GÜNDEM Haber Girişi : 15 Aralık 2019 22:05

Erzurum Ne Kadar Uzak? -1-Prof. Mehmet Alpertunga AVCİ

Erzurum Ne Kadar Uzak? -1-Prof. Mehmet Alpertunga AVCİ
Hayli zamandır -Erzurum özelinde- dudağımı ısırarak mukabele ettiğim bir aymazlığa tahammül edemediğimden bu paylaşımı yapıyorum.
Artık ne zihnimi saran sorulara iyi niyetli yanıtlar bulabiliyorum ne de kabaran
yüreğimi ümitle avutabiliyorum.
Zira şehrimin zalimane örselenişine, kimsesizliğe terk edilişine ve mücrim
muamelesi görüşüne sabredecek takatim kalmadı. Her mecliste yeri geldiğinde “serhat şehri”, “doğunun sınır taşı”, “dadaşlar diyarı”, “Anadolu’nun kilidi” benzeri şekillerde tazim ve takdir edilen bu kadim şehrin yalnızlığıdır asıl olan.
Süslü irattan öteye gitmeyen bu methiyeler ne muamelede ne de nimette karşılık bulabilmiş değildir.
Aksine mübarek arzında kimi azıklananlar, ilk fırsatını bulduğunda ondan yüz çevirmekten ve hatta onu tahkir ve tezyif eder şekilde anmaktan geri durmazlar.
Çoğu yakarışına kulak tıkanan ve yoksunluğundan göz kaçırılan bu kadim şehir, hamasetle değil hakikatle muamele görmeye yaraşır değere ve öneme sahiptir. Zira
Erzurum zannedildiği gibi ne sade bir ildir ne de bir mevki. İffettir, güvendir,
sadakattir, merhamettir. Anadolu kısrağının şanlı yağız tayı, Yesevî Dergâhının Alpereni, can bargâhının aşığıdır. İrfana, hamiyete, cesarete, medeniyete zemheride
sürgün verendir. Hasılı ibretlik tarihtir, aydınlık yarındır, sarsılmaz inançtır Erzurum.
Kimisi övünç ve kimisi sitem dolu bunca söze sebep olan, Erzurum’a yaptığım son dört uçak seyahatinde yaşadığım olaylar silsilesidir. Uzunca bir zamandır tüm
hemşehrilerimizin malumu olduğu üzere Erzurum’a yapılan uçak sefer sayısı azaltılırken ücret tarifeleri ters orantılı ve kayda değer şekilde artış göstermiştir. Ve hatta civar illerden yapılan seferlere kıyasen kısa bir göz atılacak olursa, bu dramatik
durum ücret farklılığı noktasında daha bir anlamlı hale gelecektir.
Fakat yaşadığım olayın bu durumun farklı bir boyutu olduğunu belirtmek isterim.
İstanbul’dan Erzurum’a yaptığım son dört uçuşun biletlemesi THY’den yapılmış olmasına rağmen, operasyonel nedenler gerekçe gösterilerek Anadolu Jet ile seyahate mecbur bırakıldım. Mütemadi hale gelen keyfiyetin makul gerekçesini
ve neden Erzurum uçuşlarına bu değişikliğin ekseriyetle denk geldiğini kabin amirlerine sorduğumda, aldığım cevap “Şikayetinizi rapor edeceğiz. Size en kısa zamanda geri dönüş yapılacaktır. Bu durumdan dolayı özür diliyoruz” şeklindeydi ve aldığım her bir elektronik ileti de kelimesi kelimesine ve noktası virgülüne basmakalıptı.
Son uçuşumda nezaket sınırlarını da zorlamak suretiyle ve ancak terk-i edepten sakınarak, kabin amirine operasyonel nedenlerin arkasına saklandıklarını ve Erzurum’a yönelik bariz bir kastın varlığına kani olduğumu yüksek bir sesle ifade
ettim. Elbette ben de bu durumun uçuş ekibinin ihtiyarında olmadığını gayet iyi biliyorum. Ve tabi ki Anadolu Jet adlı firmanın THY’nin bir iştiraki olduğunu ve pek çok uçuşu gerektiğinde ortak gerçekleştirdikleri bilgisine de vakıfım. Ve fakat
firma tercihinin müşterinin ihtiyarında olduğu gerçeğinin hiçe sayılmasından
ve firmanın tek taraflı ve müşteri tercihi hilafındaki bu tasarrufundan kaynaklı yolculardan uçuş ekibinin hissedeceği kuvvetli tazyikin, keyfiyeti üstlerine ve hatta karar alıcılara iletmesine vesile olacağını da biliyordum.
Ancak ne acıdır ki havayolu şirketinin bu umursamazlığı yanında diğerlerinde olduğu gibi bu uçuştaki serzenişime de bir kişiden bile cılız bir sesle dahi olsa destek bulamadım.
Hatta bir kısımlarının benden kaynaklı memnuniyetsiz homurdanmalarını duymazdan geldim. Bir Erzurumlu olarak beni derinden örseleyen bu durumun umarsızca kabullenilmesi hem hak arama hem de şehir bilinci noktasında beni çaresiz bir şaşkınlığa düşürdü. Beni asıl yaralayan işte tam da bu oldu.
Eğer bizler bizim olanın lütuf değil hak olduğunu hukuk düzeni içerisinde
dillendirmezsek, adam sendeci bir ruh halinde yaşarsak nasıl olur da tekâmül eder de beklediğimiz hürmete mazhar oluruz? Biz haklarımıza, kendimize, bizim olana
sahip çıkmazsak nasıl olur da biçare dillendirilen “Sahipsiz memleket” söylemini dimağlardan kazıyabiliriz?
Erzurum’un sorunu yalnızca bir uçak seferine indirgenecek kadar sığ değil elbette. Bu yalnızca bir sonuç. Erzurum’un sorunu vefasızlık, yalnızlık ve boş vermişliktir. Bir işim olsun diye Erzurum’da memuriyete gelen pek çokları, denkleri sırtlarında ve kaçma yolları akıllarında il sınırından girerler. Kaçar gibi giderler, sitem ve ilençle terk ederler bin mihnetle geldikleri bu aziz şehri. Görevlendirmeyle veya zorunlu görevle gelen kimileri idam mahkûmu misali işlediği cürmü sorgular,
müsebbibi olan günahlarının muhasebesini tutar, kapılar çalar eşikler aşındırır, bir sebep ve yol bulunca da zerre miskal minnet duymadan yürekleri ve hatıraları viran
eder de giderler.
Zannedilmesin ki yalnızlığın kaynağı farklı illerden gelenlerdir. Bilakis pek vefalı dostlarımız, yarenlerimiz de yok değil Erzurum’a sevdalı olup da zemherisine sabır
ve sevgi ile göğüs germemiş olsun.
Haddizatında değme Erzurumlulara sadakatte ve düşkünlükte dudak ısırtırlar. Nice hemşehrilerimiz de vardır ki soğuğunun çetinliğine, insanının kabalığına, uzaklığına ve daha nice yersiz bahaneye sığınarak fırsat kollar kaçıp kurtulmak için. Ne yazık? Kaçıp kurtulmak! Neden, kimden, nereye? Anılardan mı, köklerden mi, kendinden mi?
Erzurum’da kalmakta sebat eden hemşehrilerimizden kimileri de vekil, bürokrat kapısını kişisel çıkar ve ikbal saikiyle aşındırır. İster, anlatır, yakınır, dövünür, övünür. Yalnız, bu serzeniş seansları özünde bireyseldir.
Kendisi için ister, kendisini anlatır, kendi dertlerinden yakınır, kendi acısına dövünür, kendi başarıları ile övünür. Bütündeki payını ve mesuliyetini değil, kendi payındaki büyüklüğü ve menfaati öne kor.
Sonra çıkar da Erzurum’un dertlerini sayar, söyler; bakar olmaz koyup kaçar.
Bu toplumsal gerçeklik ve boş vermişlik Erzurum’un iktisadi ve sosyal verileri noktasında da kendini gösterir. En temel olanlarına TÜİK verileri ışığında değinmek istiyorum.
2018 yılı itibarı ile Erzurum’un toplam nüfusu 767.448’dir.
Bu rakam Türkiye nüfusunun binde 9’una denk geliyor. Kilometre kareye
Türkiye genelinde 107 kişi, Erzurum’da ise sadece 30 kişi düşüyor. Yıllık nüfus artış hızımız Türkiye geneli ortalamanın % 65 altındadır.
Erzurum’un yüzölçümü bakımından Türkiye’nin dördüncü büyük şehri olduğu dikkate alındığında bu rakamlar daha da anlamlı hale geliyor.
Bir zamanlar Erzurum hayvancılığın merkezi idi. En azından öyle bildik ve öğrendik. Bugün Türkiye genelinde sahip olunan büyükbaş hayvan sayısı bakımından Erzurum’un payı % 4 ve küçükbaş hayvan sayısı bakımından % 1’dir. Yine Türkiye genelinde Erzurum’un toplam tahıl üretimindeki payı binde 5 ve toplam işlenen tarım alanları içerisindeki payı da % 2’dir. Bu rakamlarla
değil memleketi, kendimizi dahi doyurmamız ne kadar mümkün? O da meçhul.
Palandöken ve kış turizmi ile övünürken, Erzurum’a 2018 yılında yalnızca
510 yabancı kişi gelmiştir.
Bu da Türkiye genelinin yüz binde 1’ine denk gelmektedir.
Bu demek oluyor ki Türkiye gelen yüz bin yabancıdan yalnızca biri Erzurum’u
tercih ediyor.
Orta Asya Türki Cumhuriyetlerine, Kafkas coğrafyasına ve İran’a yakınlığına rağmen, Erzurum’un dış ticaret hacmi de hiç iç açıcı değil. Türkiye geneli ihracatı içerisinde Erzurum’un payı yüz binde 9, ithalat içerisindeki payı ise on binde 2’dir. Bu da demek oluyor ki yarattığımız değerden ve ürettiğimiz üründen daha fazlasını
tüketiyoruz. Bu rakamların nihai sonucu olarak kişi başına gelir de Türkiye ortalamasının % 50 altında kalmaktadır. 2017 itibarı ile Erzurum’da kişi başına
gelir 23.000 TL olup Türkiye genelinde kişi başına gelir 39.000 TL’dir. Yani Erzurum’da mukim bir kişi Türkiye ortalamasının 16.000 TL altında yıllık gelir
elde etmektedir.- devam edecek
Etiketler : yazar
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.