ASAYİŞ Haber Girişi : 24 Şubat 2009 16:10

VE İNSAN...

VE İNSAN...

İyiliğiyle, kötülüğü ve güzelliğiyle,  insan? Hayat haritasında yolunu bulmaya çalışan varlık. Bilinmezliği ile çözülmeyi bekleyen bir dünya halifesi. Halife derken sakın bu sözüm yanlış anlamayın, onun yeryüzünde ki eşsiz güzelliği, fikri ve aklı sayesinde ki yol bulma becerisidir onu halife kılan. Sözüm bu yönde algılanmalı. Ancak uzun zamandan bu yana anlatmak istediğim, fakat kendimin de anlamakta oldukça zorlandığım bir konu var ki o da insanoğlunun içinde boğulduğu menfaat olgusu. Bu hal karşısında boğulmakla da kalmıyor, yardımcı olmak ve kurtarmak için elinizi uzattığınızda bencillik elbisesini giyip elinizi nefretle geri itiyor. Nokta kadar menfaat karşısındaki durumuna bir bakın, virgülü bile hayrete düşürecek derecede bir kıvırma hali olduğunu göreceksiniz.

İnsanların menfaatleri karşısında onurunu, şerefini, arkadaşlarını, velhasıl sevdiği her şeylerini az bir müddet veya zaman da olsa satmaları beni şaşırtan ve hayrete düşüren. Ufak bir menfaatin karşısında eğilen bireyin düştüğü durumu isterseniz bir izleyin. Gülünç durumun içindeki halini temaşa edince; hayretler içinde kalıp yandaşlarınıza, sevdiklerinize nasıl aktaracağınızı dahi bilemeyeceksiniz ve kelimeler bile yetersiz hale gelecek bu olayı anlatmaya?

 

******

 

     Geçenlerde başımdan geçen bir olay, insanların diğer bireylerle olan münasebetlerinde ne kadar yavan ve ne kadar düzeysiz olduğunu anlamama yardımcı oldu. Elbette ki karşılaştığım bu olay, toplumu oluşturan bireylerin bütününü ilgilendiren bir hadise değil. İyi yürekli insanların varlığı da sabit, yaşanan güzel olayların şahitliği ile? Kesinlikle benim sözlerim onlar içinde değil. Yıllardır okuduğum bireysel ve toplumsal öğretilerin tümü, davranışların pratik senaryolar olmadan hayata geçirilemeyeceğini öğretti bana. Sadece teorik olarak elde edilen bilgilerin pratikten uzak yaklaşımları, yavan bir sonucu doğuracağı tezi bende kuvvetli bir rüzgâr etkisi yaptı. Beynimde fırtınalar kopardı açıkçası? Çünkü ben öğrendiğim öğretilerin içinde gördüğüm ?Her insanı kendin gibi bil. Sen iyi isen iyidir âlem, sen kötü isen ne yapsın âdem.?kaidesi hayatıma ışık tutmuş, bu ışıkla yolumu bulmuşumdur. Bilmem yıllardır yanıldım mı? Yoksa insan davranışları bir evrime mi uğradı? Bu mümkün değil. Niçin? Çünkü bunun olması için Yaratıcının yarattığı üzerindeki programı değiştirmesi lazım ki, oda geçmiş zamanlarda yaşamış insanlar için haksızlık olgusunu gündeme getireceğinden zor bir ihtimal. Davranışlardaki uçurumsal tutarsızlıklar hayatın bir cilvesidir desem; hayat çok acımasız ve bu cilveleri kaldıracak güçte değil? Sadece ufak yalanlardan ibaret desem; her yalan diğer bir yalana gebe... O halde tek bir şart kalıyor geriye; insan zaman ve mekâna göre değişik karakterler sergileyebiliyor. Bu karakterlerde onun ruh dünyasında gizli. Boşuna söylenmeyen bir söz kılavuzluk yapıyor bize.?Huyu güzel olsun.?

Evet; elimizde insanın iç dünyasının güzelliği ve zenginliğini tartacak ve ölçecek bir birim daha yok. Bu yüzden hiç birimiz bir başkasına senin ruhun güzel, senin ruhun hiç uygun değil diye bir ifade kullanamayız. Ancak ruhumuzun güzelliğini, hal ve hareketlerimiz dışa yansıtıyor.

 

******

 

     Bizi biz yapan değerler dünyamızın içinde var olan karakter boyutumuzun sınırlarını iyi çizmeliyiz. Çizilen bu harita, hayatımızın değişmez parolası olmalı. İçimizden gelen bizim için ve diğer bireyler için de hoş olmayan duygu, düşünce ve tutumları bastırmalıyız.

Tıpkı I Q testlerinde olduğu gibi iç dünyamızın da testsel bir sistemi olmalı. Ancak bu sistemin süzgecinden geçtikten sonra hal ve hareketlerimizi eyleme geçirmenin daha mantıksal ve daha akılcı olacağı kanısındayım. Siz buna otokontrol sistemi de diyebilirsiniz. Kim bilir; belki insan denen varlığın, bilmecesini çözmenin sırrı burada saklı?

 

     Hayatın sizi daraltmadığı ve sade ve sahte dostlukların hayatınızda yer almadığı anlar geçirmeniz dilek ve temennilerimle?

 

Yüzünüz Hep Gülsün!