ASAYİŞ Haber Girişi : 17 Kasım 2008 22:40

Yargı Şeriati

Yargı Şeriati

Yargının muhalefetiyle iş göremez hale gelen bir hükümet ve halkın taleplerine pranga vuran bir anlayış sükûneti bozuyor. Yargı eleştirilere bile padişahtan öte bir yaklaşımda. Kendi şeraitini tesis edip, ülkemizi bir yargıçlar cennetine ya da mezalimine çevirdiler.

 
Hukuk herkese lazımdır. Yargıçlara da hukuk gerek. Yargıçların verdiği kararlar, ulusal vicdanlarda ve uluslararasında kabul görmemektedir. Kendini hükümete muhalefet etmekle, CHP zihniyetini koruma ve kollamakla görevli addeder bir takım kararlar almakta, böylece de CHP?nin arka bahçesi görüntüsü vermektedir.

AHİM?den dönen bir kararla Yargıç, S.Karasu haklı bulunmuş ve Ülkemiz 41 bin Euro tazminata mahkûm edilmiştir. Bunu ülkemiz insanına fatura edilmemesi gerekir. Bu kararı yanlış veren, ideolojik şeraitini tesis eden yargıçlar vermelidirler.

Şeriat eşittir; hukuk düzeni demektir. Şeriat?ın kestiği parmak acımaz, demişiz.

Neden Hak herkese haktır. Hukuk her yerde bir düzen olarak uygulanmaktadır da ondan. İslam şeriatı demek de İslami Hükümlerin yürürlükte olduğu hukuk düzeni demektir. Yeryüzünde iki din devleti vardır bunlar; İsrail(Yahudi Şeriatı) ve Vatikan(Hıristiyan Şeriatı). Tam bir İslam Şeraitiyle yönetilen ülke yoktur.

Ülkemizde ise Kemalist bir despotluk vardır. Yargıçların ideolojisi vardır.Bu kemalist ideoloji ile halkın karşısında ve demokrasinin, çağdaş normların karşısında durmaktadırlar.

Hatta brifinglere açıktırlar. Derin bir yapı içerisinde kendilerine yer bulmuşlardır. Halkın yetki verdiklerine bakışları oligarşik bir tutum dâhilinde görülmektedir. Halka bakışlarına tarife de gerek kalmamaktadır. Gizli görüşmelerle ihdas edilen kararların karanlık noktalarına işaretler vardır. Ama o gizlilikleri açığa çıkmasına rağmen, tarafsızlığını koruyamayacağını bile bile kararlara imza atan yargıçlar bu ülkenin ayağına takoz olmaktan başka ne yapabilirler ki. Çağdaş dünya da bizi 3. Dünya ülkesi görüntüsüne gark edenler hesaplarını verebilmeliler. Halkın üstünde kendini görenleri halk vicdanın da mahkûm etmiştir.

Bu ülkede yargıçlarda bilimsel gerçeklerle hareket edebilmelidirler. Kamuoyu yoklamalarıyla halkın nabzını tutabilmeliler. Sırça köşklerden verilen kararların kendilerine kattığı katma değeri kendi idologyasında görmek yerine halkın çoğunluğunun görüşlerini dikkate almalılar. Verilen son kararlar Halka rağmen bu ülkede Laikliği koruduğunu sanan bir kaç yargıçlar görüntüsü verilmiştir.

Padişahlıkta bile bu kadar keyfilikler görülmemiştir. 600 kusur yıllık saltanat döneminde şu karar da adalet incitilmiştir denilecek bir leke Osmanlı?da yoktur. Kadılık, padişahlık v.s diye Osmanlıya küfretmeyi halka geçmişine sövmeyi, böylece de kendini takdis etmeyi, öğreten resmi ideoloji kalpazanları bunları bilmekteler.

Bakın, Yavuz Sultan Selim bir şeyden hiddetlenir. Ferman buyururlar: ? Tez bütün kafirlerin kelleri vurula? Bunu duyan Şeyhulislam Efendi bu kararın yanlışlığını bilmektedir. Ama Padişaha bunu lisanı münasiple anlatması gerekir. Şeyhul İslam?ın onamadığı ferman uygulanmazdı. Padişah, sabah namazında Şeyhulislam?ın ardında namaza durmuştur. Namazı kıldıran Şeyhulislam başlamış Fatihayı okumaya, ?Elhamdülillahi rabbil müslimin?, ?Elhamdülillahi rabbil müminin? Yani anlamı; ? müslümanların Rabbine hamdolsun demektir. Asıl okunuşu ise; ?Elhamdülillahi rabbil alemin?dir.Anlamı da; ? Alemlerin Rabbi Allah?a hamdolsun?dur. Yavuz Sultan Selim de: ? Tamam tamam fermanımı geri aldım, namazı kıldır.? Demişler.

Sadece müslümanların rabbi değil, Alemlelerin rabbidir Allah. La teşbih vela temsil ( Temsilde hata olmaz inş.) Şimdi de devleti laik ve kemalistlere has kılmak ve müslümanlara hayatı zindan etmek, onlara tahammül göstermemek, bahaneyle kelleri uçurmak anlamı taşımaz mı bu son AYM kararları. Kendilerinden başkasına hayat hakkı tanımak istememek, Kurtuluş Savaşında şehit olanları ve şehadetin çocuklarını cezalandırmak bu ülkenin manda bir yönetimde olduğunu gösterir haldir.

Kemalist ideolji bu son kararlarla iflasın eşiğine gelmiştir. Son çırpınışlarıdır. Bana çağdaş bir yaşama hakkı sunmayan, güven telkin etmeyen yargı kararlarını onamamızı ve tasvip etmemizi mümkün kılacak bir vicdanı baskı olamaz.

Bu ülke hepimizinse bize reva görülenleri Fransızlar K.Maraş?ta denediler ve Sütçü İmamları gördüler. Sayın yargıçlarda, bu ülkenin insanları olup, kendi ülke insanlarına haksızlık yapmışlardır. Kararları kimleri memnun etme adına ise, halkın bundan tiksinti duyduğunu belirtmek gerekir.

Verilen kararın hukuksal açıdan garabetine de girmeye gerek yoktur. Bu konu da hukukçularımızın görüşleri ortadadır. Anayasadan almadıkları haklarını kullanmaya kalkarak yeni bir şeriat ihdas etmişlerdir. Hukuk düzenini bozmuşlar ve kendi meşruiyetlerini sorgulanır hale getirmişlerdir.

Yargıçlar cumhuriyetinden, Halkın Cumhuriyetine geçişte bir Anayasa teşehhüdü miktarı zaman kaldı.
Yazının Orjinali için: