? Çok seviyorum ben akıllı telefonumu. Hani bana bir harf öğretenin kölesi olurum hikmetli sözü var ya, o minval üzere borçluyum bu cihaza ve onun arkasındaki yazılımlara, sistemlere. Tabi ki kölesi olacak değilim onun, ama harbiden, hasbiden dostuyum. Akılsız canlı dosttan hayırlı değil midir, şu akıllı telefon, var sen söyle. Sana bir sır vereyim, öğretmenler gününde onu da öperek kutladım, bana bazı ilgisiz öğretmenlerimden daha çok şey öğreten dijital öğretmenimi."
*
Can kulağı ile dinlediğim dostumun söylediklerini düşündüm yol boyunca. Benim de benzer gözlemlerimi teyit ettiğini fark ettim sözleriyle. Evet, bu sihirli sistem akademik bir disiplin ve terbiye ile olmasa bile halkın genel malumatını son derece artırdı. Düşünün bir kere, on sene önce sıradan bir vatandaşımızın kafasına bir şey takıldığında kime soruyordu, kimden sual ediyordu? Söz gelimi kafasına bir mesele takılan hangi şahıs, inin cinin top oynadığı kütüphanede soluğu alıyordu. Eve koşup ansiklopediyi açıyordu. Suali kafasında cevapsız kalıyordu, en azından o mevzudaki cehaleti devam edip gidiyordu. Böyle düşününce akıllı telefonun en azından gündelik ve sathi bilgiye ulaşmak bakımından bir devrim yarattığını söyleyebiliyoruz. Fena mı? Elbette ki hayır. Çok güzel, hatta şahane.
*
Epey zaman önce okuduğum bir fütürist kitabın meşhur yazarı diyordu ki "İnternet devriminden sonra meşhur ABD üniversitelerinin anlı şanlı hocalarının tanrısal saltanatları epey sarsıldı. Artık onlarla görüşmeye giden sıradan hastalar bile, ellerinde bir tomar Google çıktısıyla varıyorlar huzura ve çatır çatır tartışıyorlar hekimleriyle." Böyle bir tablo ne kadar iyi, ne kadar kötü bilemem. Belki mahzurları da var, itiraz etmem. Lakin internet ve özellikle akıllı telefon devriminden sonra geniş halk kitlelerinde bilgiye erişim ve kullanımda tüm zamanların rekorunun kırıldığına şahit oluyoruz.
*
Ben mutluyum bu tablodan, bilgiye kolay erişim güzel bir şey, daha çok kişinin daha çok malumat sahibi olması harika bir şey, milyonların kolayca ulaştıkları bilgiyle söylemeyen dillerinin söyler olması mükemmel bir şey. Yeter ki bilgi kullanıcıları ayaküstü sınırlı malumatla kendilerini allame görmesinler, filozof addetmesinler! Aman ederlerse de etsinler, bir miktar bilgisel doz aşımı, yaygın ve mürekkep cehaletten elbette evladır!
*
Yazımızı bitirirken adını hatırlayamadığım bir psikoloğun cümleleri geldi hatırıma, bakın ne kadar güzel tespit etmiş cep üniversitelerimizin sadece bilgi kaynağı olmadığı ile ilgili bir gerçeği: "Hoşnutsuz durumlardan kaçınmamızı sağlıyor. Beklerken, oyun oynuyor, okuyor ve hatta kaybolduğumuzda, gitmek istediğimiz yeri bulabiliyoruz. Fobi karşıtı bir nesne olarak da kullanılabiliyor. Kontrol etme ihtiyacını sakinleştiriyor"
Ne diyelim, arka cebinize koyup üzerine oturmayın, arızalandırmayın, kırmayın cep yoldaşınızı. Sizin canınız hep sağ olsun, onun da şarjı hiç bitmesin!
Akıllı telefonumu seviyorum ben, ya siz?