Hani Bizden bir halt olmaz diyenler, hatta felaket üzerinden siyaset devşirmek isteyenler var ya
yuva olmaya devam ediyor.
Gazeteci, bilim insanına soruyor, Hocam Türkiyenin deprem riski yüksek olan bölgeleri nereler?
Sorumluluk ve irfan sahibi o hoca, Şu bölge şuradan daha emniyetli diyemem. Çünkü ülkemizin yüzde doksan ikisi
deprem kuşağı üzerindedir şeklinde cevap verdi.
Nasıl ki her insan aynı zamanda bir engelli adayı ise, bu
coğrafyada yer alan her şehir de müstakbel deprem sahasıdır.
Ne yani Doğu Anadolu deprem fay hattı kırıldı, şimdi İç Anadolu ve Egedeki fay hatları stres altında, tehlike artık o bölgelerde deyip sevinecek miyiz?
Elazığ ve Malatya bir defa daha gösterdi ki ateş düştüğü yer kadar, yurdun dört bir yanını da yakıyor.
Bedeli ağır oldu belki, ama millet olma şuurunu idrak ediyoruz artık
Çünkü biz insanız
Bu ülkede onlarca milyon insan, o gece Elazığ ve Malatya geceyi soğukta ayakta geçirdi diye sabaha kadar uyumadı, dışarı çıkıp çaresizce dolaştı.
Allaha şükürler olsun ki Türkiye, Soğuk havala
İstanbulumuzu terk edip artık Doğuya gidiyor şeklindeki
anlayıştan, tam da şairin dediği gibi Nerede aç bir insan görürsen işte o benim / Ne zaman sırtında küfesi, yorgun bir hamal görürsen işte o benim diyen merhamet bahçeleriyle
bezenen gönüllerin kat kat inşa edildiği noktaya geldi
Cuma gününden beri izliyoruz.
Bir yanda Elazığ ve Malatyada can yakan büyük depremin doğurduğu acı, telaş, endişe ve bir umut diyerek sağ
çıkarılmasını beklediğimiz enkaz altındaki depremzedeler
Beri yanda ise, tıpkı pusuya yatan sırtlanlar gibi bu en felaket günde bile ya siyasi rant peşinde koşan alçaklar ortada cirit atıyor!
Sırtlan bir tane değil ki
Sırf AK Partiye evvelemirde de Tayyip Erdoğana bindirmek için fırsat kollayan kimi çakallar da, sosyal medyada algı operasyonu yürüterek, yalan yanlış haberlerle milleti perişan etmeye çalışıyor.
Depremin olduğu 20.55ten itibaren gerek yerel bazda gerekse ülke çapında ilgili tüm kurumlar, Cumhurbaşkanı, bakanlıklar, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve sade vatandaş olağanüstü bir gayret gösteriyor.
Bir kişiyi daha canlı olarak enkaz altından çıkarabilmek için ne dondurucu soğuğa aldırıyorlar, ne akıllarına açlık susuzluk geliyor, ne de üzerinde durdukları enkazın kendilerine mezar
olabileceği ihtimaline aldırıyorlar.
Her biri ayrı ayrı elleri öpülmeye değer yiğit, yürekli ve sevgi dolu insanlar
İnsan Allahtan korkmuyorsa kuldan utanır ki, bu muhteşem çabaya gölge düşürsün, o güzel insanların çırpınışlarına halel getirsin
Fakat ne yazık ki ülkemizde bir grup var ki bulanlara insan demek, en hafif şekliyle insana hakarettir.
Nasıl bir halet-i ruhiye içindeyseler artık böylesi bir felaketten bile intikam malzemesi çıkarıyorlar!
Türkiye bir baştan bir başa Elazığ ve Malatyanın yaralarını sarmak için nasıl canla başla koşturdu, koşturmaya da devam ediyor.
Parti ayrımı olmaksızın tüm belediyeler imkanlarını sonuna kadar kullanıyor.
Yeter ki Elazığda ve Malatyada tek bir kişi sokakta soğukta aç ve sefil kalmasın
Kaldı ki devlet zaten teyakkuz halinde
Çocuklar harçlıklarını, berelerini eldivenlerini gönderdiler
Kadınlarımız her zaman olduğu gibi anne, kardeş, sevgili duygusuyla yüreklerini koydular ortaya
Devletin her ama her kademesi, cansiperane çalışıyor.
Gazeteci haber sunarken ağlıyor, enkazın altındak
depremzedeyle konuşan kurtarma görevlisinin gözyaşları
sel olup moloz yığınlarını ıslatıyor
Bakanlar konuşurken üzüntüden dudakları titriyor, sesleri kısılıyor.
Millet olarak kıyam ettik, Elazığ ve Malatya için Allahtan yardım diliyoruz.
Hep birlikte izledik işte
Gönüllü kurtarma görevlisi genç kadın, beton bloklarının altındaki hemcinsiyle kalp lisanıyla konuştu.
Onun adı, ne Türkçeydi ne de Kürtçeydi; o bizzat yüreğin sesi hatta pek çok coğrafyada artık yitip gitmiş olan insanlığa tutulan bir aynaydı.
Ya sivil toplum örgütleri
Evet; özellikle de gönüllü kurtarma ekipleri
Enkazın üzerinde hem de soğukta saatlerce, iğneyle kuyu kazar gibi sabırla bir imdat çığlığı duymak için can atan ya o insan evlatları
Televizyonlar iki gündür canlı yayın yapıyor. Allah aşkınıza hele o görüntülere bakıp söyler misiniz, orada hangi asker,
hangi polis, hangi itfaiyeci, hangi kurtarma görevlisi, hangi vatandaş kerhen görev yapıyor?
O manzaranın adı, görev gereği midir, yoksa insanlık ve merhametin ete kemiğe bürünmüş şekli midir?
Bu tablo, ölen insanlarımızı geri getirmeye yetmeyecek, ama bu tablo, bizi yarınlara öyle sağlam bağlarla kenetliyor ki bu toprakların evladı olmaktan bir kere daha onur duydum.
Tüm kalbimle inanıyorum: Benim ülkemde; bir ses bir çığlığa, o çığlık da dünyaya yetecek kadar büyük bir sevgi çığına dönüşüyor.
Çünkü:
Birader, işte bizi biz yapan bunlar
15 Temmuzda ülkemize, devletimize ve ismet-i haremimize tecavüze kalkışanlar için tankların altına yatan da aynı milletti, Elazığ ve Malatya da, korkma seni kurtaracağız diye yüreklere sıcaklık ve umut aşılayan da
İnanınız ki tüm dünya bu manzara karşısında şapka çıkarıp bize gıpta ederken, ne yazık ki bu topraklarda yaşayıp bu ülkenin ekmeğini yiyip suyunu içen ve hayasızca havasını teneffüs eden kimi zalimler, savaş esnasında dahi bir
düşman askerinin yapmaya asla tenezzül etmeyeceği alçaklığı yaptılar.
Bakın sosyal medya denilen lağım çukuruna, göreceksiniz ki o alçakların yazıp çizdiklerindeki ortak dil şu:
İftira
Hakaret
Kin
Nefret
Çok şükür ki bardağın dolu tarafı, boş tarafıyla mukayese edilemeyecek kadar göz doldurucu ve ümit verici
Bir deprem ülkesi olarak artık depreme karşı daha tecrübeli, daha bilinçli bir noktadayız. En önemlisi de artık daha çabuk hareket etme kabiliyetine sahibiz.
İnşallah bir de şu kentsel dönüşüm projesini ülke çapında en seri biçimde ifa ederiz, böylelikle şehirlerimizdeki çürük
yapıları temizler depreme dayanıklı yeni yerleşim birimleri imar ederiz.
Elbette emeği geçen ve canla başla mücadele eden herkese canı gönülden şükranlarımızı sunuyoruz
Bu arada Erzurumun Valisine, Belediye Başkanına, Kızılay Başkanlığına, AFAD
görevlilerine ve de tabii ki yardım için seferber olan
hemşerilerimize de hassaten teşekkür ediyoruz.