GÜNCEL Haber Girişi : 13 Ekim 2008 22:04

Tek Yol İSLAM

Tek Yol İSLAM
Irkçı emperyalizm, ülkeleri bölmek için hep aynı yöntemi kullanarak etnik ayrılıkları körüklüyor

Barış için tek formül: İSLAM

Güngören, Diyarbakır, Altınova olayları, Dağlıca ve Aktütün Karakolu saldırıları, terörün yeni hedefinin kamuoyu psikolojisini bozarak, sokakları terörize etmek olduğunu gösterdi. Kanaat önderleri, uzmanlar ve sivil kuruluşlar dini, hayatın dışına çıkarmak için uğraşmak yerine, yüzde 99?u Müslüman bir ülkede çıkarılmak istenen ırkçı ayrımcılığa karşı etle tırnak gibi olan Müslüman Türk ve Kürt halklarının kardeşliğini öne çıkaran adımlar atılmasını istiyor.

Analiz Dosya - Ahmet Zeki Gayberi
17 Mehmetçiğin şehit edildiği hain Aktütün saldırısı ve Diyarbakır?daki polis otobüsü saldırılarının ardından terör, silah, baskı, intikam ve kan yine ülke gündemini esir aldı. Geçen seneki Dağlıca baskını ve Güngören olayları ile iyice tırmandırılan gerilim, Balıkesir?de sokağa indirilmeye çalışıldı. Aklı selim sahibi olmaya davet ederek Türkiye, 2002 yılına kadar neredeyse bitti gözüyle bakılan bölücü terörün son 5 yılda gösterdiği artış ile yeniden ayrımcı bir tuzağa çekilmek isteniyor. Balıkesir, Sakarya, Altınova, Güngören, Diyarbakır, Dağlıca ve Aktütün Karakolu baskını gibi olaylar terörün kentlere ve sokaklara indirilmek istendiğinin açık göstergesi.

Bu kan dursun artık
Masum insanların da hedef seçilmesi ve kamuoyu hassasiyetinin sürekli kaşınarak ikisi de Müslüman olan Türk ve Kürt halkları arasına ekilmek istenen nifak tohumlarına karşı, siyasilerden sivil toplum kuruluşlarına kadar herkese büyük görev düşüyor. Saldırıların üst üste gelmesi, Balıkesir?deki gibi çok basit insani sürtüşmelerin bile toplumsal bir ayaklanmaya dönüşmesine neden oluyor. Her gün gelen şehit haberleri, sokaktaki insanı da terörize etmeyi hedefliyor. Yetkililerin karakollar için maliyet eksikliğini öne sürüp sonra bunu yalanlaması, olaylarda ihmali veya zaafı bulunanların ortaya çıkarılamadan, sadece OHAL?in tekrar getirilmek istenmesi vatandaşın kafasını daha da karıştırdı. Kamuoyu, palyatif çözümler yerine köklü bir şekilde kardeşliğin ve barışın tesis edilmesini, daha fazla kanın dökülmemesini istiyor.

Örgüt tek merkezden yönetilmiyor
PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanması sonrası örgütün uzun süre sessizliği terörün bittiği şeklinde algılanırken ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali PKK?yı yeniden canlandırdı. İşgalin ardından birçok devletin istihbarat biriminin taşeronluğunu üstlendiği iddia edilen örgütün eylemlerinin arkasında da hangi ülkelerin ve kesimlerin olduğu her zaman kestirilemiyor. Tek elden yönetilmeyen örgütün kentlere yaymak istediği terör hamlesini tersine çevirmek ise bölgeye yapılacak ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve moral yatırımlara bağlı. Örgütün elindeki kozların alınarak, Müslüman Türk ve Kürt halklarının kardeşliğini öne çıkarmak gerekiyor.
En büyük toplumsal maya olan dini, hayatın dışına çıkarmak için yasaklar ve engeller koyanların, şapkalarını önlerine koyarak yüzde 99?u Müslüman bir ülkede çıkarılmak istenen nifak tohumlarına karşı dinin barışçı ve kuşatıcı mesajlarına sarılması gerektiğinin altını çizen kanaat önderleri, uzmanlar ve sivil kuruluşlar, bu konuda herkesi göreve çağırıyor.

BALIKESİR PROVOKASYONU
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlumder), Aktütün Karakolu baskını ile gündemden düşürülen çok yeni bir olay olan Balıkesir Altınova'da 2 kişinin ölümüyle sonuçlanan kavga sonucunda, bölgeye heyet gönderdi. MAZLUMDER İstanbul inceleme ve araştırma heyetinin, yaşanan olaylar ile ilgili hazırladığı  raporda, ?gençler arasında kişisel nedenlerden dolayı çıkan bir kavga neticesinde iki kişinin ölmesi sonucu kötü niyetli ve ince hesaplar güden kişilerce olay provoke edilerek Türk-Kürt çatışması haline çevrilmiştir. Olayla hiçbir ilgisi olmayan insanlar sadece Kürt olmaları sebebiyle saldırıya maruz kalmıştır? denildi.

Raporda özellikle, bazı basın yayın organlarının, olayları haberleştirirken barışa dönük bir dil kullanmak yerine çatışmaları kışkırtıcı bir dil kullanması eleştiriliyor. Türkiye?de alışılageldik şekilde her terör olayının ardından, terörün kökünün kurutulacağı yönünde söylemlerde bulunulur. Yurdun dört bir yanındaki şehit cenazelerinde, hep sloganlar atılır.
Sözün yerine silahın, barışın yerine kanın, kardeşliğin yerine husumetin ikame edilmeye çalışıldığı bu provokasyon olaylarında, bu toprakların binlerce yıllık geleneği ile zerrece örtüşmeyen ayrımcı söz ve politikalar yerine, İslam mayasının en büyük yapıştırıcı unsur olduğunu hatırlamamız gerekiyor.

Provokasyonlar yeni değil
Türkiye?nin demokratikleşme sürecinin planlı saldırılarla baltalanmak istenmesi yeni bir şey değil. Karakol baskınları ve sokağa inen her terör olayının ardından 2002?de kaldırılan OHAL de yeniden tartışmaya açılıyor. 25 yıldır süren terör, her kritik dönemde yeniden tırmandırılıyor. Yeni Terörle Mücadele Yasası'nın tartışıldığı 2005 yılında meydana gelen olaylar, bugüne de ışık tutuyor:

21 MART Mersin: Nevruz kutlamalarında bayrak provokasyon yaşandı.
2005 NİSAN Trabzon: Linç girişimi ve uzun süren olaylar.
2005 EKİM ayında Van ve Hakkari?de onlarca patlama yaşandı.
2005 KASIM Şemdinli: 2 astsubay ile bir PKK itirafçısının katıldığı kitapçının bombalanması olayı.
2006 MART Diyarbakır, Batman, Van: Çıkan olaylarda çoğu çocuk 7 kişi öldü.
2006 MAYIS?ında kanlı Danıştay saldırısı gerçekleşti.
2006 EYLÜL Diyarbakır: Termos bombasıyla yapılan saldırıda çoğu çocuk 11 kişi öldü. Konya Bozkır ve Balıkesir Cunda?da Kürt kökenli vatandaşlara linç girişimleri tertiplendi.
2007 MAYIS Ankara: Tezkere tartışmalarının hızlandığı günlerde Anafartalar Çarşısı?nda patlayan bomba, 7 kişiyi öldürdü.
2007 EYLÜL Ankara: Kurtuluş otoparkında 300 kilo TNT yüklü minibüs bulundu.
2007 EYLÜL Şırnak: Beşağaç köyünde minibüs taranarak 12 vatandaş öldürüldü.
2007 EKİM Şırnak: Gezici askerî birlik saldırıya uğradı, 15 asker şehit oldu.

AÜ İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu:

Din adamları bölgede cirit atmalı!

Toplumumuzun çimentosu İslam?dır ve bundan da asla vazgeçilemez. Ancak İslam dünyasını parçalamak için ırkçılık ve mezhebi ayrılıklar körükleniyor. Irkçılığın ve mezhepçiliğin kökünün kazınması lazım. Terörün ayrılıkları körüklemek gayesi taşıdığını biliyoruz. Solculara, emperyalizm ve Kapitalizm karşıtlarına, insancıl olarak yaklaşılmalı. İnanmayan insanlarla, zulme karşı, adalet için bir araya gelmemiz akidede de bir araya geldiğimiz anlamına gelmez! Bölgenin birliğinin ve kardeşliğinin unutulmaması, vurgulanması gerekir. PKK kesinlikle kullanılan bir örgüt. ABD olmadan bunu yapması mümkün değil. Osmanlı döneminde farklı dinlere sahip insanlar en yüksek devlet mevkilerine gelebilirdi. Bugün de İslam Coğrafyasında, ufak tefek sürtüşmeler olsa da Müslüman olmayan unsurlar da özgürce yaşayabiliyor. Ancak Endülüs?te (İspanya) bugün bir tek Müslüman bulamazsınız. Bugün ABD ve AB bir ümmettir. Bizim ümmetimiz hazır ama kuramıyoruz bir türlü. Devlet de iki yüzlülükten vazgeçmeli. İşine geldiğinde dini kullanıyor. İşine gelmediğinde de dini almıyor. Sosyologların ve din adamlarının Güneydoğu?da adeta cirit atması lazım.

İlahiyatçı Doç. Dr. Nedim Urhan:

İslam?a sarıldıkça bölünmeyiz!

Toplumumuzun altyapısını İslam oluşturuyor. Bugün yaşanan sorunların temelinde, inananların Kuran, Sünnet ve İcma?nın dışına çıkması var. Küçüğe sevgi, büyüğe saygı gibi en temel sosyal değerler bile aşınıyor. Dolayısıyla birlikte yaşamak daha da güçleşiyor. Herkes kendini düşünüyor. Oysa ki Müslüman, bencillik yapmaz kardeşini de düşünür.  İslam?ı iyi bir şekilde yaşamadıkça bütün insanlar huzursuzdur, mutsuzdur, umutsuzdur? Gelinen noktada İslam?ın yaşanması için her türlü ortamın sağlanmadığı, dinin hayatın dışına çıkartılmak istendiğini gözlemliyoruz. Halbuki dini alanlarda özgürlükler sağlandıkça, İslam?ın yapıştırıcılığı, barışı ve birlikte yaşamı tesis ettiği görülecektir.

Mazlumder İstanbul Şube Yönetim Kurulu üyesi Taner Ayaz:

Etnik çatışmaya dikkat!

Aktütün öncesinde Dağlıca? da ve sonrasında Diyarbakır?da bu tür olayların yaşanıyor olması şiddetin acı yüzüdür. Bu anlamda yeni tezkere ve maddi kaynak talepleri askeri ve istihbari zaafların üzerini örtmemelidir. Balıkesir Altınova?daki olaylarda da, gençler arasında kişisel nedenlerden dolayı çıkan bir kavga neticesinde iki kişinin ölmesi sonucu kötü niyetli ve ince hesaplar güden kişilerce olay provoke edilerek Türk-Kürt çatışması haline çevrilmiştir. Toplumsal barışı tehdit eden zincirleme gelişmelerin sinyalleri olan bu olaylar karşısında tüm toplumsal aktörleri sağduyu ve aklıselime davet ediyoruz.

İslam Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman:

En önemli bağ Müslümanlıktır

İslam?a soğuk bakanlar, dinin ayırıcı bir şey olduğunu, onun yerine vatandaşlık bağının daha güçlü bir bağ olduğunu iddia ettiler. İnsan hakları, kağıt üzerinde o hakları tanıdığın zaman oluyor, yoksa olmuyor. Vatandaşlık haklarını koyarken, bazı şeylerin altına şerh koyarsan o zaman olmaz. Halkın büyük kısmı Müslüman?dır. En önemli bağ Müslümanlık bağıdır. Azınlıkları ve İslam?a inanmayanları da bağlayacak olan şey budur. En merhametli din İslam?dır. İslam?ın şemsiyesi altına giren herkes, Türkiye?de azınlık dahi olsa rahatça yaşayabilir. İslam devre dışı bırakıldığında bu ülkede bölücülük başlar, azınlıklar kaçmaya çalışır. Dinin bu kapsayıcılığını görmek gerekir.

TBMM İnsan Hakları Komisyonu eski Sözcüsü A. Faruk Ünsal:

Dikkatli olalım

Tezkere öncesinde meydana gelen terör saldırıları, meydan okuma saldırıları gibi. Gündüz yapılması, önemli bir zaaf olduğunu ortaya koyuyor. Belli kesimler Türkleri, Kürtlere karşı kışkırtmaya çalışıyor. Dikkatli olmak lazım. Yüzyıllarca beraber yaşamış milletlere bundan daha büyük kötülük yapılamaz. Kürtlerin büyük kısmı, ülkenin Batısında yaşıyor. Etnik kökenli PKK terörü, bölgedeki Türklerden çok Kürtleri vurdu. Aynı dini, aynı ülkeyi paylaşan insanlar karşı karşıya getirilmek isteniyor. Mesela İstanbul, dünyadaki en büyük Kürt şehridir. Çok tehlikeli bir oyun bu. Son günlerdeki ayrışmaya yönelik olayların yaygınlaşacağını düşünmüyorum. Çünkü Evlilikler ve göçlerle iki toplum tamamen iç içe geçmiştir.

Karakol baskınları 23 yıldır sürüyor
- 25 Ekim 1985 Hakkari-Serin karakolu :   9 şehit
- 4 Ağustos 1991 Şemdinli-Samanlı karakolu : 10 şehit
- 10 Eylül 1991 Hakkari- Çobanpınar karakolu :   6 şehit
- 7 Ekim 1991 Hakkari- Taşlıtepe karakolu : 11 şehit
- 25 Ekim 1991 Çukurca-Çınarlı ve Çayırlı karakolları : 17 şehit
- 25 Aralık 1991 Şırnak-Dereler Bölgesi  :   7 şehit
- 15 Mayıs 1992 Şırnak-Taşdelen karakolu : 27 şehit
- 26 Mayıs 1992 Hakkari-Üzümlü karakolu  : 15 şehit
- 30 Ağustos 1992 Şemdinli-Alan karakolu  : 20 şehit
- 13 Aylül 1992 Şemdinli-Aktütün karakolu  : 25 şehit
- 29 Eylül 1992 Şemdinli-Derecik karakolu  : 28 şehit
- 2 Temmuz 1993 Şırnak-Çelik karakolu : 16 şehit
- 23 Ağustos 1993 Iğdır-Sultantopu karakolu : 14 şehit
- 25 Eylül 1993 Van-Kanalga karakolu : 12 şehit
- 15 Haziran 1995 Şemdinli-Ortaklar karakolu : 15 şehit
- 4 Haziran 2007 Tunceli-Pülümür Kocatepe karakolu :   7 şehit
- 21 Ekim 2007 Dağlıca-Karakolu : 13 şehit
- 3 Ekim 2008 Aktütün-Karakolu : 17 şehit
 
milligazete.com.tr