SAĞLIK Haber Girişi : 21 Ekim 2010 01:43

Başörtüsü'nde Sınırlama Kabul Edilemez

Başörtüsü'nde Sınırlama Kabul Edilemez

AK Parti grup başkanvekillerinin başörtüsü konusunda Meclis'te başlattıkları görüşmeleri ve YÖK’ten atılan adımları değerlendiren Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar önemli değerlendirmelerde bulundu:

“Gerek Uluslararası sözleşmelerde gerekse anayasamızda herkesin düşünce vicdan ve din özgürlüğüne sahip olduğu açıkça ifade edilmektedir” diyen Bayraktutar, “Eğitim hakkı da yine aynı şekilde uluslararası sözleşmelerde ve anayasamızda belirtildiği üzere hiçbir şekilde engellenemez” dedi. 

Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar şu değerlendirmelerde bulundu:

Hangi makam ve statüde olursa olsun hiç kimsenin başkasının inancına müdahale etmeye, onu inancından dolayı aşağılamaya hakkı yoktur. Bu tür davranışlar gösterilenlere ve yıllardır inançlara karşı sistematik bir işkence uygulayanlara “dur” demenin vakti geldi de geçiyor. 

Ülkemizde son günlerde ezber bozan güzel gelişmeler olmaktadır. Artık ülkemiz kabuk değiştiriyor. Gerek ekonomik gerekse sosyal hayatta demokrasimiz ve ülkemiz adına güzel gelişmeler oluyor. Son günlerde başörtüsü konusunda YÖK’ün atmış olduğu adımlar bu güzel gelişmelerden biridir.  Aynı şekilde siyasilerin de çözümden yana olmaları ve birbirlerini dinlemeye başlamaları sevindiricidir.

Başörtüsü problemi ne yazık ki ülkemizde yıllardır gereksiz yere sorun haline getirilmiş, başörtülü genç kızlarımız ve kadınlarımız gerek eğitim gerekse çalışma hayatından tecrid edilmiştir, YÖK’ün attığı son adımı çözüm konusunda olumlu buluyoruz. Birçok konu uygulama ile aşılabilir. Bunların başında da başörtüsü meselesi geliyor. Üniversite çağına gelmiş bir genç kıza nasıl giyineceğini başkasının söylemesi kadar abes bir durum olamaz. Başörtünü şöyle bağlayacaksın, yok kakül bırakacaksın, şurada açacaksın, burada kapayacaksın, burası kamusal alan burada aç, şurada kapa,  bunlar ülkemize yakışmayan kısır tartışmalardır. Burada amaç çözüm üretmek değil ipe un sermektir. Bu nedenledir ki ne zaman başörtüsü konusunda bir şeyler yapılmaya kalkışılsa bir arpa boyu yol alınamıyor. Bırakın herkes istediği gibi giyinsin. Başörtü takmak isteyen taksın. Takmak istemeyen takmasın. Örtünen kişi bırakın örtüsünün şekline kendisi karar versin. Bunlar doğal şeyler. Biz doğal olandan ayrıldığımız için bu gün kısır tartışmaların içerisindeyiz. Umarım YÖK’ün attığı bu adım Başörtüsü konusunda çözüm için başlangıç olur. İsteyen istediği yerde başını ister örtsün ister açsın.

Gönül istiyor ki kendilerini hak ve özgürlüklerin savunucusu olarak gören CHP,  bu konuda gerçekten özgürlükler ve demokrasi adına girişimde bulunsun. Bilim yuvası üniversitelerimizin rektörleri bu anlamsız yasağın kaldırılması için mücadele etsin.  Ve bu anlamsız yasak hiçbir şikayete ve sınırlamaya gerek kalmadan son bulsun.

Diğer taraftan başlarını örten kadınların, çalışma imkânları da kısıtlanmaktadır. Her vatandaşının Devlet memuru olma hakkı bulunmasına rağmen, başörtülü bayanların memur olmasına izin verilmemektedir. Henüz sınav aşamasında başlarının açık olması istenmektedir.  Daha önce memuriyete alınanlar ise 1998 yılından itibaren kademeli olarak Devlet memurluğundan çıkartılmışlardır. Devlet memurluğundan çıkartılan bir memurun, ömür boyu kamu kurumunda çalışmasına imkan bulunmamaktadır. Bu surette daha önceki senelere ait emeklilik haklarından da yoksun kalmaktadır. Çalışma hakkı kısıtlanan bireylere uygulanan ayrımcılık son bulmalıdır. Başörtüsü yasağının, eğitim, çalışma, sağlık, politik ve kamu yaşamına katılımı üzerindeki olumsuz etkileri silinmelidir. Demokratik bir sistemde insanların herhangi bir kişi ya da makamın izni ya da müdahalesi olmaksızın özgürlüklerini kullanmasından daha doğal ne olabilir ki?

Sonuç olarak; hiçbir hukuki temeli ve gerekçesi olmayan başörtüsü yasağı son bulmalıdır.İnançlarıyla,  kültürüyle zengin bir birikime sahip olan ülke insanımızın bu farklılıklarını kazanımlara dönüştürme zamanıdır. Bu zenginlik de yasaklamalarla, engellemelerle, düşünce ve inançları sebebiyle insanları sınıflara ayırmakla değil; tüm inanç, düşünce, fikir ve yaşam şekilleri ile birbirimize duyacağımız saygı, sevgi ve hoşgörü ile mümkün olacaktır.