Aklın sınırlarının zorlandığı 21. yüzyıldayız.
Bilim ve teknolojideki baş döndürücü gelişmeleri gıpta ile izlemekteyiz.
Elin oğlu tanrı parçacığının peşinde koşarken,İslâm Dünyası, aklı devre dışı bırakmak konusunda dolu dizgin gidiyor.
Batı Dünyası vites büyüterek bilim ve teknoloji yolunda hız alırken, içinde bizimde bulunduğumuz İslâm ülkeleri geri vitesle yol almaya çalışıyor.
Yakın zamanda 2017 yılının Nobel ödülleri dağıtıldı.
RainerWeiss, Barry C. Barish ve Kip S. Thorne isimli üç bilim insanı,Kütleçekimsel dalgalanmaların tespitini yaptıkları çalışmaları ile fizik dalındaki ödülü alırken ülkemizde genç bir siyasetçi dünyanın yuvarlak olmadığını, bu düşünceyi masonların ortaya çıkarttıklarını, aslında dünyanın düz olduğunu haykırıyordu.
Belçikalı bilim adamları" Biyoteknoloji" metoduyla lenf kanseri hastaların kemoterapisiz tedavi edileceğinin müjdesini verirken, bizim cenahta deve sidiğinin faydaları ekranlarda tartışılmaktaydı.
Galileo, 1634 yılında dünya dönüyor demişkimseyi inandıramamış,engizisyon mahkemesinde yargılanmış, canını zor kurtarmışneden sonra dünyanın döndüğü ispatlanmış ve konu bilim dünyası açısından kapanmıştı.
Gelin görünki 21 yüzyılda Mekke'de ortaya çıkan İmam El Hayberi dünyanın dönmediğini avazı çıktığı kadar bağırmış bu sese Erzurum da dahi kulak verenler olmuştu.
Nobel Tıp ödülünü kazananJeffrey C. Hall, Michael Rosbash ve Michael W. Young isimli bilim adamlarıda hücre içindeki "Biyolojik Saat'in" nasıl çalıştığını açığa çıkarıp, ödülü kaparlarken, FETÖ davasıyla ilgili basına yansıyan haberlerde, yargılanan GATA'nın apoletli hekimlerinin, İstanbul da katıldıkları bir tıp kongresinden çıkıp, cemaatin yemeğine gittiklerini, yemek esnasında cemaat lideri ile yan yana olduklarının şerefini yaşadıklarını ve cemaat liderinin yemekten erken kalktığını, onlarında cemaat liderinin tabağında kalan artıkları kaçırarak yediklerini ve bardakta kalan suyu şifa niyetiyle içtiklerini duyuruyordu.
Bazı haber kaynakları da toplantıya katılan anlı şanlı insanların sümüklü mendili bir birlerinden kaçırıp parçalara ayırıp yediklerini ve bunu büyük birlütuf olarak gördüklerini yazmaktaydı.
Çinliler yakın zamanda saatte 1000 km hız yapabilecek tren projesi üstünde çalıştıklarını dünyaya duyurdular.
Uzayın derinliklerine uzanan bilim adamları, güneşten 100 000 kat daha büyük bir kara deliği bulduklarını dünyaya duyururken, bizde ise kara kaplı kitaplarda bu bilgilerin yazılı olduğunu savunan kara cübbeli bir din adamı ,uzay çalışmalarının beyhude olduğunu, boşuna para harcandığını, kendisine 100 000 dolar verilirse uzayla ilgili her türlü bilgiyi yabancılara vereceğini anlatarak müntesiplerinin hayranlığını zirveye taşıyordu.
Ağız hijyeni konusuyla ilgili ürünlerin en fazla tüketildiği ülkeler hayat standartları yüksek olan gelişmiş ülkelerdir. Dolayısıyla diş fırçalama ve diş bakımına özen gösterme eğitimle ve gelişmişlikle ilgili bir durumdur.
Bundan 1400 yıl önce ağız sağlığına önem veren ve misvak kullanılmasını tavsiye eden Hz. Peygamberin ümmetinin günümüzde bu konuda sınıfta kaldığı malum bir durumdur.
Bu paradoksa rağmen, meclisin çatısı altında görev yapan bir milletvekilinin, batılıların Müslümanları uyuşturmak için flörürlü diş macunlarını piyasaya sürdürdüklerini, bu diş macunlarının beyni etkileyerek insanları koyun gibi yaptığını anlatması gelinen noktayı göstermesi açısından çok ilginçti.
Batı karşısında çağı yakalamayanların sığındıkları bu acizlik ifade eden savunma mekanizmaları derin bir kompleksin izahıdır.
XVII.yy itibaren akli ilimlerin medreselerden uzaklaştırılması ile başlayan süreç, cumhuriyet dönemiyle müspet yönde bir ivme kazanmış olsa da günümüzde yaşanan örneklere bakıldığında aklın yerine duygunun ve hamasetin ön plana geçtiği görülmektedir.
Son yıllarda dine karşı olan ilginin artması buna paralel olarak aklın rafa kaldırılması gayretleri "Dinde hassas, akıl ve mantaliteden noksan" sözünün sanki günümüz için söylendiğini hatırlatmaktadır.