Fizik, kimya, edebiyat, barış, fizyoloji ve tıp alanında en iyilerin seçildiği Nobel Ödülü’nün ekonomi dalındaki sahibi Ermeni kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Prof. Dr. Daron Acemoğlu oldu.
Orhan Pamuk ve Aziz Sancar’dan sonra Türk vatandaşlarının kazandığı üçüncü ödülü Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun kazanması gururumuzu okşarken bir takım ön yargıları da göz önüne serdi.
Anayasamıza göre dil, din, ırk ve etnik yapı gözetilmeden Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağıyla bağlı olanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul edilir.
Bu gerçek doğrultusunda ülke sınırları içerisinde yaşayan ve bu tanıma uyan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.
Vatandaşlarımızı bu anayasal tarifin dışında ayırmak ve dışlamak anayasa hükümlerini yok saymaktır.
TC vatandaşı Prof. Dr. Daron Acemoğlu bu başarıya imza atarken ülkede kredi kartlarına getirilmesi düşünülen 750 TL’lik ek verginin tartışması yaşanıyordu.
İş öyle bir noktaya taşındı ki bir partinin genel başkanı bu parayı vermeyenleri Ermeni olmakla, Yunan olmakla itham etti.
Bu açıklamayı duyan Daron Acemoğlu’nun ne düşündüğünü merak ederken aklımıza Yunus Emre’nin “Sözü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz. Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede bir söz. Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı. Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz” mısraları geldi.
Ek vergi için düşünülen yöntemin tekrar görüşülmek için şimdilik geri çekileceği haberi bugün kamuoyuna duyurulurken dünya Daron Acemoğlu’nun başarısını alkışlıyordu. Ülke yöneticilerinin bu başarıyı takdir edip tebriklerini sunması başarıyı sahiplenmenin ve devlet adamlığının bir göstergesiydi.
Daron’un aldığı bu ödül, tüm insanlığın ortak paydada buluştuğu bir başarının öyküsüydü.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak ekonomik sıkıntılardan geçtiğimiz bu süreçte, ekonomi alanında alınan Nobel Ödülü başarısı gibi bir başarıyı da ülkemizin ekonomi alanında göstermesini temenni ediyor, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Biz bir kilimin desenleriyiz. Hepimiz ayrı ayrı kilime anlam katarız” sözünü hatırlatmak isteriz.
Sayın Başkan, biz sadece dış ülkelerde çalışıp Nobel ödülü alan bilim insanlarımızdan bahsedip haklı olarak gururlanıyoruz. Çok güzel. Peki bizim üniversitelerdeki bilim insanlarından, bir tanesinin bile bu ödülü neden niçin , bugüne kadar alamadıklarından hiç bahsedemiyoruz. Çünkü yok. Ama halkın büyük zaruret çektiği, 20 milyon insanın açlık, 48 milyon insanın da yoksulluk sınırının altında yaşadığı bu ülkede , bizim bu bilim insanlarımız, astronomik maaşlar, ücretler alarak astronomik bir hayat yaşıyorlar, saltanat sürüyorlar, lüks bir hayat yaşıyorlar, ama Nobel ödülü alan bir akademisyen, acaba neden çıkmadı ?. Bilim adamı alırken , tarikatçı, cemaatçi, şeriatçı, ülkücü, milliyetçi, Atatürkçü, eş, dost, hısım,akraba kriterlerine göre bilim insanı alırsan olacağı budur. Halbuki bilim insanı alırken, onun liyakatina, bilgisine, başarısına,tecrübesine, performansına bakarak , bu başarılı, çalışkan insanları üniversiteye sokmazsan , başarı da bekleyemezsin. 2016 yılından beri, 203 üniversite, dünyanın başarılı ,bırakın ilk 100-200-300-400 üniversitesi arasına, ilk 500'e giren bir üniversitemiz neden yok ?. Niçin yok ?. Her yıl G. Kore'den ilk yüze 3, ilk iki yüze 6, Danimarka'dan, her yıl ilk yüze 3 üniversite giriyor da biz de neden bir tane bile üniversite yok, neden ?. Neden bizdeki bilim insanları, bilimi teknolojiye dönüştürüp de katma değeri yüksek, bir Apple, bir Samsung gibi markaları üretemiyorlar neden, niçin?. Halbuki üniversitenin asli görevi bilimi teknolojiye dönüştürmektir. Sadece al açıp devletten para dileniyorlar. Halbuki milyar dolarlık laboratuarlar, teknoparkları var, ARGE nin yüzde 75' ini alıyorlar, geçende bir dostum, üniversitedeki bir prof'un, 130 bin TL maaş aldığını söyledi. Eğer doğruysa , yoksulluk, fakirlik çekip bu yüksek enflasyon altında inim inim inleyen bu vatandaşın parasına hem de çok yazık. Neden bu üniversiteler üretemiyorlar neden neden ?. Neden bunu yapmadıklarını, neden gece gündüz çalışıp üretmediklerini de kimse bunlara sormuyor. Sanki çiftlik gibi. Gece gündüz, durmadan çalışıp üretsinler bunu milletin refahına dönüştürdüler ki aldıkları o astronomik maaşı hak etsinler. Yoksa ... Selamlar.
Kredi kartı limitinden vergi alınmadı çok çok komik inanılmaz aptalca bir şeydi. BBP Li Mustafa boş adam olduğunu ispatladı zaten kızı kestirip yiyen bitişi vatandaşın halinden ne anlar. O adam olsaydınşimfiye kadar Muhsin başkanın cinayetini araştırırdı. Sarayın kapısında kemik bekleyen başka birisi olsa bu kadar yapar. Acınacak hale düşmüş Allah kimseyi bu hale düşürmesin. Nobel’den büyük gurur duyduk Ermeni Türk kürtt Laz çerkes diye bir şey yok hepimiz artık kız alıp vererek birbirimize benzemişiz. Ademoğlunun da belki nenesi Türk ve kürttür. Zaten 1071 de biz geldiğimizde burası boş değildi herhalde rom imparatorluğu vatandaşları da biranda yok olmadı herhalde zamanla kaynaşma olmuş. Zaten Osmanlı’ya bakarsak tüm padişahların annesinin Ukraynalı bulgar sırp olduklarını görürüz. Orhan bey bile Rus kızıyla evlenip bu işi başlatmış. Bizde nataşalarla devam etmişiz. Batıya seferlerde malkoçoğlu sadece kılıç sallamamış. Nice akıncı nice nice yabancı kızlarla evlenmiş. Bunları tarih kitapları yazmaz tabi.