ASAYİŞ Haber Girişi : 11 Ağustos 2009 23:20

Nakıs Camiler

Nakıs Camiler

Bilirsiniz dinimizde camiler (mecazi olda da) Allah?ın evi kabul edilir. Bu yüzden mimarisine, süslemesine, minaresindeki şerefesine kadar her şeyine dikkat edilir. İnsanların gözünde cami, Allah?ın yüceliğini ifade ettiği için ona layık bir şekilde inşa edilmelidir.

Biz Rizeliler bu noktada çok hassasız galiba. İster şehirde olsun ister köylerde tüm camilerimiz süslü ve cami mimarisine uygun. Kubbeli olmayanlar çok az. İç bezemeler ise hepsinde ayrı bir güzel. Çoğunun minaresi var. Hatta bizim Dumankaya Köylüleri minareye iki şerefeyi az görmüşler, üçüncüsünü kondurmuşlar. Kubbe ayrı bir heybetli durmuş, minare ayrı. Güneysu?dan baksan görünür yani.

Biz Rizeliler cami yapmasını çok seviyoruz, namaz kılsın ya da kılmasın herkes bir şekilde bu inşaata katkı sağlıyor. Duvarlar tamamlanıp minare konulunca iç süslemelerine geçiliyor. Gelsin çiniler, mermerler, ahşaplar. Renk renk karanfil, gül, yaprak desenleri. Allah, Muhammed, dört halife, Hasan, Hüseyin ve nice hat yazıları. Süs olmadan cami olmaz bizde.

Dış mekânı da güzeldir Rize camilerinin. Küçük bir bahçe, bay bayan lavaboları, yanında sade ve huzurlu bir mezarlık. Sanırım bu izlenimlerim yüzünden Niksar?daki gariban camiyi görünce bu kadar yadırgadım.

Tokat?tan dönüyoruz, akşam namazı için Özdemir yolunda bir camide durduk. Küçük, ev tipi, çatılı bir cami. Abdest alacağız, gel gör ki bayan lavabosu yok. Erkekler sırayla abdeste koyuldu, biz ne yapacağız? Hemen yanda, camiye bitişik imam lojmanı var. Kapısına vuruyoruz. Dışarıdan bir bayan geliyor (galiba misafirlikten dönüyor) kucağında bir bebek.

? Kimi aradınız?

?    Selamun aleyküm kardeş, abdest alacaktık, müsaade var mı?

?     Dışarıda alın.

?    Ama erkekler alıyor, ortalıkta nasıl abdest alırız?

?     Benimde erkek misafirlerim var, şimdi onlar abdest alacaklar.

(Ne alakaysa? Sanırım yabancıyız diye genç hanım tedirgin oldu. Haklı tabi, akşamın bir vakti.)

?    Bari bir sürahi verin de suyu buraya taşıyalım.

?     Olmaz. Erkeklerden sonra alırsınız abdestinizi.

Baktım bana gelmeye başladılar, ?Kardeş? dedim ?Biz de Diyanet personeliyiz, altı üstü abdest alacağız.? Kızdım döndüm geriye. Erkekler şadırvanın başında sohbet halindeler. ?Affedersiniz? dedim ?Abdest alacağız, uzaklaşır mısınız??

Sağ olsunlar gittiler hemen. O kadar hızlı abdest aldım ki farzları olmasa kimse abdest aldığımı anlayamaz. Allah affetsin.

İçeri girdim. Bu ne?

Caminin içi kireç gibi bembeyaz, ne bir yazı ne bir süs. Kenarda kocaman gri bir soba. Bir minber tahtadan; mihrab beyaz bir oyuntu sadece.

Nasıl olur? Bizim Rize?nin dağlarındaki camiler bile çiçek çiçek, gül gül. Oyma oyma mihrabı, minberi. Işık ışık avizeleri.

Bu ne gudubet cami. Neyse ki bayanlar için kılma yeri düşünmüşler. Kıldık, Allah kabul etsin.

Çıkarken imama bir not bırakıyorum karşılaştığım zorluğu anlatan. İnşallah dikkate alır. İlçe Müftüsünün adını da notlarımın arasına yazıyorum.

Daha önce de buna benzer bir olay başıma gelmişti. O zaman Batman?daydım. Konakladığımız caminin bayan lavabosu yoktu, en yakın resmi kurumun lavabosunu kullanmıştık. Fakat burası Karadeniz ve işlek bir yoldayız. Giderken caminin adını alayım dedim, ortada ne bir tabela ne bir yazı.

Tekrar yola koyuluyoruz.

Ordu-Giresun arası bir yer. Yatsı namazı için durduk. Cami kapalı; ama sağ olsun imam altta bir odayı mescit yapmış, dört kişi ancak sığar. Abdesthaneler arka tarafta; ama gel gör ki tuvaletlerin hiçbirinin ışığı yanmıyor. Zifiri karanlık. Tuvaletlerin birinin çeşmesi şarıl şarıl akıyor, bozuk anlaşılan.

Aklıma çeşmeyle ilgili bir anım geliyor.

Mesleğimin ilk yılı, yatılı belletmenim. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Şevki AYDIN Bey teftişimize gelmiş, şöyle bir kursu geziyor. Alttaki lavaboların musluklarından biri su akıtıyor hafif hafif. Gözü ona takılıyor hocanın, yanına çağırıyor beni.

? Kızım neden bu lavaboyu tamir ettirmiyorsun?

Şaşkın şaşkın yüzüne bakıyorum ?Hocam, o lavabodan da ben mi sorumluyum. Vakıf tamir ettirsin.? (Kursun bir müdiresi var, ayrıca vakıf personelleri de cabası. Ben zurnanın son deliği.) Hoca kızıyor: ?Sen bu israfı engellemezsen öğrencilerine israfla ilgili nasıl vaaz vereceksin?? Çok merak ediyorum, bu caminin imamı şarıl şarıl akan musluğa inat cemaatine israfla ilgili vaaz veriyor mudur acaba?

Caminin abdest alınacak bölümü perde ile ikiye ayrılmış, yarısı baylara yarısı bayanlara. Yalnız yanı kapatmışlar da arkayı açık unutmuşlar. Yandan gelene na mahrem arkadan gelene mahrem. İşte o zaman Karadeniz?e geldiğimi anladım, tam Laz mantığı.

İşin şakası bir yana, yapılar taşıdıkları değerleri yansıtır. Madem bir ibadethane yapıyoruz, o halde dört dörtlüğe en yakın şekilde bina edelim. Osmanlı ilk fethettiği yere, şehrin tam ortasına muazzam bir cami inşa edermiş. Mimarideki estetik,  süsteki incelik ve görünüşteki azamet ile gayri müslimlerin dikkatini çekermiş.

Camiler İslam?ın simgeleri. Olmazsa olmazları var. Mesela minaresiz cami olmamalı bence. Minare vahdetin mümessili. Kubbesiz cami de olmamalı. Kubbe bir Osmanlı geleneği, ayrıca İslam?ın şekil felsefesinin simgesi. Camiler süslenmeli; çünkü amaç Allah?ın yüceliğini ve Cemalinin güzelliğini yansıtmak. Mezarlıklar camilerin gölgesinde yapılmalı, mevtalar Kur?anlarla, dualarla şad olmalı.

Cami inşası tuğla, çimento, demir yığınından öte bir şeydir. Cami inşa etmek bir medeniyet inşa etmektir. Lütfen bu noktada daha hassas olalım