ASAYİŞ Haber Girişi : 08 Ocak 2010 17:39

VERSİYONEL SENDROM

VERSİYONEL SENDROM

VERSİYONEL SENDROM

 

     İnsan davranışları değişken bir yapıya sahiptir. Bir gün güzel ve hoş gördüğü hareketleri ertesi gün çekinceli ve ya agresif görebilir. Bu insanoğlunun doğasında var olan bir gerçektir. Bu gerçeği göz ardı edemeyeceğimizden dolayı, bu yazımız da günümüz insanının karşı karşıya kaldığı en büyük problemlerin de başı sayılan sendromu inceleme ihtiyacı hissettim. Sendrom ya da belirgi, birbirleriyle ilişkisiz gibi görünen, ancak bir araya geldiklerinde tek bir olgu olarak kendilerini gösteren bulgular bütünüdür. Bu, kalıtsal olabilir ya da edinsel nedenlerle de oluşabilir. Versiyonel sendrom dendiğinde yeni bir sendrom türü gibi görülse de ilk akla gelen korkusal boyutlu davranışların çeşitliliği ve sürekliliğinin şahıs üzerindeki çekim gücünü teşkil etmektedir. Bu tip sendromların kalıtsal olanları mevcut değildir. Bunlar sonradan, çevrenin birey üzerindeki etkilerinde ve ya doğaçlama denen aslında var olmayan soyut bazı kavramların egemenliğinde kendini göstermektedir. Çevrenin etkisi ile veya belirli arkadaş guruplarının tesiriyle kazanılan sendrom türleri, kişinin kendi çaba ve gayretleri ile ortadan kaldırılabilir.

     Aslında sonradan edinilmiş sendromların tümü bir hastalık olduğu gibi, fobi olarak da nitelendirilebilir. Pazartesi sendromu, Cumartesi sendromu, komşu sendromu, arkadaş sendromu, aşk sendromu, iş sendromu gibi çeşitlik gösteren sendromlar vardır. Hemen hemen bu tip duygusal ve tedirginsel korkuların tümü, şahısların iç dünyasında gizli olan çekincelerin dışa vurumudur. Bu vurum bazen etrafında ki dostları sıkıntıya düşürebildiği gibi aynı zamanda da üzebilmektedir. Söz konusu bu çekinceler öz güvenin yetersiz olduğu, kişinin psikolojik alan da yetersiz olduğu durumlarda daha sık görülen bir durumdur. Adını dahi anamadığımız ve erbabının oldukça iyi bildiği sendromların en kötüsü; sonradan kazanılan(edinsel nedenlerden dolayı) sendrom türleridir. Çünkü, bu tür sendrom türleri kalıtsal, doğuştan olmadığı için artık o hareket ve davranışlar yada duygular tekrar göstere göstere alışkanlık halini almaktadır. Bunu önleyebilmek şahsın kendi gayretlerinin çemberi içersindedir.

     Hastalıkların adına neyi koyarsanız koyun, toplumu oluşturan fertlerin bireysel davranış mekanizmaları düzgün işlemiyorsa, toplumu sancılı dönemler bekliyor olabilir. İç dünyasındaki bütün şüphelerden arınmış, bütün beklentilerinden tatmin olmuş, kendi dünyasıyla barışık insanlar yekdiğeri arkadaşlarına ve dostlarına ellerinden gelen yardımı yapabilmektedirler. Kafalarında soru işaretlerinin cenderesiyle sıkışmış bir beyin, davranışları kilitlenmiş bir bünye ve yalnızlık denizinde kendini bir başına hisseden insanların doğayla ve insanla barışık olmaları düşünülemez. İşte bu tür insanların gerek fobi ve gerekse sendrom hastalığının cenderesinde bir hayat sürmeleri kaçınılmaz olur. Tabi ki; bu da hayat kalitesini ve hayat aktivitesini düşüren en önemli ve en büyük olgularından sayılabilir. Bu tip bağlamsızlıklardan ve ikilemlerden, sendromlardan ve fobilerinizden kendi öz güveninizin rehberliğinde kurtulabilirsiniz. Her şey sizde ve sizin iç dünyanızda büyüttüğünüz sıkıntılarınızda gizli. Hani derler büyükler,”-Günahıyla sevabıyla bu benim hayatım, kimse karışmasın ben hayatımı yaşarım.” İlk bakışta işlerine, etrafındakilerin karışmaması temennisinde bulunulan bir serzeniş cümlesi gibi görülse de; aslında kişi bunu derken bir bakıma kendi öz güvenini de örneklemiş olmaktadır. Aklı başında, kişiliği ve karakteri oturmuş, yaşama sımsıkı bağlı, belirli bir eğitim seviyesinden geçmiş bireylerin kendini boşlukta hissetmeden Versiyonel sendromlarda dâhil bütün psikolojik kökenli fobi ve sendromlardan kurtulmaları mümkündür. Yeter ki, içlerinden geçen iyi ve hoş olan tüm dürtülere kulak versinler. Korkular ve sendromların en büyük düşmanıda, bireyin iç dünyasındaki kararlılığından doğan etkisel ve davranışsal silahlarıdır. Kişi bu silahlarını kullanıp kararını tam koyup,”-Ben bu fobimden ve sendromumdan kurtulacağım.” diye azmettikten sonra önüne hiçbir engel çıkamayacak ve birey bu savaşı zaferle kazanacaktır.

     İnsanlar genellikle içinde yaşadıkları zamanın ve mekânın üzerinden etkileşime maruz kalmaktadırlar. Özellikle günlerin etkisinde kalarak kendini kötü hisseden ve bu davranışın sürekliliği sonucunda sendrom halini alan tüm etkilerin; veya havanın durumunun bozukluğunu bahane ederek hayatına olumsuz etkiler katan insanların yaşam verimi ve kalitesi oldukça düşecek ve yok olmaya yüz tutacaktır. Oysaki yaşadığı her anın bir daha tekrarının olmadığının bilincinde olan bir birey, o anı hem doyumsuzca yaşayacaktır; hem de çevresini kuşatan dost, arkadaş, sırdaş ve sevdalılarının kıymetini bilip onları kaybetmemek için çaba sarf edecektir. Düşünsenize bir kere; toplum bu tip bireylerden oluşsaydı dünyanın hali nice olurdu?

 

     Dünyanın ve yaşamın sizi daraltmadığı; fobi ve sendromlarınızdan uzak, dostlarınızla doyumsuz tatta anlar geçirmeniz dilek ve temennilerimle…

Sağlıcakla kalın efendim.

 

Yüzünüz Hep Gülsün…